III

410 44 10
                                    

Maran

Gözlerimi aralayıp da yeniden kahve ve kirli beyaz renkli mobilyalarla karşılaşınca küfür ettim. Hala Kırımlının yanındaydım. Bu kez neler olduğunu hatırlamakta zorlanmadım. Gitmeye çalışırken dünyamın karanlığa büründüğünü ve düşmeden önce Baver Kırımlı tarafından tutulduğumu hatırlıyordum. Dikişlerimi patlatmış olmalıydım. Eh, ne zaman yaralansam dikişlerimi patlatmayı adet haline getirdiğim söylenebilirdi. Kılıç sürekli bu konuda başımın etini yerdi.

Yataktan kalktım. Nasıl oluyordu da hala buradaydım? Kılıç neden beni almamıştı? Komodinin üzerindeki çerçeveye gözlerimi devirdikten sonra odadan çıktım. Üzerimde başkasına ait pijama takımı vardı. Kıyafetlerimi aramakla zaman kaybetmek istemediğimden salona, oradan da evin çıkışına ilerledim. Evi incelememe gerek yoktu çünkü birkaç gün önce Araz Kırımlı buraya gelmişti. Ben de peşinde olduğumdan evi görmüş, hatta içeri girip evin güvenli olduğundan emin olmuştum. Kırımlı ailesinin güvenlik sistemi fazlasıyla boktan olduğundan dışarıdaki korumalar varlığımı fark etmemişlerdi.

Kapı koluna uzandığımı sırada kapı dışarıdan açıldı ve günlerdir peşinde dolandığım adamla göz göze geldim. Araz Kırımlı. Gençlik fotoğrafıyla şimdiki halinin arasındaki en belirgin fark vücuduydu. Eskiye göre yapılıydı fakat diğer özellikleri değişmemişti, saç kesimi bile.

"Senin yatakta olman gerekmiyor mu?"

"Kuzeninin yatağında olmakla ilgilenmiyorum."

"Tüm kadınların kuzenimin yatağında olmakla ilgilendiğini sanırdım." Dalga geçtiğini bilmesem çenesini kuracağımı bilmemesi çok kötüydü. Farkında olmadan hayatıyla oynuyordu. Araz Kırımlıyı itip yanından geçerek dışarı çıktım. "Yalın ayak nereye gittiğini öğrenebilir miyim?"

"Hayır."

Evin bahçesi hatırladığım gibi kocamandı. Bu da dış kapıya kadar arkamdan gelen adama katlanmak zorunda olduğumu gösteriyordu. Gözlerimi devirdim. Konu iş olunca insanlarla konuşmaya alışık değildim. Benim işim öldürmekti. Hedefimle ilgili sadece Kılıç ile konuşur, sonra da öldürürdüm. Şimdiye kadar kimseyi korumam gerekmemişti. İşi ilk başta bu yüzden kabul etmemiştim zaten. Kılıç Kırımlı ailesiyle çalışmanın onun için önemli olduğunu söylemese, bir kerelik öldürmeyip yaşatmamla ilgili ricada bulunmasa burada olmayacaktım. Burada olmayacak ve son birkaç haftada sırf korunmasız kalmasın diye buluştuğu kadınlarla yaptığı seksi bile izlemek zorunda kaldığım adamla konuşmayacaktım.

"Ciddiyim, Maran. Henüz iyileşmedin. Nereye gidiyorsun?"

"Evime." Büyük Kırımlı ile yaptığım konuşmayı hatırlayınca "Sakın Kılıç'ın adamlarının evi olmaz diye biliyorum falan deme, çeneni kırarım," diye tısladım. Gerçek bu olsa da birlikteki herkesin aksine evim olduğunun garipliğini duymaktan hoşlanmıyordum. Çünkü hemen sonrasında insanların aklından ne geçtiğini biliyordum. Birlikteki tek kadının ayrıca evi varsa Kılıç ile yatıyor demekti. Bunu düşünüyor, bunu söylüyorlardı. Herkes.

"Kılıç'ın adamlarının evi yok mu? Nerede yaşıyorlar? Zindanda mı?"

Durup kaşlarımı çatarak yanımda duran adama baktım. Ciddi miydi? "Kuzenin biliyorsa sen de biliyorsundur." Sesimdeki şüpheci tona gülüp omuzlarını silkti. Her zamanki gibi siyah takım elbise ve beyaz gömlek giyiyordu. Kuzenlerin ikisi de sürekli takım elbise giyiyorlardı. Aralarındaki tek fark Baverin ceket, Arazın ise ceket yerine yelek giymesiydi. "Sana bir öneri, ikinci kez bana gülecek kadar aptal olma yoksa göz açıp kapayıncaya kadar cesedin ailenin kapısında olur."

Güldü. Yine. "Beni koruman gerekiyor, öldürmen değil." Bakışları yumruk halindeki ellerime inince gülümsemeyi bıraktı. Güzel çünkü dediklerimde ciddiydim. İnsanların bana gülmesinden hoşlanmazdım. Omuzlarını silkerek "Kuzenim biliyor çünkü babasını öldürdünüz," deyince kapıya doğru ilerlemeye devam ettim. Bu detay aklımdan çıkmıştı.

Maran [+18]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin