Harry son zamanlarda eskisinden çok daha keyifli görünüyordu ve Gemma buna ne kadar sevindiğini anlatacak genişlikte bir kelime dağarcığına sahip değildi. Son birkaç ay resmen yeni bir çağın başlangıcı gibiydi, hem toksik bir ilişkiden kurtulmuş hem de eski neşesine kavuşmuştu. Ama biraz da şüpheleniyordu Gemma bu durumdan, çünkü kardeşini sürekli telefona bakıp kıkırdarken görüyordu. Bin kere sormuşsa da kiminle konuştuğunu öğrenememişti. Her seferinde "Arkadaşlarla..." diye geçiştiriliyordu.
Bilmiyordu ki bunun sebebi Harry'nin de kiminle konuştuğunu bilmemesiydi. Onu sürekli güldüren, gözlerini parlatacak kalbini ısıtacak güzel sözler söyleyen kişinin kim olduğunu bilmiyordu. Bu canını sıkıyordu elbette ama biraz da hoşuna gidiyordu, gizli bir hayranı vardı işte. Önce arkadaşlarından biri ona şaka yapıyor sanmıştı ama hayır, ciddi ciddi gizli hayranı vardı.
O gün de kahvaltıya oturduğunda elinde telefonu vardı ve sürekli mesajlaşıyordu. Kim olduğunu bilmediği ama "Boo" diye seslendiği kişiyle her gün konuşuyordu zaten. Boo ona tatlı bir günaydın mesajı göndermiş, birkaç kez onu sevdiğini söylemiş ve komik şakalarıyla karnı ağrıyana kadar güldürmüştü.
İşin tuhaf yanı, sürekli "seni seviyorum" demesi bu sözcüklerin anlamını bozmuyordu. Normalde Harry sürekli söylenirse sıradanlaşacağına inandığı bu sözü her gün duymaktan keyif almaya başlamıştı.
Ekrandaki son mesajda Boo ona kahvaltıda neler yediğini soruyordu. Harry portakal suyunu içerken sırıttı, "Öylesine şeyler." yazıp gönderdi ve ekledi: "Sen?"
Cevap iki kelimeydi: "Kahvaltılık gevrek."
"Onlar zararlı değil mi?" diye sordu Harry bir sonraki mesajında.
"Öyleler herhalde ama yemek yapmaya kalksam daha çok zarar veririm kendime."
Harry kıkırdarken Boo diğer bir mesajı daha gönderdi: "Mutfakta felaketimdir." Ve yine cevap beklemeden devam etti: "Makarnayı yakmışlığım var. SUYUN İÇİNDE HAŞLANIRKEN."
Kıkırdaması kahkahaya dönüşen Harry gözlerini silerek ona cevap yazdı. Kısa süre sonra Boo ona mutfaktaki hünerlerini anlatmaya başlamıştı. Anıları konuşarak ne kadar vakit geçirdiker bilmiyordu ama karnı ağrıyarak göz ucuyla saate baktığında çoktan ders saatini kaçırdığını fark etmişti.
"Bekle, kahve yapıp geleceğim." yazıp telefonun başından ayrıldı, kendine sert bir kahve yaptı. Tekrar ekran başına geçtiğinde elbette Boo'dan mesaj vardı: "Evde misin sen hala?"
"Evet, dersi kaçırdığıma göre okula gitmeme gerek kalmadı."
Birkaç dakika cevap gelmedi. Sonrasında ekran yanıp söndü ve yeni bir mesaj bildirimi geldi: "Güzel yüzünü göremeyecek miyim yani bugün?"
Harry bir an kalbinin teklediğini hissetti. Aniden böyle şeyler duymaya alışabileceğini hiç sanmıyordu. Yüzünde mutluluk dolu gülümsemesi, elinde kahvesiyle orada durup ne kadar süre Boo ile konuştuğunu bilmiyordu ama kendini fazla kaptırdığının farkındaydı. Yine de pişmanlık duymadan konuşmaya devam etti.
Biraz gülümsemeye hakkı vardı sonuçta.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SWIFTLY EVER AFTER
FanfictionHarry kötü bir dönemden geçerken, gizli biri her gün ona bir Taylor Swift şarkısı adamaya başlıyor. Kendisine ithaf edilen şarkıları dinleyen Harry bu gizli hayranını bulmaya çalışıyor ve aslında ne kadar yakınında olduğuna dair hiçbir fikri yok.