4

391 32 34
                                    

" Ben seninle ölsem de evlenmem! " diye konuştum. Mikey bana gülümseyerek bakıyordu. Derin bir iç çekti ve telefonunu çıkardı. Ardından bir kaç numara tuşlayıp telefonu bana verdi. İstemeye istemeye telefonu aldım. Telefonun diğer ucundan babam ve dayımın acı dolu çığlıkları geliyordu. Tüylerim diken diken olmuştu.

" Neden bunu yapıyorsun? " diye ağlamaklı bir şekilde sordum.

" Ne demek neden? Seni sevdiğimi söylemiştim. " diye sakin bir şekilde söyledi. Ona nefretle bakmaya başladım.

" Bu sevgi mi sence?! Bunun adını nasıl sevgi koyabiliyorsun? "

Mikey sinirlenmişe benziyordu. Telefonunu aldı ve yere fırlattı. Telefon tuz buz olmuştu. Şaşkın bir şekilde yerde ki telefona bakıyordum ve bir şey farkettim. Ekran kapağında benim fotoğrafım vardı! Tam bir şey söyleyecekken , Mikey konuşmaya başladı.

" Sözümüzü hatırladığını biliyorum bebeğim. Bu sözden cayamazsın. Seni tamamen kendime ait yapmak için tam iki sene bekledim! Artık zamanı geldi. " diye delice bir şeyler söylüyordu. Etrafa baktım. Bir kaç insan bizi izliyordu ama kimse müdahale etmiyordu. O sıra da en sevdiğim edebiyat öğretmenimin buraya doğru geldiğini gördüm. Hızlıca yanımıza yaklaşıyordu.

" Himiko? Bu kim canım? " diye sordu. Sesinde tehdit vardı. Ben konuşamadan Mikey zavallı kadına ölümcül bakışlarını atmaya başlamıştı.

" Oğlun Takumi nasıl? " diye sordu. Ardından ise " Bugün onun cesediyle karşılaşabilirsin. Bunu istemiyorsan buradan siktir git. " diye devam etti. Kadın buz kesilmişti. Bir bana , bir de Mikey'e bakıyordu. Ben ise gözlerim ile yardım istiyordum.

" Üzgünüm. " diye mırıldandı edebiyat öğretmenim. Ardından hızlıca yanımızdan ayrıldı. Çevre de kimse yoktu artık.

" Nerede kalmıştık? Ah doğru , benimle geliyorsun. Bugün evleniyoruz. " dedikten sonra beni sürüklemeye başladı. Ben ise hiç beklemediği bir anda , özel bölgesine diz kapağım ile sertçe vurdum. Bu iki yıl içerisinde bir çok dövüş eğitimi almıştım. Mikey acı ile inledi ve saçımı bırakmak zorunda kaldı. Deli gibi koşmaya başlamıştım. Ara sıra arkama kaçamak bakışlar atıyordum. Kimse yoktu ama duracak zamanım yoktu! Sonunda eve varınca zili çaldım. Ard arda çaldığımı fark etmem biraz uzun zaman aldı. Annem kapıyı açınca , kendimi hemen eve attım. Yere düşüp ağlamaya başladım.

Annem yanıma eğildi. Bir yandan da kapıyı hem üstten hem alttan kitlemişti. Saçlarımı okşamaya başladı.

" Himi , baban ve dayın nerede? " diye sorunca ağlamam şiddetlenmişti. Annem sakinleşmem için yanımda bir süre öylece oturdu.

" M-mikey onları aldı... " diye kısık sesle konuştum. Annemin hayatım boyunca hiç ağladını görmemiştim. Ama şu an oluyordu işte , annem ağlıyordu.

" Anne özür dilerim ben... Eğer ben doğmasam böyle bir şey olma- "

" Hayır Himiko. " diye beni susturdu annem.

" Ben , Manjiro ile seni yakın tutmaya çalışmasam bunlar olmazdı asıl. Hepsi benim suçum. Affet beni kızım... "

" Kendini suçlama anne! Sen nereden bilebilirdin böyle bir şey olacağını? Lütfen senin bir suçun yok! "

Annem bana sarılmıştı. Bir süre sadece ağladık.

