35

171 27 16
                                    

6 ay sonra, 2023

"Dalga geçiyor olmalısın."

Emma şok içinde, önündeki televizyonda görünen Sam'in, ağabeyinin ona emanet ettiği kalkanı Smithsonian Müzesi'ne teslim etmesini izliyordu. Aptallık. O kalkan sonsuza kadar o müzede kalmaz, elbet yeni birine teslim edilirdi. Ve Steve'in kalkanını hiç tanımadığı birinin taşıyacak olması Emma'yı çok sinirlendiriyordu.

Saat gecenin bir yarısıydı. Emma gördüğü bir kabustan sonra bir daha uyuyamamış, onu oyalaması için televizyonu açmıştı. Dünkü haberlerin tekrarı veriliyordu, ve şimdi gördüğü haber kesinlikle görmek isteyeceği bir haber değildi.

Telefonunun çalmasıyla televizyonun sesini kıstı ve aramayı cevapladı.

"Alo?"

"Özür dilerim, uyandırdım mı?"

"Hayır, birkaç saattir uyanığım zaten."

Emma, Bucky'nin de kabus gördüğü için aradığını biliyordu. Gece yarısında birbirlerini aramak onlar için çok normal bir şeydi. İkisinin de kabusları yıllardır durmamıştı.

"Her zamanki yerde buluşalım mı? Benim de hava almaya ihtiyacım var."

"10 dakikaya ordayım."

Telefonu kapattıktan sonra Emma hızlıca üstünü değiştirdi ve anahtarlarını alıp evden çıktı.

İkisinin de bildiği 7/24 açık bir bar vardı ve ne zaman buluşmaya karar verseler oraya giderlerdi. Gerçi buluştukarı zaman konuşacak çok bir konuları olmazdı. Hayatları tekdüze geçiyordu ve altı aydır hiç bir önemli olay yaşamamışlardı.

Emma 15 dakika sonra bara vardığında Bucky çoktan oradaydı. İçeri girip adamın yanındaki bir sandalyeye oturdu.

"Nasılsın?"

Diye sordu Emma, montunu çıkardıktan sonra.

"Her zamanki gibi. Sen?"

"Her zamanki gibi."

Bucky, önündeki henüz açılmamış şişeyi açıp Emma'ya verdi. İkisi de ellerindeki şişeleri tokuşturup bir yudum aldılar.

"Haberleri gördün mü?"

"Keşke görmeseydim."

Diyerek cevap verdi Emma, Bucky'nin sorusuna.

"Neden böyle bir şey yaptı anlamıyorum. Ağabeyim ona güvenmişti."

"Kalkan devletin elindeyken hiçbir şey yapamayız."

Daha sonra Bucky, konuyu değiştirmek isteyerek başka bir şey sordu.

"Carter'la konuşuyor musun?"

"Arada bir. O aradığı zaman. Ama iyi bir çocuk. Ona neden güvenmediğini anlamıyorum."

"Ben kendime bile güvenmiyorum."

"Ama güvendiğin kişiler var."

"Evet, sen."

"Ve..."

Emma, Bucky'nin ağzından laf almaya çalışır gibi konuşuyordu.

"Ne 'Ve...'?"

"Hadi ama söyle."

"Neyi söyleyeyim?"

"Ne olursa olsun benden bir şey saklamayacağını düşünüyordum."

"Neyden bahsediyorsun Mia?"

"Ne zaman aylardır Natasha'yla yazıştığını söyleyeceksin?"

Bucky'nin içkisi boğazında kalınca bir anda öksürdü.

Anti-Hero // Steve Rogers SisterHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin