"Jeon Jeongguk!"
Koridorda yankılanan ses bir kişi dışında herkesin doksan derece eğilere selam vermesine, başlarını bir saniye olsun kaldırmamalarına neden olmuştu. "Bir kralı zindana atmak nedir?" diye bağırdı babası, sesi taş duvarların arasında yankılandı bir kez daha. Jungkook omuz silkti. "Bana yalan söyledi." Savunmasının karşısındaki adam üzerinde bir etkisi olmadığını görebiliyordu. "Sana yalan söyledi diye bir kralı zindana atamazsın! Savaş mı istiyorsun sen?" Hoseok ne kadar babasını sakinleştirmeye çabalasa da işe yaramıyordu.
"Majesteleri, krallığa haber salmam gerekiyor."
Kuzey Yarımada Krallığı'nın elçisi konuştuğu anda herkesin dikkati o yöne kaydı. "Elçi Kim çok haklısınız ama ciddi bir mesele değil, iki kralın arkadaşlığını siz de biliyorsunuz. Çocukça bir oyun." dedi Başkan Kim Namjoon, bir yandan Jungkook'a bakıyor ve her şeyi durdurmasını istiyordu. "Sizi anlıyorum Bay Kim ama şu an ülkemin kralı bir zindana kapatılmış durumda, siz de beni anlayın." dedi elçi, zor durumda olduğu anlaşılıyordu. "Elçi Kim endişeniz olmasın, majesteleri hemen zindandan çıkarılacak ve kendisinden özür dilenecek." dedi babası, Jungkook ona itiraz etmek için ağzını açtığı anda Seokjin'in bakışı ile sustu.
Üç şövalye ve Kim Namjoon ile zindana giden merdivenleri inerken ondan nasihatler dinliyordu. "Sen bir kralsın, çocuksu davranışlarını bırak. Bir kralı zindana atmak nedir?" diye sordu Jungkook'a, tek kelime etmedi. Kim Taehyung bunu hak etmişti ama kimse onu dinlemiyordu. İkinci hücrenin başında duran askerler onu gördüğü an eğildiler. "Kapıları açın." dedi Kim Namjoon, askerler Jungkook'un emrini bekliyordu. "Majesteleri karşılarında dururken seni dinlerler mi sanıyorsun." dedi Jungkook gülümseyerek, gözlerini hücrenin içindeki tahta basamakta oturan Kim Taehyung'a çevirdi.
"Seni buradan çıkarmam için bana bir neden ver."
Onların arkasından zindana inen elçi hemen demir parmaklıklara yaklaştı ve ona iyi olup olmadığını sordu. "Ben iyiyim Bay Kim, endişelenmenize gerek yok." dedi Taehyung, basamaktan kalktı ve onlara yaklaştı. "Majesteleri isterseniz hemen krallığa haber vereyim." dedi Elçi Kim, Jungkook ona güldü. "Bir adım atacak olsan kelleni alırım ama çaban hoşuma gitti." Taehyung'un onun sözlerini onaylamadığını görüyordu. "Bay Kim, krallıktan hiç kimse bu durumu bilmeyecek, sorun yok. Jungkook sen de çocuklaşma, çıkar beni buradan." dedi Taehyung, sesi sıkılmış geliyordu.
Kuzey Yarımada Krallığı'nın ziyareti duyurulduğunda mutlu hissetmişti. Tahta geçtiği andan itibaren ciddi bir diplomasi yoğunluğunun altında kalmıştı. Görüşmeler, ülke ziyaretleri, yetkili insanlar ile yenen yemeklerin arasında Kim Taehyung ile mesajlaşması bile zar zor oluyordu. Ziyaretin yapılacağı gün yayımlanan bir haber Jungkook'un içindeki heyecanın tepetaklak olmasına neden olmuştu.
"Kuzey Yarımada Kralı Kim Taehyung ve Vietnam Prensesi Bào Minh arasındaki nişan töreninin yakında duyurulması planlanıyor."
Jeon Jungkook aptal değildi. Kim Taehyung ile arasındaki ilişkinin uzun zamandır duygusal bir ilişkiye dönüştüğünün farkındaydı. Ona kapılıyordu. Henüz yanıp tutuştuğu söylenemezdi ama içindeki hisler büyüyordu. Üstelik Min Yoongi'nin attığı bilmeceyi çözmüştü, cevap Kim Taehyung idi ve ona hediye ettiği kolye de bir şeyleri açıklıyordu. Tüm bu olanlara rağmen Vietnam prensesi ile evlenecek miydi? Saraya adım attığı an onu buraya hapsetmişti, bir ders vermekten başka bir şey istemiyordu.