*Küçük Bir Yemek İşi*

506 50 16
                                    

Yemek keyifle devam ederken kızlarla bizim şirketin dedikodusunu ayak üstü değil direkt dümdüz ayrıntılı bir şekilde yapmıştık. Yağız sıkıntıyla sigara içmek için teras kısmına çıktığında Özlem'in beni dürtmesiyle bakışlarım onunla buluştu.

"Emre Bey mi sürekli sizin şirkette kalıyordu yoksa Ali Bey mi?" Deniz önündeki kokteylden bir yudum alarak göz kırptı. "Hayırdır ne iş? Emre Beyi sormalar falan?" Özlem somurtarak kollarını göğsünde bağladı. "Ne işi kızım merak ettim Allah Allah?"

Tabi tabi dercesine başımı salladığımda Yağızla Emre Beyi bizim masaya doğru ilerlediklerini gördüğümde üçümüzde şaşkınca onlara bakakaldık.
Emre Bey bakışlarımızın tuhaflığını fark etmiş olacak ki ilk açıklama yapma gereğini kendisinde bulmuştu. "Yağız Beyi ilk gördüğüm anda tanıdık gelmişti. Terasta tekrar denk gelince bir sohbet etme imkanımız oldu. Karakolda ufak bir kaza sonucu gittiğimde Yağız Bey sağolsun çok yardımcı olmuştu bana." başımızı salladığımda Yağız alttan alttan Emre'ye gülüyordu. Bunların aralarında anladığım kadarıyla daha koyu bir sohbet geçmişti ki Yağız çaktırmamaya çalışsada gülmeden edememişti ve ben bunu yakalamıştım. Çünkü o nadir gülümserdi, bilirdim.

Onlar bizim masada sohbet ederken gülümseyerek abisini ve Emre Beyi izleyen Özlemi alttan ayağımla uyardığımda kendini toparladı.
"Evet böbrekleri taş üretiyormuş ama çok şükür şu an iyi düzenli aşılarınıda oluyor." Özlem bu sefer saf saf bakmak yerine konuya dahil oldu. "Beslediğiniz veya bakımını üstlendiğiniz bir canlıya mı sahipsiniz?" Emre Bey gülümseyerek başını salladı. "Evet bir kedim bir de köpeğim var. Kedimin böbrek rahatsızlığı var." Özlem hemen yapılan işlemleri sormaya başladığında Emre Bey'de anlatmıştı. İkisi muhabbet etmeye başladıklarında Deniz kulağıma doğru eğildi.

"Aklımın ucundan geçmezdi şu kızım mesleği sayesinde koca adayı bulacağı." hızla Denizi susturduğumda gözleri üzerimizde olan Yağızı işaret ettim. Evet canım arkadaşım veterinerdi ve işinde çok başarılı bir hayvan doktoruydu. Onlara her şeyden çok sahip çıkar ve bakımları için ellerinden geleni yapardı. Dışarıdan bulunmuş yaralı, hasta bütün canlıları ne kadar özel bir veteriner kliniğine sahip olsada ücretsiz bakardı hiç bir ücret talep etmezdi. Barınaklara gitmeyi düzenli bağış yapmayı asla atlamazdı. Tamda herkesten beklenileceği gibi. Onun sayesinde bizde bir sürü cana barınakta yardımcı olmuş elimizden geldiğince hepsiyle boş zamanlarımızda ilgilenmeye çalışmıştık.

"O zaman ben yarın kızımla yanınıza uğrarım Özlem Hanım. Bir de sizin kontrolünüzden geçsin." gözlerim şaşkınlıkla açılırken sırıtmamak için kendimi zor tutuyordum. Çünkü en ufak tepkim kaşlarını çatarak Özlem ve Emre Beyi izleyen Yağızı alevlendirebilirdi. Zaten bir yerlere saldırmak için yer arıyordu. Hafif bir müzik çalmaya başladığında Yağıza baktım. Artık gitsek iyi olacaktı çünkü yeterince ortamda bulunmuştuk. Onunda bakışları hissetmiş gibi beni bulduğunda masada bana doğru eğildi. "Gidelim mi artık?" başını salladığında o da bende aynı anda ayağa kalktık. Emre Bey'in bakışları beni bulduğunda gülümsedim.

"Biz artık izninizi isteyelim Emre Bey. Her şey çok güzeldi. Daha nice böyle güzel anlaşmalı yemeklerimize." Emre Bey'de ayağa kalktığında Deniz ve Özlem'de çantalarını almış masanın yanından çıkıp benim yanımda durmuşlardı.
"Bizlerde tanıştığımıza çok memnun olduk."ikiside sırayla el sıkıştığında Emre Bey'de elini uzatmıştı. Özleme baktığında gülümsemesi daha da büyüdü. Biz çıkışa doğru ilerlerken Yağız arkada son kez ayaküstü Emre ve Ali Beyle konuşup peşimizden geldiğinde arabayı getiren görevliye teşekkür ederek araca geçtik.

"Abi yaa bizi şu senin eve gelemeyecek gibi olduğun zaman aldığın yeni evine götürsene." Yağız yandan Özleme bir bakış attığında Özlem hemen Yağız'ın itiraz etmesine izin vermeden konuşmaya devam etti. "Hem sen bize yine güzel yemeklerinden yaparsın. Valla doğru düzgün bir şey yiyemedik koymuşlar iki parça şey." Deniz'de hevesle kafasını ortadan ikisini net görecek şekilde uzattı. "Ay evet Yağız abi ya çocukluğumuzdaki gibi beraber yemek yaparız. Şimdi eve gitsek annemler falan var rahat bırakmazlar. Senin şu evini de görmüş oluruz." ben sessiz kalmayı tercih ettiğimde dikiz aynasından elalarım yine kahvelerine tutundu. İlerdeki kavşaktan döndüğünde derin bir soluk içine çekip "gidelim bakalım baş belaları" demesi istemsiz gülümsememe sebep olmuştu.

Badem SokağıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin