"Evet,evet biliyorum ama bana sesini yükseltme seni ihtiyar hıyar"
"Benle düzgün konuş seni tıfıl."
"Sinirime dokunuyorsun ihtiyar, çok konuşan yaşlılar gibisin"
"Keşke kendinden büyüklerle nasıl konuşacağını bilseydin..."
"Abartma, alt tarafı 68 yaşındasın."
"..."
"Tamam belki biraz fosil olmuş olabilirsin...ama olur böyle şeyler, herkes eskir."
Yaşlı bunak sıkıntıyla iç çekti. Sinir bozucu,geveze ama bana kendinden çok değer veren amcam. Daha doğrusu üvey amcam. Ben yetimhanedeyken beni yanına aldı. Ama kendisine 'baba' demek yerine amca dememi istemişti, bende küçük olduğum için sorgulamamıştım. Eric amcam,eskiden ailesi ile yaşayan bir askermiş, aslında binbaşı. Oğlu varmış ama annesi, yani amcamın karısı öldükten sonra amcam oğlunu yurtdışına göndermiş. Neden olduğunu söylemedi tabi. Kendisi de hayatında ki boşluğu doldurmak için askerliğe devam etmiş. Askerliğe devam ederken oğlu ile iki yıl iletişimi kesmemiş. Eric amcam emekli olduktan yıllar sonra oğlu onu ziyarete gelmiş. Yanında ise amcamın o gün ilk defa tanıştığı torunu. Amcamın söylediğine göre o gün torunu 8 yaşındaymış. Gelelim bunu neden anlattığıma, amcam beni o 8 yaşında ki torununa benzetiyor. Neden kendi torununu görmüyor dersenizde, oğlu ve torunu o günki ziyaretinden sonra bir daha asla Eric amcamı görmeye gelmemişler. Tüm iletişimler kesilmiş ve sanki hiç var olmamış gibi ortadan kaybolmuşlar. Bu yüzden ona amca diyorum. Amcam beni yanına aldığında 6 yaşındaydım. O zamanlar daha çocuk ve savunmasız olduğum için aynı zamanda amcam eski binbaşı olduğu için bana savunma, silah kullanım tarzı şeyleri en ince ayrıntısına kadar öğretti. Onunla benim aramda olan tek fark, o bu bildiklerini ülkesini korumak için kullanmışken, ben kötülüğe kullanıyorum. Ülkede kaos çıkarmak için.Ama bundan memnunum,çünkü iyi olmak bence bir halta yaramıyor. 'İyilik edersen iyilik bulursun' ben bulmadım, o yüzden bu sözden nefret ediyorum. Sinir bozucu. Bunları düşünürken amcamı çay koyarken izlemeye başladım. Onun hikayesi buraya kadardı. Çünkü kendi hakkında detaya girmez, üstün körü anlatır herşeyi. Yalan yok onu seviyorum. Beni koruyup bu hale getiren adam o. Bende onu, o ölene kadar korumaya karar verdim. Zaten emekli ama eskisi gibi çevik değil veya harika silah kullanamıyor. Amcam bana bir çay uzattı, çay sevmen ama onun hatrı için içiyorum. Bir ara çay içmediğimi, kahve sevdiğimi söyledim diye hemen mutfağa gidip bana kahve yapmıştı. Şimdi söylemiyorum çünkü dersimi aldım. 'Yaşlı bir adamı yorma. Özellikle de bacakları ağrıyorsa.' eğer isteyeceksem ondan önce kalkıp kahvemi alıp geliyorum. Dizleri ağrıyor ama bazen tam bir fişek gibi haraket ediyor. Garip bir adam.
Şekersiz çayımdan bir yudum aldığım sırada amcam konuştu;
"Ee ne yapıcaksın bu işi? Ayrıca tehlikeli farkında mısın Rachel?"
"Evet farkındayım amca, ama tehlikeyi severim bilirsin"
"Bilirim, bilirimde bu seferki iş daha tehlikeli. Suikastçi olduğunu söylüyorsun bana."
"Evet! Ne güzel aksiyon"
"Kızım sen salak mısın? Ya tutuklanırsan veya yaralanırsan!? Bu sefer yetim kalan sen değil ben olurum. Sen benim ailemsin, seni de kaybedemem."
Yine duygusallığa bağlamıştı. Oturduğum tabureden kalkıp ona sarıldım.
"Olayı dramatize etme tontişim, bana bir şey olmaz. Sonuçta hocam sensin"
Amcam derin bir iç çekti ve başımı okşadı.
"Sorunlu bir kara böceksin"
"Sende dramatik tontişsin"