" Hiroki nerede? "

" Hiroki mi? Şimdiye kadar gelmiş olması lazımdı..." diye endişeli bir şekilde konuşmaya başladı. Hemen ayağa kalktım. Hiroki'nin okuluna doğru koşmaya başladım. Evden ayrılmadan önce anneme:

" Polise haber ver. " dedim.
-------------
Sonunda Hiroki'nin okuluna varmıştım. Okul bomboştu. Hızlıca öğretmenler odasına gittim. Hiroki'nin sınıf öğretmeni Kasumi-san'a doğru yaklaştık.

" Kasumi-san? Hiroki okulda mı acaba? "

Diye sordum. Kasumi-san düşünüyormuş gibi yaptı. Ardından konuşmaya başladı.

" Kuzenin gelip onu aldı ya. " dedi. Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Çünkü kuzenlerimin hepsi farklı şehirlerdeydi.

" Görünüşü nasıldı? "

" Bir düşüneyim..." dedi.

" Sarı uzun saçlı ve siyah gözlü bir erkek gelmişti. " dedi. Endişem iki katına çıkmıştı.

" Teşekkürler. " dedikten sonra oradan ayrılmaya çalıştım ama Kasumi-san'in sesi beni durdurdu.

" Kuzenin bir de şey dedi , senin " bizim yere " gelmeni istedi. "

" Bizim yer mi? " diye sordum. Kasumi-san bana bir yüzük verdi.

" Bir de bunu bıraktı. " dedi. Bu yüzüğü hatırlıyordum. Mikey'in evlilik sözünden sonra , bana verdiği yüzüktü. Ama kahretsin! Bana bu yüzüğü nerede vermişti?

Hızlıca okuldan ayrıldım ve koşmaya başladım. Nereye koştuğumu bilmiyordum. Bir yandan da bu yüzüğü nerede verdiğini düşünüyordum. Aklımda bir şeyler canlanmaya başlayınca duraksadım. Ardından her şeyi birer birer hatırlamaya başladım.

------BACKSTORY-----

" Hadi Himi-chan , acele et! " dedi Mikey. Ben ise onun hızında koşmaya çalışıyordum ama olmuyordu.

" Manjiro! Ne söyleyeceksen burada söylesen olmaz mı? " diye sordum. Mikey hayır anlamında kafasını salladı. En sonunda durmuştuk. Beni , sahilin her tarafının göründüğü bir yere getirmişti. Buradan gün batımı çok güzel gözüküyordu. Buraya hayran bir biçimde bakıyordum. Mikey ise öksürerek dikkatini çekti.

" Himi-chan... " diye konuştu. Ardından çekingen bir şekilde elimi tuttu ve cebinden kalpli bir yüzük çıkardı. Ben merakla onun ne yapacağını izliyordum. Yüzüğü , benim yüzük parmağıma nazikçe taktı ve elimi sıkıca tutmaya başladı.

" Tüm harçlığımı bu yüzük için harcadım. " diye itiraf etti. Ben ise ona kızarmış bir şekilde bakıyordum.

" Bu ne için? " diye sordum. Mikey ise gülümsedi ve şöyle dedi.

" Artık evli sayılırız. "
------------
O sahil tarafını aklımda canlandırmaya çalıştım. Biraz hatırlıyor gibiydim. Deli gibi oraya doğru koşmaya başladım. En son nefes nefese kalmıştım ve duraksadım. Burası o yerdi! Biraz değişmişti ama manzarası aynıydı...

Etrafa bakınmaya başladım. Mikey yoktu.

Yanlış mı hatırladım diye düşünmeye başladım ama hayır... Bir anda birisi arkamdan sıkıca sarıldı. Bu kokuyu tanıyordum. Mikey'in kokusu...

" Sonunda geldin bebeğim. " dedi. Sesinde bir mutluluk barındırıyor gibiydi.

𝑶𝒃𝒔𝒆𝒔𝒔𝒊𝒐𝒏 𝑰𝑰 | 𝑴𝒊𝒌𝒆𝒚 x 𝑶𝒄Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin