~~~
Beklenmedik olaylar. Bize neler yaşadır?
Hiçliği.
Yalan denizinde boğuluyorum. Ve kurtaranım maalesef beni o denize atan.
Şimdi düşmana mı güveneyim, beni ateşe atıp ama sevene mi güveneyim, bana iyiliklerin en büyüğünü edip ama sırtımdan bıçaklayana mı güveneyim, bilmiyorum.
Gerçekler korkaktır. Ortaya çıkmak istemez. Çıksa bile yalanlarla beraber çıkar. En azından o gerçeğin içinde bir yalan olur. Tam gerçek ortaya çıktığında o döktüğümüz göz yaşları gerçeğin sığındığı yalan yüzündendir.
Gerçekler ona ihanet eden yalana sığınır. Ve bu sığınakta tek üşüyen gerçeğin parçası olan insandır.
Şimdi Fuoco sarayının zindanındayım. Neden? Çünkü Pericolo sarayını yaktım.
Pişman değilim. Galiba sarayın kraliçesi olduğumdan birazcık üzülmüş ola bilirim.
Yine ihanet ettim. İlk ihanetimde ellerim yakılmıştı. İkinci ihanetim herhalde ölüm olacak.
Zindan kapısının sesi geldi. Başımı kaldırıp gelene baktım. Rosa...
Gözleri ağlamaktan kızarmış, kiyafeti yırtılmış vaziyette karşımdaydı. Koşarak bana sarıldı.
Ağlamaya başladı. Zindan kapısı tekrar kapandı. Onuda buraya hapsetmişdiler. "Rovina, Monde beni sevmiyormuş." dedi kısık sesle.
Gözlerim doldu. Ah, böyle bir gerçekte vardı. Bende ona sıkıca sarıldım. "Sevmesin. Zaten yakışıklı değil." dedim. Benden ayrılıp şok içinde bana baktı. "Affedersinde, ne alaka şimdi?" diye sordu. Güldüm. "Aman boş ver. Şuan benim tek derdim buradan nasıl kurtulacağım? Ve seninde tek derdin bu olmalı?" dedim.
Bana dalgınca baktı. "Sana Gocce yaşıyor diye bağırdım ya. Gerçekten yaşıyor." dedi. Gözlerimi yumdum. Başımı duvara yasladım. "Nereden biliyorsun?" diye sordum.
"Biliyorum çünkü. Ben aslında bazı gerçekleri biliyorum." dedi. Kaşlarımı çattım. "Nasıl yani? Hangi gerçekler?" diye sordum. Derin nefes aldı.
Zindanın kapısı sertçe açıldı. İçeri Paure Morte, Monde Morte, Nuvola Morte, Mare Morte girmişti. Bi de başkaları. Ayağa kalktık. Bir adam bize yaklaştı. Elinde kılıncı vardı. Rosa'ı kendine çekip. Kılıncı onun boğazına yasladı. Rosa çığlık attı.
Şaşkın vaziyette ne yaptıklarını izliyordum. "Ne istiyorsunuz Rosa'dan?" diye bağırdım. Rosa Monde Morte'e bakıyordu. Sevdiği kadını kurtarmıyacak mı? Yani en azından biz öyle biliyoruz.
Rosa çaresizce ağlıyordu. Mare Morte karşıya çıktı. "Gerçekleri bilenlerin sonu ölümdür." dedi. Ve adam Rosa'ın boğazını kesti. Çığlık attım. Rosa acı içinde yere yattı. Gözleri kapandı. Ellerim titriyordu.
Yanına çömeldim. Ağlamaya başladım. Kalk lütfen. En azından benimle ağlayan biri vardı. Lütfen uyan. Bak ben çok yalnızım lütfen.
Uyanmadı. Titreyen ellerimle saçlarını yüzünden çektim. Kan artık boynunun her yerini kaplamıştı. Saçlarını sevdim.
Gerçeklerin kurbanı o oldu. Nasıl bir gerçek bu? Ölüme bile götürecek gerçek ne peki?
Monde Morte'e baktım. Gözleri dolmuştu. Yumruğunu sıkmıştı. Dayanamıyor gibi bir hali vardı.
Herşeyin bitişi, herşeyin başlangıcı.
Re Paure Morte'e baktım. Tepkisizce izliyordu.
Başımı kaldırdım. Sonra ayağa kalktım.
"Gocce Margherita yaşıyor mu?" diye sordum. Şaşkına döndüler.
"Öldü. Rosa'ın yalanı. Daha doğrusu bizim yalanımız. Seni tuzağa düşürmek için uydurduk." dedi Mare Morte.
Re Paure Morte konuşmuyordu. Güldüm. Nuvola Morte'e baktım.
"Senin sevdiğin biri var mı?" diye sordum. Sesim titremesin diye kendimi sıkıyordum. Ayaklarımın altında bir ceset vardı. Ve ben...
Nuvola Morte kaşlarını çattı. "Hayır." dedi. Kahkaha attım. "Kardeşimi de mi kandırıyorsunuz?" diye sordum alayla. Gerildiler. Gerçekler. Gerçekler.
Sonra Re Paure Morte'e baktım.
"Gocce Margherita nerede?" diye sertçe sordum.
Gerçeğin sığınağı hakikatende yalanlar mı?
Her başladı, durdurmak imkansız.
Tablodaki kimsesiz kitabımada bakmanızı tavsiye ederim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Köle'nin Kabusu
FantasíaKölenin aslında kıyametin ta kendisi olacağını asla bilemezdin. Ben yanarak kül oldum. Asla çiçeklenmedim. İntikam yolunda çok yoruldum. Ama vazgeçmedim. Biri beni çok sevdi. Ama ben sevemedim.