30

273 50 20
                                    

Nerede kaldığımı asla hatırlamıyorum, sadece elim alışsın yeniden diye bir şeyler karaladım.

✨️



Maviliklerin içindeki tereddütü görmesine rağmen, bu Harry'yi durdurabilecek türden bir etken değildi. Kendisi de tereddütlüydü sonuçta, neden bir başkasının tereddütü umrunda olmalıydı ki?

Tamam, bu kişi kendisini emmesini istediği kişi olabilirdi ama onunla konuşmak istemediği hakkında emin davranırken, Louis kendisini ne kadar önemsemişti? Aksine, ısrarla iletişim kurmak istediğinden ötürü sürekli bu yola sürüklenmiyorlar mıydı zaten?

Yanaklarının iki yanına baskı yaparak açtığı ağızı tenine yaklaştırırken boğazı heyecandan kurumuş vaziyetteydi. Sonunda dudakları arasına yerleşen göğüsü ile derin bir soluk bıraktı huzura ermiş gibi. Yine de tedbir maksatlı onun bedenine doladığı bacaklarını çözmeden, "Hissetmeme izin ver," diye fısıldadı. "Ağızının sıcaklığını istiyorum."

Kafasının arkasına baskı yaparak onu iyice göğüsüne yapıştırdığında tenine bulaşan ıslak sıcaklıkla bir soluk daha verdi. Elleri arasındaki saçları sıkıca kavradığında, "Dilini kullan," dedi sessizce. Her ne kadar buna ihtiyacı olan kendisi olsa da, sesi biraz olsun buyurganlık içeriyordu.

Çok geçmeden göğüsü, Louis'nin ağızının içine doğru kuvvetle çekilince irkilmeden edemedi. Şimdi tam olarak onun ağızının içinde, ıslaklığını ve sıcaklığını net bir biçimde hisseder vaziyetteydi. Tenindeki çekiştirilme ritim kazanarak tam anlamıyla göğüsü emilmeye başlandığında, Harry gözlerini yumarak bu hisse odaklandı.

Cennete miydi? Ya da Tanrı, direkt olarak onun bacaklarının arasında olabilir miydi?

Louis, ellerini onun bacaklarına yerleştirerek dış kısımlarını yavaş, fakat epey kışkırtıcı şekilde okşamaya başladı. Aynı zamanda dilini onun göğüs ucunun etrafında bir tur döndürmüş, Harry'nin gözlerinin önünde siyah şimşekler çakmasına neden olmuştu. Hatta zihninin içinde.

Gözlerinde çakan şimşekler, zaten karanlığa bürünmüş zihninde damar damar yayılarak oraya yeni karanlık düşünce tohumları dikti ve bu tohumlar, korkutucu bir hızla büyüyerek kocaman çınarlara dönüştüler.

Şimdi Harry'nin zihni, zifiri karanlık şimşeklerle dolu bir ormandan farksızdı.

Yalnızca bir hareket, onun zihnindeki bu etkiyi hızlıca ortaya çıkartmıştı.

Geri dönülemez noktaya vardıklarını, göğüsünün biraz altında hissettiği sertlikle net bir biçimde hisseden Louis yine de durmadı; göğüsünü sertçe emdiği genç oğlanın aynı zamanda bacaklarını da şiddetle okşuyordu şimdi.

"Lanet olsun, gelmem için bana dokunmana bile gerek yok."

İpleri salmış mıydı? Kesinlikle evet. Artık buyurganlığı, Louis'nin boyunduruğu altındaydı. Fakat komiktir ki, Louis yine de ipleri eline almıyordu ve sadece Harry'nin dilediğinde onları eline alması için öylece bekliyordu.

Her iki tarafta teslim olmuş şekilde birbirlerine dokunurlarken, kimse o anda başkasının evinde olmalarını umursamıyordu. Hatta bunu hatırlamıyor bile olabilirlerdi.

Oldukları yer, mekândan münezzehti. Tıpkı zaman gibi.

Kara deliğin içine çekilerek bilmedikleri bir yere sürüklenirken, sadece birbirlerine tutunmuş ve bunu umursamamışlardı.

Louis'nin elleri, bacaklarından hışırtılı bir sesle yukarı doğru kayarak kasıklarında durdu. Artık bu oyunu bitirmeliydi, aksi takdirde geri dönülemez şeyler yaşanacaktı. Hem de şu an oldukları vaziyetten daha kötü şekilde olacaktı bu.

Harry, kasıklarında hissettiği baskı yüzünden dayanamayarak epey sesli şekilde inlediğinde, uyarırcasına artan baskı işleri kolaylaştırmamıştı.

Bu baskıyı sürdürmesi adına, "Biraz daha sert," diye mırıldandı kendinden geçmiş gibi bir sesle.

Yalvarıyordu, ama hâlâ tıpkı Harry Styles tarzındaydı; asi, biraz olsun sert, ayrıca talep etmekten çekinmez şekilde buyurgan.

Louis, ellerini bir süre onun istediği şekilde kullandı ve çok geçmeden kopan çığlığımsı inleme sesini sindirmek için yine elini hareketlendirerek aralanmış, açık bir pencere gibi duran dudaklara perde gibi örtüldü.

Harry nefes nefeseydi, orgazmın yarattığı uyuşukluk gözlerinin çift görmesine sebep olmuştu ama Louis hâlâ kendindeydi ve pantolonunun içindeki sertlik için hiçbir açıklama getiremiyordu kendisine.

Bunu neden yapmıştı? Sadece onun dinlemesini sağlamak için mi? Oysa bu mantıklı olsaydı, konuşan kendisi olurdu. Harry'nin inlemeleri değil.

Onunla neden ısrarla konuşmak istemişti? Girdikleri boktan sıyrılmak adına mı? Oysa bu mantıklı olsaydı, şu an daha da kirlenmiş olmazdı.

Karşı koyamıyordu.

Ve geç varılan bu kanaatinde, çoktan girmemesi gereken yolu yarılamış olduğunu fark etmişti.

Fake Account// Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin