9. Bölüm

33 5 3
                                    



Biraz daha sohbet ettikten sonra bana sordu;

"Felix, beni fotoğrafımı gösterip anlattığın kişi kim? Adı yaşı falan? Yanlış anlama öylesine meraktan sordum."

"Fotoğrafımı gösterip" Bunu derken sanki bana bunu özellikle duyurmak istercesine bastırarak söylemişti.

Bunu merak etmesi çok normaldi. Sorusunun ardından cevapladım.

"Jin" dedim.
"Seni anlattığım arkadaşım Jin"

Söylerken istemsizce gözlerim doldu. Yüzümdeki buruk gülümseme ve gözümden düşen bir damla yaş Hyunjin'i şaşırtmıştı.

"Hey! Neden ağlıyorsun Lix?"
"Bir sorun mu var?"

"Sorun yok Hyun, sadece Jin birkaç gün önce cennete gitti..." diyebildim.
Sesim o kadar titriyordu ki... En yakın arkadaşımdı Jin. Yanımda hep onun fotoğrafını taşırdım. O da benim fotoğrafımı. Biz artık arkadaştan çok kardeş gibiydik. Birbirimizin her şeyinden haberimiz vardı.

"Ohh, özür dilerim Lix... Sana bunu sormamalıydım."

"Hayır Hyunjin, bu senin suçun değil. Bu hiç birimizin suçu değildi. Ne de olsa hepimizin sonu bu olacak değil mi?"
"tıpkı yakından benimkinin olacağı gibi..." çok kısık bir sesle söylemiştim. Duyacağını düşünmemiştim ama o duymuş olmalı.

"Nasıl yani?"
"Yakında seninkinin olacağı gibi derken? Neyden bahsediyorsun?"

O anda içimden kendi kendime kızıyordum. Hadi ama Felix, bunu gerçekten sesli bir şekilde söylemiş olamazsın!

"Bir şeyden bahsetmiyorum."

"Emin misin Felix?"

"Eminim"

Tekrar gözümden bir damla yaş düşmüştü fakat yüzümdeki bu buruk ve acı dolu gülümseme hala bozulmamıştı.

Beklenmedik bir hareket yaptı. Felix'in üzgün olduğunu anlayıp ona sarıldı. Felix de aynı şekilde ona sımsıkı sarıldı ve başını onun boynuna gömüp ağlamaya başladı.

"Çok tatlı, saf ve masumsun Felix" "Bir o kadar da düşüncelisin"

Felix, Hyunjin kendisine bunları dediğinde resmen mutluluktan havalara uçuyordu. Ama şu anda hiç bir şey onu mutlu edemezdi. En azından o kadar mutlu asla edemezdi.

Birkaç dakika sonra birbirlerinden ayrıldılar ve koltukta yanyana oturmaya devam ettiler.

Felix kafasını geriye yasladı ve gözlerini kapatıp bir süre o şekilde bekledi. Bu süre içerisinde o şekilde uyumuştu.

Hyunjin Felix'in uyuduğunu fark etti. Zihnindeki iki düşünce arasında kalmıştı. Felix'i uyandırıp odaya mı yatırsaydı yoksa böyle uzanırken üzerini örtüp yatsa mıydı?

Birkaç dakika daha oturdu ama kendisinin de çok uykusu geldiği için bir şey yapması gerekiyordu.

Felix'i uyandırdı ve elini uzatıp oturduğu yerden kalkmasına yardımcı oldu.

Onu yatacağı odaya götürdü ve Felix teşekkür edip yatağa uzandı. Hyunjin de salona geçti ve üzerine örtmek için bir şey aldı.

Ne kadar da sakar birisiydi Hyunjin. Dolaptan üzerine örtmek için bir örtü alırken elini duvarın köşesine çarpmıştı. Zaten elini kesmesi yetmiyormuş gibi bir de kestiği yeri çarpmıştı duvara.
Bununla birlikte çok sessiz bir şekilde bağırdı Hyunjin. Sesini Felix'e duyulmaması gerektiği için sessiz olmaya özen gösteriyordu.

Elinin acısı biraz daha geçince örtüyü aldı, dolabı kapattı ve salona geçip kendine yatacağı yeri hazırladı. Koltuğa uzandı ve biraz telefonuna bakındı.
Ardından çok uykusu olduğu için telefonu koltuğun yanındaki şarj aletine takıp o da uyudu.

Arkadaşlıktan Fazlası /HyunLixHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin