21

274 74 94
                                    

Zayn, kendisine kantine gitmeyi teklif ettiğinde başta kabul etmenin iyi olacağını düşünmüştü. Sürekli üzerine uğrayan mavi gözler olmasaydı. Tabii bir de onun etrafındaki öğrenci topluluğu.

En uğrak yerlerinden birisi olan kantinde bir kez olsun onu görmemişken, şimdi mi buraya gelesi tutmuştu?

"Biraz daha sandalyede kayarsan aşağı düşeceksin," dedi Zayn, yok olmaya çalışıyormuş gibi davranan arkadaşına. "Çok dikkat çekiyorsun."

"Merak etme, etrafı bu kadar doluyken beni görmez bile."

Mırıltısı neredeyse duyulmayacak kadar kısıktı, fakat Zayn yine de onu duymuştu. "Her zamanki hâli," derken dikkatle Harry'yi süzüyordu.

Harry, "Her zamanki hâli mi?" diye sorarken  sesinin alaylı çıkmasına mani olamamıştı. Çünkü her zamanki hâli falan değildi. O yalnızca öğrencileriyle ders dışında ilgilenmeyen, soğuk hocanın tekiydi işte. Zayn kimi kandırıyordu ki?

"Cidden şaka gibisin, onu hiç tanımıyorsun ve kendi kafanda kurduğun senaryoya göre yargılıyorsun."

Harry umursamazca omuz silkerek geldiğinden beri etrafındakileri güldüren adamla bilmem kaçıncı kez göz göze gelmesiyle birlikte, dudaklarını ısırıp gözlerini kaçırdı. Neden bakıp duruyordu?

"Ben gördüğümü söylüyorum," dedi Harry de Zayn'e dönerken.

"O zaman onu hiç görmemişsin."

Doğru, onu hep görmezden gelirdik.

"Çünkü neden görmek isteyeyim? Alt tarafı bir edebiyat öğretmeni."

"Sana her yaklaştığında onu öpmeye çalışmasan bu dediğine inanacağım da..."

"Yirmili yaşlardayım ben! Bu ne demek biliyor musun?"

Zayn ofladı. "Seni azdırıyorsa alt tarafı bir edebiyat öğretmeni demeyeceksin o zaman."

"Biri kalçamı ve penisimi okşarken nasıl azmadan durabilirim?"

"Kalksana bir," dedi Zayn hin bir sırıtışla.

"Neden?"

"Kalk işte."

Harry ayağa kalkmasıyla, kalçasını okşayıp sertçe şaplak atan arkadaşına bakıp, "Çek iğrenç ellerini üzerimden," dedi ve elini hızla ittirdi.

"Azmadın işte- Louis geliyor normal davran."

Harry panikle etrafına bakıp, "Ne? Nerede? Güzel miyim?" diye sordu aceleyle.

Zayn homurdanarak, "İyi ki normal davran, dedik," dedi Harry'ye umutsuz vaka olduğunu yüzüne çarpan bakışlarla. Sonra arkadaşının kolunu çekerek onu sandalyesine geri oturtup, "Siktir ya, çok kötü bakıyor," diye mırıldandı.

Harry, tam yanındaki sandalye gürültüyle çekilince yutkundu. Neden Zayn'in yanı değildi? Göz ucuyla giydiği siyah takım elbisesinin içinde parlayan adama baktığında, dik bakışlarının Zayn'in üzerinde olduğunu görmüştü.

Tabii ki de görmezden geldi ve önüne döndü.

"Merhaba, Zayn," dedi Bay Tomlinson kendisini tamamen yok sayarak. "Duyduğuma göre Liam'ın aramalarına bile dönmüyormuşsun."

Harry, önündeki kahvesinden bir yudum alarak çaresizlikle boğazını ıslattı. Hem fazlalık gibi hissediyor, hem de onun ilk kez duyduğu ben gözdağı veriyorum tonlamasındaki sesini dinlemeye devam etmek istiyordu.

Elbette ki kalacaktı, masalarına gelen oydu zaten.

