0.1 "Yeniden doğanlar."

160 11 15
                                    

Tarih: 2043 Mart
Zaman: 17.53.09
...
Detroit Polis Departmanı'nda çalışan bir dedektiftim. İşim, dosyaları ayıklayıp, bunların analizini yapmak; suç mahalini incelemek ve aykırıları sorguya çekmekti. Bunların hepsini tek başıma yapmak yıpratıcı olduğu kadar yorucuydu da. Yüzbaşı Allen'ın da yardımıyla en azından bunları yaparken bana yardım eden bir iş arkadaşım olmuştu: Connor.

Connor kim miydi? Aykırı avcısı bir android. Aykırıların yerini tespit edip, parmak analizi, kimlik analizi yapabiliyor; olayın nasıl başladığını canlandırabiliyordu. O bu iş için biçilmiş kaftan bir androidti. İşine sadık ve çözüm odaklıydı. Onu işinden caydırmak pek mümkün değildi.

Connor, Teğmen Anderson'un beklenmedik intihar girişiminin ardından benimle çalışmaya başladı. Teğmen ve Connor iyi bir çalışma ekibiydi. Ama Teğmen Anderson, tam da işlerin en iyi gittiği bir anda intihar girişiminde bulunmuştu. Connor onu evinde, karnının tam ortasından bıçaklanmış bir şekilde buldu. Başı masanın üzerindeyken, elinde bir bıçak tutuyordu. Köpeği Sumo, sessizdi; eskisi gibi Teğmen'e artık havlamıyor, etrafta koşuşturmuyordu. Connor, bu olayın onu çok sarstığını, konu her açıldığında, dile getiriyordu.

Sumo'ya bakacak kimse olmadığından ve Connor ile Sumo'nun ilişkisi bir hayli iyi olduğundan dolayı, Connor Sumo'ya bizim evde bakmaya başladı. Sumo, Connor onu sevsin diye cilve yapar; Connor da buna dayanamayıp karnını hızlı hızlı kaşırdı.

...

Connor ile işten çıkmaya hazırlanıyorduk. Benim ofisteydik. Connor arkaya klasik bir şarkı açmıştı. Çıkışa hazırlanırken genelde şarkı açar, eğer şarkı sözlüyse şarkıyı bağıra çağıra söylerdik. Bugün Connor'ın içinden klasik şarkı açmak geldiği için onu kuramadım. Zaten şarkı zevklerimiz birbirine benzediğinden bu pek de bir sıkıntı yaratmıyordu.

Dosyaları sırt çantalarımıza dolduruyor, diğerlerini kolilere koyup postaya bırakıyorduk. Connor bir dosyayı alıp okudu. Gözleri irice açılıp harelerime uzun uzun baktı. Şaşırmış olabileceği aklımdan geçti. Aynı şekilde bende ona baktım ve ne diyeceğini sabırlı bir şekilde bekledim. Dilini dudaklarının üzerinde gezdirip dudaklarını ıslattı ve ağızını araladı:

"Çözdüğüm rehine olayı..." diye mırıldandı. Dediklerinden tek tük bu kelimeleri çıkarabildim. Gözlerini dosyada bir süre daha gezdirdi ve okumaya devam etti. O konuşmadıkça içimdeki merak fırındaki bir kek misali kabarıyordu.

Artık dayanamayıp, "Ne olmuş?" diye sordum. İşaret parmağını dudaklarının üzerine getirip susmam için işaret etti. Hemen sonra tekrardan başını kaldırdı ve konuştu.

"Emma, iyiymiş. Yeni bir android almayı düşünüyorlarmış." dedi sakince. O, bunu dedikten sonra yeni bir şarkı çalmaya başladı. Bu, alakasız Türkçe bir şarkıydı. Kaşlarımı hafiften çattım ve telefona yöneldim.

"Bu şarkıyı ne ara playlist'e ekledin?" diye sordum. Connor omuz silkti ve telefona döndü. Şarkının müzik introsu bitince sözleri başladı;

"Biliyordun, bu diva yorgun.
Sözü bi' geçmez gönlüne.
Bana geldiğin canım her gün
Ay doğacak ömrüme... "

Şarkıya odaklanmışken Connor'a baktım. Vücudu bir o yana bir bu yana sallanarak son dosyaları raflara yerleştiriyordu. Bir yandan şarkıya eşlik edip hafiften dans ediyordu. Beni umursamayıp dans etmeye devam ederken bense onu izliyordum iç çekerek;

Kiraz Çiçekleri / ConnorxYNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin