-Y-N'nin bakış açısı-
Akşamüzeri olmuşken beraber dışarı çıkıyorduk. Hava hafif serindi. Ne de olsa İlkbahar akşamlarından biriydi. Yavaştan gelmiştik Mart ayının sonlarına. Üzerimde kısa kollu bir t-shirt, altımda bol, uzun bir şort varken spor ayakkabılarımı giyip Connor'ın arkasına düşmüştüm.
Önde Sumo, onun arkasında Sumo'nun tasmasından tutan Connor ve Connor'ın arkasından yürüyen ben. Güzel, şirin bir üçlüydük.
Güçlü bir üçlü.
Ay tenli adam, dış kapıyı açarak dışarıya olan ilk adımını attı. Arkasını dönmemişti ama tek koluyla kapıyı da tutuyordu. Kapıdan geçtikten sonra kapıyı ardımdan kapattım O ise sadece önüne bakarak parka doğru yol almaya başlamıştı bile. Bense ardından yürüyordum.
"Onu takip ettiğimi biliyor." diye geçirdim içimden. Arkasına dönüp, geliyor muyum diye hiç bakmamasından bunu anlamıştım.
Öyle de yaptım. Onun peşinden yürümeye devam ettim.
Ay tenli adam, çok dalgındı. Sadece ileri bakıp yürüyordu. Çok sessiz ve de çok sakin... Duyabildiğim tek ses, robotik ciğerlerinden aldığı usul usul nefeslerine karışık adım sesleriydi. Ay tenli adam, bana hiç bakmıyordu. Dalgın olduğunda yaprığı şeydi bu.
"O olay mı?" diye düşündüm. Hiç tereddüt etmeden omzuna dokundum. Parmağımın, omuzundaki hissini hissetmiş olacak ki yavaşça bana döndü. Gözlerimiz kesişince nazikçe tebessüm ettim. O da bu gülümsememe cevaben gözlerimi kısarak dudaklarının uçlarını yukarı kıvırdı. Elini, elimin üzerine koyarak nazikçe pat patladı. İç çekerek yürümeye devam etti.
"Sorun ne?" dedim sessizce. Başını hafifçe iki yana sallayarak Sumo'yu gösterdi.
"Onu bırakalım, konuşacağız." dedi. Gözleri, yumuşak ve hassas sesinin aksine buz gibiydi. Dediğini onayladım. Zaten biz bunları konuşana kadar köpek parkına gelmiştik bile. Beraber Sumo'yu köpek parkına götürdük. Görevliye Sumo'yu teslim ederken onun arkasından bakıyordum. Yine koşa koşa nereye gidiyordu acaba?
Sumo'nun heyecanlı adımları diğer köpeklerin yanına giderken daha da hızlandı. Koca kuyruğu hızlı hızlı sallanıyordu. Yanına yanaşan bir Alman kurdu ile hoplaya zıplaya diğer köpeklerle koşuşturdular.
Bakışlarım, Connor'a döndüğünde onun Sumo'ya büyük bir sevgiyle baktığını ve dudaklarında oluşmaya başlayan minik tebessümü gördüm.
Onu seven bir Sumo vardı, bir de ben. Teğmen Anderson da var-dı.
Onun intiharından sonraki ilk 3 ay toparlayamamıştı. Kendine bir türlü gelemedi.
O günden beri sadece Sumo'ya böyle gülümsüyordu.
Tıpkı Teğmen'e gülümsediği gibi.
İçten içe onun adına üzülüyordum. Elimde olsa içindeki bütün kötülükleri elimle çekip alırdım. Ama böyle bir gücüm yoktu. Çaresizlikle onun bu haline bakmak zorunda kaldım. İçimdeki vicdan azabını durduramıyordum
Ben bir şey de yapmamıştım. Niye onun için böyle hissediyordum ki?
Arkadaşım diye herhalde. Bir başkası olsa bu kadar önemsemezdim.
Sumo'yu bıraktıktan sonra en yakındaki kafeye doğru adımladık. Connor'ın adımları, sakin ve sessizdi. Buna rağmen nefes alış verişlerinin sesini adımları örtebiliyordu. Hâlâ önüne bakıyordu. Kafeye varana kadar tek bir kelime bile etmedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kiraz Çiçekleri / ConnorxYN
Fanfiction"Peki ya biz, dedektif? Biz niye kiraz çiçekleri gibi değiliz?" . . . Selamlar! Bu bir Fan kurgu-Genç kurgu olacak sanırım. Connor, D:BH ile ilgili pek bi Y-N ile hayal et tarzı bir kurgu yok o yüzden ben yazayım dedim. Neden bilmiyorum. (işsizim) S...