"Aslında seninle de konuşmamam gerek," dedi Zayn ciddi bir sesle. "Yaptıkların malûm. Neden geldin?"

Louis, "Göz kulak olmam gereken birileri var," dedi gözleri anlık olarak yanına oturduğu genç oğlana dokunurken. Bu, elbette ki Zayn'in gözünden kaçmamıştı. Zaten kasıtlı bir ima yapıldığını biliyordu. Ama sahiden mi? Kendisine mi? Harry için üstelik?

"Az önce ne olduğunu açıklar mısın, Zayn?"

Görmüş müydü? Muhtemelen sevgilisi olan bir çocuğun bu tür hareketlerde bulunması onu rahatsız ettiği için sorguluyordu bu durumu.

"Harry'nin güzel kalçasına bir de ben dokunayım dedim," dedi Zayn rahat bir ifadeyle.

Harry şokla arkadaşına baktı. Zayn'in yüzünde gördüğü şeyse, açık bir meydan okumaydı. Meydan okurken ona olan bitenden haberdar olduğunu belirtmesi gerekli miydi cidden?

"Endişelenme," diye ekledi hemen sonra. "Onun da rızası var."

Görünen oydu ki, Zayn kendisinin yerine intikamını oldukça güzel alıyordu. Arkadaşının sırtını gururlu bir anne ifadesiyle sıvazlamamak için kendini zor tutarak sonunda yanındaki adama baktı. Fakat keşke bakmasaydı, dişlerini sıktığı için fırlayan çene kemikleri onu hem ürkütücü hem de baştan çıkarıcı gösteriyordu.

"Ama sen endişelenmelisin," dedi Louis esmer gence. "Bu yaptığını kuşlar bir şekilde Liam'a fısıldayacak."

Harry, "Öğrencilerinizin yanına gider misiniz?" diye sordu düz bir sesle araya girerek.

Bay Tomlinson sonunda kendisine baktığında, mavi gözlerin içinde parlayan anlamları çözemedi Harry. Şu an çok tuhaf bakıyordu; araya girmesinden yahut direkt kendisinden rahatsızmış gibi?

Harry, bu bakışların kendisini sindirebilecek güçte olduğu, ancak sandalyesine gömüldüğünde anladı. Tamam, çenesini kapatsa iyi olurdu.

"Neden?"

Kendisiyle daha fazla konuşmayacağını düşünse de, direkt olarak şahsına yöneltilen soruyla beraber ne diyeceğini düşündü. Daha doğrusu ne söylemişti ki?

"Özel bir şey konuşuyoruz," dedi Zayn tetikleyici bir rahatlıkta. "Biliyor musun, Harry'yi rahatsız eden bir adam varmış? Sürekli haddini aşarak ona dokunuyormuş falan."

Bay Tomlinson kendisine bakarken gözleri alayla parladı ve dudaklarını yavaşça yalayıp, "Rahatsız oluyor muymuş gerçekten?" diyerek meydan okumaya karşı meydan okudu.

Harry rahatsızlıkla kıpırdandı. Neden hâlâ kendisine bakıyordu gözünü bile kırpmadan? Neyse ki zihnindeki tutukluğu biraz olsun açarak, "Evet," diye savunmaya geçti Harry. "Sonuçta bir yanlış anlaşılma uğruna yaptıkları epey huzursuz edici."

Louis sonunda oyunu bir kenara bırakarak, "Siz iki çocuk, bana etmemeniz gereken lafları ediyorsunuz," dedi net bir sertlikle. "Ve bunların bir bedeli olmayacağını sanıyorsunuz, değil mi?"

Zayn, artık durmaları gerektiğini biliyordu. Harry de. Fakat Bay Tomlinson'ın, Harry'ye, "Kalk," demesini ikisi de beklemiyordu. "Konuşacağız."

Eşyalarını toplayarak, "Ben de geliyorum," diyen Zayn'e bakmadan, "Yalnız," dedi sadece.

Fake Account// Larry StylinsonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin