Evren elindeki bulüze şaşkınlıkla baktı. Etiketi üzerindeydi. Niçin almışlardı bunu? Hacer şık bir toplantıya katılmak gerekirse giymek için seçmişti galiba. Öyleydi o. "Bunu şimdi giymeyeyim şık bir yerde giyerim. Bu antrikotu dondurayım misafir gelirse pişiririz. Bu nevresim kutusunda kalsın, diğerleri eskiyince kullanırız." Liste böyle uzayıp gidiyordu. Oğlunun her zaman paylaşmaya istekli olduğu servetine rağmen böyleydi. Şimdi giyilmemiş, yenilmemiş, kullanılmamış her şeyle, alınmamış her hevesle baş etmek de Evren e kalmıştı.
Hüznü ve kaybı da paketleyip gönderebilseydi keşke. Bir gözünden süzülen yaşı sildi. Fotoğrafları aldı. Ortak bir kaç anıyı aldı. Kaan kendini toparladığında baksın diye mücevherleri ayırdı. Açılan kapıdan giren Suna ya elindeki bir fotoğrafı gösterdi. "Bunu siz saklamak ister misiniz?" diye sordu.
Suna kızı gün geçtikçe daha çok seviyordu. Gidip usulca omuzunu okşadı. "Biraz dur istersen Evren" dedi. "Biraz dinlen, soluklan."
Kız omuzundaki eli okşamak istedi. Haceri uğurlarken ve sonrasında bu zarif hoş kadın olmasaydı ne kadar zorlanırlardı kim bilir. Ama yapmadı onun yerine yavaşça bu temastan sıyrıldı.
Suna bu soğuk ve mesafeli tavrın sebebini anlamıyordu. "Neden beni uzak tutmak istiyorsun? Neden bu kadar mesafelisin?" Diye sordu. "Temastan hoşlanmadığını biliyorum. Ama bu başka bir şey "
Evren kadının gözlerine bakmadı. "Alışmayalım Suna hanım" dedi. "Bir insan kaç kez öksüz kalabilir sizce?" Elindekileri atar gibi bırakıp, buzdan bir beden gibi hareket etti. "Maalesef benim pis bir huyum var. Çabuk alışamıyorum, geç kabul ediyorum ama fazla derin bağlanıyorum. Sanırım bu da sahip olduğum farklılıkla ilgili. Sonra insanları bırakmak damarlarımı sökmeye benziyor. Açıkçası söküp atılacak yaşamsal olmayan damarım da kalmadı sanki. Alışmayalım. Böylesi daha doğru."
Kadının gözleri doldu. Sadece kafasını sallamakla yetindi. Kızın teselliye, avutulmaya ihtiyacı yoktu. "Kaan kış bahçesinde." Dedi sonra. Sonbahar kendini iyiden iyiye hissettirmiş, havaya bir serinlik, nem, yağmur çökmüştü. "beni istemiyor. Aslında kimseyi ve hiç bir şeyi istemiyor. Gidip onunla konuşur musun?"
Evren gözlerini devirdi. Konuşmak. Kaan la.... "Konuşurum tabi" dedi. "Gerçi buradaki büyük adaletsizliği biri görecek mi merak ediyorum. Sonuçta burada da bir cenaze var. Herifin gömmeye zahmet etmediği bir ceset var değil mi? Ama giderim konuşurum Kaan la. Sırtını okşarım, karnını doyururum. Ağlarım, sarılırım. Adi babası, ölmüş annesi falan sevmedi diye ben severim de Kaan ı. Siz niye zahmet ediyorsunuz ki Suna hanım? Sizden önce de ben Kaan Bey'in ayakları çamur olmasın diye paspas oluyordum. Kimseden talimat almadan..."
Suna kızın gözlerine baktı. Çok acı çeken gözler, yalnız, kimsesiz, uçurum gibi ama soğuk. Genelde acı gözlerde cayır cayır yanardı. Suna bunu en çok kendinden biliyordu. Ama Evren de tam tersiydi. "Nasıl biliyorsan öyle yap kızım." Dedi.
"Sorun da bu ya. Bilmiyorum."
"O zaman nasıl hissediyorsan öyle yap. Sakın acıma. O çocuğu tanıyorum. Sadece oynuyor. Hem de pis oynuyor. Çocukluğundan beri ne fiziksel ne de duygusal olarak kimseye ihtiyacı olmadı onun. Seni sevmiş, istemiş, hatta belki çok hastalıklı bir şekilde aşık da olmuştur. Belki hatta eminim hâlâ seviyor istiyor. Sensiz mutlu olmak istemediğini biliyorum." Dedi.
Evrenin saatinin alarmı titredi. Online terapi seansı vardı. Kendine yaptığı en iyi şey. Suna'dan müsaade isteyip odasına gitti. Ekranda beliren terapiste gülümsedi. Kısa bir sohbetin ardından anlatmaya devam etti. Anlattı, anlattı...
Kış bahçesine yürürken düşünüyordu. Bir sürü metafor dinlemişti yine. Şermin in ısrarıyla başladığı seanslarında başta hiç anlatamayacağını düşünmüştü. Hiç anlaşılamayacağını kabul etmişti. Ama öyle olmamıştı işte. Sonra sadece dinleyecek, bir çözüm önerisi sunmayacak zannetmişti. Öyle de olmamıştı. Ne demişti hatta terapisti? "Yükünüzü paylaşamam ama size onu taşımak için kuvvetli duygusal kaslar kazandırabilirim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yalnız ve Gururlu
RomanceSevgiliniz çok ünlü bir futbol yıldızıysa ve kalpleri durduracak kadar yakışıklıysa kendinizi şanslı hissetmeniz gerekirdi değil mi? En azından herkes Evren e bunu söylüyordu. Harika bir hayatı vardı. Mutlu olmalıydı. Beş senedir aynı evi, aynı yata...