I

529 53 8
                                    

Baver Kırımlı

Telefon konuşmamı sonlandırdığım sırada yanımıza doğru gelen Kılıçı gördüm. Her zamanki gibi simsiyah giyinmiş, onu kilometrelerce öteden bile fark etmenizi sağlayacak bembeyaz saçlarını şapkayla saklamıştı. Bakışlarındaki endişeyi fark edince şaşırmadan edemedim. Genellikle Kılıç ve insani duygular aynı cümle içinde yan yana gelmezdi. Maran denilen kadın neden bu kadar değerliydi? Yanımıza gelen adamın varlığından rahatsız olup ayağa kalkan Arazın önüne geçtim.

"Durumu nasıl?"

"Bir kurşun göğsünün ortasında, biri karın bölgesindeydi. Hastaneye gelene kadar çok kan kaybetti. Doktorun söylediğine göre hayatta kalma ihtimali düşük."

Kılıç'ın hemen arkasında duran adamın yumruklarını sıktığını fark ettim. Kendini kontrol altında tutmakta zorlanıyor gibiydi. Patronunun da ondan farkı yoktu. "Kuzeninle ilgili tehditleri anlat, Kırımlı," dediğinde sesi öfke doluydu. Konu ona döndüğü için arkamda duran Arazın gerildiğini hissettim. Babam Kılıç'ın kiralık katilleri tarafından öldürüldüğü halde onunla konuşurken hep sakin olan ben, gözü dönen Araz olurdu. "Onu kimin öldüreceği söylendi?"

"İsimlerin doğru olduğunu mu sanıyorsun? Eğer dediğin gibi hedefte olan Maransa bana verdikleri isimler de yanlış olmalı. Sadece Araz için endişelenmemi ve seni aramamı istediler, Kılıç. İsimlerin önemi yoktu."

Yüzünü ovuşturarak "Ben bunu nasıl anlamadım?" dediğinde bir an gözüme evladı için endişelenen baba gibi göründü. Bildiğim kadarıyla Kılıç hiç evlenmemişti ve çocuğu da yoktu. Yine de... Maran Kılıç'ın kızı olabilir miydi? Başımı sallayarak bu düşünceyi zihnimden uzaklaştırdım. Bir baba kızını böyle bir hayata dahil etmezdi. Kiralık katil yapmazdı, bahsettiğim baba Kılıç olsa dahi.

Ameliyathanenin kapısı açılınca bakışlarımı dışarı çıkan hemşireye çevirdim. Hastane bize ait olduğundan buraya gelmiştik. Uzun zaman önce babam yaralılarımızı kayıt olmadan tedavi edebileceğimiz bir yere ihtiyacımız olduğunu düşünmüş ve burayı inşa etmişti. Birkaç doktor da özellikle bizim hastalarımızla ilgilenmek için işe alınmıştı. Kayıt altına alınmayan hastalara bakmayı sorun etmeyen birkaç doktor ve hemşire. Kılıç'ın sesiyle dikkatimi konuşmalara yönlendirdim.

"Durumu nasıl?"

"Kana ihtiyacımız var. Kan grubu B RH-."

Kılıç hemşire daha cümlesini tamamlamadan arkasındaki adama "Git," diye emir verdi. Aynı anda Araz da kolumu tuttu.

"Ben de kan vereceğim."

Dirseğini tuttum. Yaşananlar hala mantıklı gelmiyordu. Kim kiralık bir katili yakalamak için Kırımlı ailesini kullanacak kadar delirirdi ki? Durum böyleyken ne Arazın hayatını tehlikeye atabilir ne de Kılıç ile iletişimde olmasına izin verebilirdim. Sonuçta her şey oyun da olabilirdi. Kılıç'a iş konusunda güvensem de başka konularda güvenmiyordum. Plan yaparsa kiralık katillerinden birini kendi elleriyle bile vurabilirdi.

"Emin misin? Unutma, içerideki Kılıç'ın katillerinden biri."

"O kız yaralı haliyle iki kez hayatımı kurtardı. Göz göre göre ölmesine izin vermeyeceğim."

Dirseğini bıraktım. Bu durumdan ne kadar nefret etsem de doğru söylüyordu. Maran kuzenimi iki kez kurtarmıştı, hem de vücudunda iki kurşun varken. Yaşamasını istiyordum. Ondan önce ise yaşananların sebebini öğrenmek istiyordum.

"Konuş bakalım, Kılıç. Bu Maran dediğin kim ve neden ölmesini istiyorlar?"

Araz Kırımlı

Maran [+18]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin