Evet, duyduğum bu isimler şaka olmalıydı. Çünkü, hayatımın hiç bir alanında böyle bir tesadüfle karşılaşmamıştım. Şaka yapmıyordum. Normalde iki kız, iki erkekten oluşurdu takımlar ama çoğu zaman yakın arkadaş olmazdı bu insanlar.
Şaşkınlıkla bir-birimize bakıyorduk. Linada sanırım bu olaya şaşırmıştı. Yani bu tesadüfe. Ama bana yalnız Lina bakmıyordu. Bütün sınıf, hatta öğretmen bile bize bakıyordu. Takım arkadaşı olacağımız şahslar bile her kes bize baktıktan sonra bize baktılar. Şaka olmalıydı bu başımıza gelenler. Ama değildi.
Küçük bir şokun ardından ayağa kalkmaya karar verdim. Benden iki-üç saniye sonra Lina da ayağa kalktı. Kimseyle göz-göze gelmemek için dümdüz ileri bakıyordum. Linaysa başını aşağı eğmişti. Sınıftakiler artık bizim hakkımızda konuşmaya başlamıştılar bile. Tabi ki, konuşacaktılar. Şansımıza baş belalarıyla takım arkadaşıydık. Kim bir baş belasıyla takım olmak isterdiki?!
Ama Linayla aynı takımdaydım. Bunu için şükrediyodum. Sonuçta daha kötüsü de ola bilirdi.
Kısa bir sessizlikten sonra nihayet öğretmenin aklına konuşmak gelmişti. "Sizler takım arkadaşı olucaksınız. Bir-birinizle iyi geçinmeye çalışın. Bu ders bittikten donra da odama gelin daha detaylı bilgileri orda vereceğim."
Sonra üçü de sınıftan çıktılar. Dersin başlamasına daha bir dakika vardı. Rahat bir nefes aldıktan sonra ikizinde oturduk. Lina erkeklerin arkasında göz devirdi. Onun bu davranışını beğendim. Zaten ikimizde çoğu erkekten nefret ederdik. Tabi ki, her erkek aynı değildi ama çoğu aynıydı. Yani biz erkeklerin hepsi aynı değil diye kendimize teselli vermiyorduk.
Biraz bekledikten sonra zil çaldı. Heyecanla dersin bitmesini bekledik. Bu ders biraz yavaş geçti sanki. Ya da bana öyle geldi. Heyecanlanmaktan da ola bilirdi. Peki neydi beni bu kadar heyecanlandıran şey. Hayatım boyunca bu anı beklemekten mi yoksa son yaşadıklarımız mı?
Evet, sonunda bitmişti. Bizim takım arkadaşlarımızla tanıştıran Volkan isimli öğretmenin odasına gidiyorduk. Baş belası erkeklere yolda karşılaşmak istemiyordum. Erkeklerin ikisini de görmüştüm. Adı üstünde baş belaları işte. Okulda böyle popüler olmuşlardı. Bir çok kız için karizmatik ve yakışıklıydılar. Bu da popüler olmak için bir nedendi işte.
Erkeklerden ikisinde görmüştüm ama sadece birinin ismini biliyordum. Onlarda biri esmer diğeri sarışındı. İkisi de uzun boylu ve kaslıydılar. Bu da diğer kızların onlara aşık olması için bir neden. Klasik erkolardı işte.
İki dakikanın içinde Volkan öğretmenin odasının karşısındaydık. Baş belaları gelmemiştiler. Odaya girmemişten önce son bir kez Linaya baktım. Endişeli görünüyordu. Onunla yakın arkadaştık ama onun buraya neden geldiyini bilmiyordum. Bu üniversitede az kız vardı. Çünkü az kız polis olmak, elinde silah tutmak kapasitesine ve arzusuna sahibti. Lina gibi birininse burda ne işi vardı aklım hala almıyordu.
Elimi yumruk şeklinde yapıp kapıya tıklatdım. İçerden bir ses "Gir!" dedi. Kapını açtığımda bu manzaranı beklemiyordum. Ama sanki normalmiş gibi ilk ben sonra Lina içeri girdi. Daha gelmediğini sandığımız erkekler bizden önce gelmiştiler. İçeri girer-girmez öğretmen ve esmer olan erkek yani Kerem bize baktı. Esmer olanın adını biliyordum evet, amma sarışının ismini ne duymuştum, ne de kimse bana söylemişti. Odaya girerken bile bize bakmadı. Sanki, odada bir o varmış gibi. Zaten bu ikisini bir kızla görmek imkansızdı. Yalnız kendi işlerine bakardılar. Kavgalar hariç tabi ki de. Bu ikisi her hafta kavga çıkartırdı. Ama bu kavgaların çoğundan öğretmenler haberdar olmazdılar. Arka bahçede işlerini bitidikten sonra bir şey olmamış gibi geri dönerdiler. Bu yüzden kızlar onlar için ölüp bitseler de, erkekler onlardan ya korkar ya da nefret ederdiler. Nefret edenler bu üniversitede çok kalamazdılar. Korkaklar ise onların el altı işlerini yapardılar.
Volkan yüzüne takma bir gülücük kondurdu. Öğretmen masasında oturan Volkan ayağa kalktı. Diğer iki erkek oturmaya devam ediyordu. Sarışın olansa hala yüzümüze bakmıyordu. Aman bakmazsa bakmasın. "Oturun, kızlar." Volkanın sözüyle gözlerimi erkeklerden ayırdım. Kapının yanındaki koltuğa önce Lina sonra ben oturdum. Volkan konuşmaya devam etti. "Sonunda, Ay takımı bir araya geldi." Hiç bir şey anlamamıştım. "Her takıma gök cisimlerinin ismini koyduk. Siz Ay takımısınız. Siz yalnız size verilen görevlerden ve bir-birinizden sorumlusunuz. Bu günden sonra hayatınız kökünden değişecek. Umarım bunlara alışa bilirsiniz." Ben alışıktım zaten hayatımın bana random atmasından. Ne planlar, hayaller kuruyorduk, amma hayat bir anlığına her şeyi değiştirip hayallerimizi alt üst ediyordu. Ama ben yine pes etmeyip niye kuruyordum o hayallere benzerini. Ama sanki, her defasında hayat o hayalleri yıkmaya kararlıydı. Şimdiyse niye bir değişiklik beni bekliyordu. Zor olacaktı biliyordum. Ama ben kararlıydım. Her defasında yere düşerken kanayan dizlerimi umursamadan yola devam etmeye. Ben kararlıydım. Koyduğum hedeflere ulaşmaya karalıydım. Yolun sonu ölüm bile olsa vazgeçmeyecektim.
Buraya kadar geldiyseniz ne mutlu bana.
Hikaye nasıl ilerliyor?
Gece Akalın bu inatçılığı nasıldı?
Erkeklerle kızlar sizce nasıl takım arkadaşları olacak?
Yeni bölümler hangi sıklıkla gelmeli?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ay ışığı
AksiyonGece üniversitede okuyan geç bir kızdır. Sakin bir hayat sürmekteydi. Ta ki o adamı bulana kadar. O adam Gecenin hayatını her anlamıyla değiştirmişti. Hem geçmişini hem geleceyini etkileyen bu insan. Kimdi bu insan ve ya insanlar? Genç bir kızın hay...