II

574 50 18
                                    

Maran

Gözlerimi açmak neden bu kadar zordu? Kıpırdamaya çalıştığım anda hissettiğim acıyla inledim. Vücudumda ağrımayan tek nokta yoktu. Dişlerimi sıkarak gözlerimi açtım. Kahve ve kirli beyaz renkte mobilyalarla döşenmiş bir odadaydım. Sol tarafımda olan çalışma masasına kaşlarımı çattığım sırada komodinin üzerindeki çerçeve dikkatimi çekti. Aile fotoğrafıydı. İki orta yaşlı çift bahçe masasında karşılıklı oturuyorlardı. Masanın arkasında ayakta duran üç genç vardı, ikisi erkek, biri kadındı. Yüzlerindeki gülümseme uzun süredir görmediğim kadar canlı ve mutluluk doluydu. Kaşlarımı çatarak ayakta duran erkekleri dikkatle inceledim.

İkisi de yanlarındaki kadının küçücük görünmesine neden olacak kadar uzunlardı fakat biri diğerinden birkaç santim daha uzundu. Uzun olanın kömür karası saçları vardı. Mullet kesim hafif dalgalı saçları geriye doğru taranmıştı. Etrafımdaki erkekler sadece askeri kesim kullandığından ensesindeki uzamış ve hafifçe kıvrılmış saçlara önce gözlerimi devirdim. Sonra ise bunun kara gözlü adama ne kadar yakıştığını kabullenmek zorunda kaldım.

Yanındaki adama göre kısa olanın saçları da siyah renkteydi. İkisinin saçlarının arasındaki ton farkını sadece dikkatli bakarsanız fark edebilirdiniz. Kısa olan taper kesim kullanıyordu. Gözleri ise yeşil renkteydi. İki adam birbirlerine fazlasıyla benziyorlardı. Bu da tahminimin doğru olduğunu gösteriyordu. Fotoğraftaki kişiler Baver Kırımlı ve Araz Kırımlıydı.

Araz Kırımlıyı bir süredir takip ettiğimden genç halini tanımakta zorlanmamıştım. Baver Kırımlının da hem fotoğrafını görmüştüm hem de toparlamaya çalıştığım anılarımın arasında bir yerlerde vardı. Yüz yüzeydik, daha doğrusu ona silah doğrultmuştum. Bu ne zaman olmuştu?

Doğrularak ayaklarımı yataktan sarkıttım. En son hatırladığım MCMillan Tac-50 ile ağacın tepesinde oturduğum ve Araz Kırımlının arkasını kolladığımdı. Sonra... Ruhumu saran öfke ile gözlerimi kapattım. Tuzaktı. Öldürmek istedikleri Araz Kırımlı değildi, bendim. Beni öldürmek için işlerime bile el attığına göre artık rahat nefes alamayacaktım.

"Uyanmışsın."

Ayağa kalkıp arkamı döndüm. Benden en az on beş santim uzun, yapılı bir adam kapı pervazına yaslanmıştı. Boyumun bir seksen olduğunu düşünürsek karşımdaki adama dev demek mümkündü. "Baver Kırımlı." Kolumdaki serumu çıkarıp iğnesini parmaklarımın arasında tuttum. Etkili bir silah olmasa da gözüne saplayarak kaçmam için gereken zamanı kazanabilirdim. "Bu işin içinde misin?"

"Daha önce de söyledim, hayır."

"Orada olacağımı sadece iki kişi biliyordu. Kılıç beni satmaz. Geriye tek seçenek kalıyor."

"Kim olduğunu bırak, kadın olduğunu bile bilmiyordum." Odaya doğru birkaç adım attı. Aramızda yatak olması işimi zorlaştırıyordu. O hareket edemeden saldırmam için çok hızlı olmam gerekiyordu, bunun için de yaralarımın olmaması gerekiyordu. "Aslına bakarsan hala bilmiyorum. Kimsin sen? Lakabın Maran. Gerçek ismin ne?"

"Maran." Kaşlarını çattığını görünce gözlerimi devirdim. İnsanların ilk seferde anlamamasından nefret ediyordum. Odada aramızdaki mesafeye rağmen ona zarar verebileceğim bir şeyler ararken "Gerçek ismim Maran," diyerek açıklama yaptım.

"Kim çocuğuna böyle bir isim verir ki?"

"Aile meselelerimin seni ilgilendirdiğini sanmıyorum. Şimdi doğruyu söyle. Beni sen mi sattın, büyük Kırımlı?"

"Ben sadece kuzenimin güvende olmasını istedim."

Odada ona zarar vermek için kullanabileceğim her şey benden uzaktaydı. Bakışlarım yeniden komodinin üzerindeki çerçeveyi buldu. Kırabilir ve camını kullanabilirdim. "Bununla mı tehdit etti seni? Beni vermezsen kuzenini öldüreceğini mi söyledi?" Yapabileceğini biliyordum. Beni yok etmek için her şeyi ve herkesi kullanırdı.

Maran [+18]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin