Selam canlar. Hiçbir bölümde varlığımı hissettirmediğimi farkedenzi. O nedenle bir konuşma yapmaya geldim.
Öncelikle güzel geri dönüşler için teşekkür ederim, bu beni oldukça mutlu ediyor. AMA!! canım arkadaşlarıma özellikle teşekkür edenzi. En ufak başarımı bile kutladılar ve desteklerini hiç geri çekmediler. Onlar kendilerini biliyor o yüzden isim falan vermiyorum. HEPİNİZİ ÇOK ÇOK SEVİYORUM<3
İyi okumalar, kitap kurtları.
......
Haluk Bey'in kulağıma söyledikleriyle beraber gözlerim doldu. Karşımda duran ve benden bir hayli uzun olan adamın göğsüne anca gelebiliyordum ve bu da kafamı onun göğsüne bastırıp ağlama isteğimi artırıyordu. Minnet dolu gözlerimle Haluk Bey'e baktım. Bana sorun yok dercesine göz kırpıp gülümsedi. Baba sevgisini iliklerime kadar hissederken Haluk Bey'den aldığım cesaretle gözlerimi Harun pisliğine çevirdim.
Bir kolunun altında İrem'le beraber, öfkeli gözlerle bana bakıyordu. Evet, kızmıştı. Çünkü mutlu olmamı istemeyecek kadar nefret ediyordu benden. Bu uzun bakışmayı Haluk Bey'in sert sesi böldü. " Bu saatten sonra kızımızı ne size ne de dışarıya bırakacak değiliz Harun Bey! Çok kaynaşmak istiyorsunuz ya kızınızla, alın gidin İrem'i. Biz Toprak'ı bu saatten sonra hiçbir yere bırakmayız."
Sert ve baskın sözleriyle beraber Harun'un yüzünü bir şaşkınlık kapladı. Çünkü istediği olmamıştı, onun istediği beni yalnız başıma bırakmaktı. Ona göre onun hayatında yerim yoktu ama asla fark etmediği bir şey vardı. O da her hareketinin benim hayatımla alakalı olmasıydı.
İrem'in ve Harun pisliğinin sinirden kıpkırmızı olmuş yüzleriyle bakışırken Zümra Hanım girdi araya. " Velayet işlemleri yarın hızlıca tarafımızca halledilecektir Harun Bey, şimdi kızınızı da alıp gidebilirsiniz. Bundan sonra Toprak'la olan ilişkinizi keserseniz seviniriz." Yoktu ki. Ortada herhangi bir ilişki bulunmuyorken Harun pisliği, Zümra Hanım'ın son sözleriyle daha da bozulmuştu. Belki de benim mutlu olmamı kendisine yediremiyordu. Yediremesindi. Bu zamana kadar ondan çektiklerim son bulmuştu. Her ne kadar geçmişe dönmek istemiyor olsam da şu an yaşanılanlar beni geçmişe götürüyordu.
Derin düşüncelere dalmışken Zümra Hanım sol elimi tuttu ve benimle beraber çıkışa yöneldi. Haluk Bey hesabı ödemeye gitmişti sanırım çünkü arkamızdan gelmiyordu. Çıkış kapısından çıktığımızda hemen önümüzde bekleyen büyük, siyah arabanın otomatik olduğunu tahmin ettiğim arka kapısı açıldı. Zümra Hanım beni yönlendirerek arka koltuğa oturttu ve ardından yanımdaki yerini aldı.
Arabanın içi oldukça büyüktü ve arka kısım karşılıklı koltuklardan oluşuyordu. Arabanın ön kısmı ile arka kısmını ayıran koyu bir cam mevcuttu fakat camın arkasından şoför koltuğunda birinin oturduğunu görebiliyordum. Ne kadar zenginlerdi tam olarak? Gerçi Gökalp mendeburunun neden o kadar şımarık olduğunu bir şekilde açıklamamız gerekiyordu. Bu da bahanesi oldu işte.
Arabayı incelemeyi bırakarak Zümra Hanım'a döndüm. " Teşekkür ederim," diyerek girdim konuşmaya. Beni orada korumuş, bana güvenmişlerdi. " Bana güvendiğiniz ve beni sorgulamadan yargılamadığınız için teşekkür ederim. Size kendimi açıklamak isterim. Dışarıda kalma mevzusu-" Zümra Hanım gülümseyerek konuşmamı böldü ve araya girdi.
" Kendini açıklamak zorunda değilsin canım. Sen bizim kızımızsın, ne olursa olsun sana güveneceğiz. Baban da ben de. Ayrıca lütfen kendini kötü hissetme, bundan sonra o adamla görüşmeyeceksin zaten. Karşına çıkmasına izin vermeyeceğiz." Zümra Hanım'ın naif ses tonuyla beraber söyledikleri içimi ısıtmıştı. Birinden gelen şefkati hissetmeyeli uzun zaman olmuştu ve annemi hatırlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOPRAK
Teen FictionKendini bildi bileli hayali yurt dışına çıkmak olan ve bunun için çabalayan Toprak KOÇAK bir sabah uyandığında hayatının kökten değişeceğini nereden bilebilirdi ki? -Bir Gerçek Ailem Klişesidir-