Uçsuz bucaksız denizde,zifiri karanlıkta,simsiyahlıkta bir savaş vardı;Hayat yarışı.
Belki de hayal ettikleri bu değildi yarış için,ama gerçekleri kimse değiştiremezdi işte.Lüks otellerden,yatlardan,şık kıyafetlerden denizin dibine girmeyi kim düşünürdü ki?
O gece üzerine düşünülmesi gereken bir geceydi.Yirmi geminin yirmisi de denizle buluşmuştu.Kopan parçalar,birkaç adet kanlı ceset yavaş yavaş derinliklere kayboluyordu.Adeta deniz içine çekiyordu herkesi.Hâlâ sadece elleri gökyüzüne açık bileklerinden başlayarak ayak parmaklarına kadar denizin içinde boğulmamak için can çekişenler vardı.Ne demiştik?
İnsanlar ölmek için yaşıyordu.
İnsanlar hayatlarının belirli noktalarında yaşamı sorgularlardı,her zaman değil.
Eğer her zaman sorgulasalardı işte o zaman insanlar kusursuz ve hatasız olurdu.Gök gürültüsü kahkahalarının ardından tekrar gümbürdedi ve şöyle dedi: "Kimse kusursuz değildir,cinayetler dışında."
Ve insanoğlu hayatının bir kısmında da aşk denilen hataya düşer.
Bu belirsizdir.
Bu hatanın yaşı yoktur.
Bu hata insanın yaptığı en güzel ama bir o kadar en kötü hatasıdır.Hani derler ya, "sen hep aklımdasın,düşüncelerimin içinde sen varsın,aklımdasın..."
İşte öyle değil.
İnsan sevgisini kalbiyle ifade eder.İnsan kalbiyle sever.Ama lanet kalp,unutmaz.Akıl unutur.
Akılda eksiklik olur ama kalpte olmaz."Kalpsizsin,taş yürekli,buz kalpli..."
Bunlar hep boş şeyler.Bir katilin bile kalbi yumuş yumuştur.Onu bir kavanoz içine katıp sertleştiren akıldır.İnsan hayal kırıklığına uğramak istemez.Bu yüzden karamsarlaşır.Önce her şeyin kötüsünü düşünür ki sonradan hayallere kapılıp yenilgiye uğramasın.Sonra bu çukura düşer ve kalbi kavanozdan daha sert bir hale benzemeye başlar.
Her kötü insanın içinde bir kalp vardır.Ne olursa olsun,onu yumuşatan da sertleştiren de ,kıran da yaşadıklarıdır...
***
Asır Karan Siyamer
Tuzlu ve artık patlamanın etkisiyle ısınmış sular yara dolu yüzüme değdikçe yakınıyordum.Ama lanet olsun kızı hala bulamamıştım.Patlamanın neden olduğu aşikardı ama o kız varken olmamalıydı.
Gemilerin hepsi patlamıştır muhtemelen.Kimlerin yaşadığını, kimlerin öldüğünü,kimlerin bu karanlıkta denizin diplerine yol aldığını bilmiyordum.Ama bu gece büyük bir kayıptı,kesin olan buydu.Denizin hırçın dalgalarına karşın hâlâ hayatta kalmışken onu bulmalıydım.Ya çoktan öldüyse? Afra olsa ne derdi?
"Bunu şimdi düşünmek istemiyorum.Sonra düşünürüm..."
Parmak uçlarımdan akan kanı altımdaki eşofmana sildim.Fakat aynı kesiklerden kan çıkmaya devam ediyordu.Geminin bir bölümü patlamanın etkisiyle batmış ve diğer bölümü suda kalmıştı.Ben işte deniz üstünde kalan bölümündeydim.
Sargılı sırtım bu kaza nedeniyle daha çok kanamaya başlamıştı.Bu halde denize tekrar giremezdim.Daha önce defalarca girip Afra'yı aramıştım ancak ne bir ses ne bir ize rastlamamıştım.
Tuzlu su her zerremi yakıyordu şuan.Sayılabilecek hangi küfürler varsa saydırdım.
Bu durumda yapabileceğim ne vardı sanki?Dayanamadım,soğuk tuzlu suya yara içindeki bedenimi bıraktım.Yaklaşık 10 metre kadar ilerleyebildim.Geminin birkaç parçası hala deniz üzerindeydi.Yığınlığa baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Asrın Hikayesi
Random"Asır...Yıllardır çözülmeyi beklenen sır.Bu sırrı çözmek Afra'nın elinde.Bakalım bu görevde aldığı yaralar,Alaz'a olan bağlılığı kadar büyük mü?" "Asrın sırrı çözüldüğünde felaket yaşanacak.Ne gök mavisi ne yaprak yeşili kalacak.Bunu sadece Alaz Ala...