Harry mutfak masasında oturmuş kahvaltılık gevreğini karıştırırken telefonu masanın üzerindeydi. Whatsapp'ı açıktı. En üste sabitlediği Louis'nin ufacık görünen profil fotoğrafına bakıyordu. Buna gerek olmaksızın onun yüzünü çok net hatırlıyordu aslında. Ama şimdi onun fotoğrafına bakarken kendisine "ayçiçeğim" diyen kişiyi görüyordu. Onu düşünerek şarkılar dinleyen kişiyi, her gün onu sevdiğini söyleyen kişiyi...
İçeriden bir odanın kapısı gürültüyle açılıp Gemma'nın "Neler öğrendim inanamazsın!" diye bağırdığını duyunca hemen telefonunun ekranını kapattı. Sütün içinde unuttuğu için biraz fazla yumuşayan gevreklerle bakışıyordu artık. "Ne öğrendin?"
Gemma elinde telefonla mutfağa daldı. "Arayan Jade'in kuzeniydi. Jade hamileymiş! Çocuğun babasının kim olduğuna dair bir fikri bile yok!"
Aslında ilgi çekici bir dedikoduydu ama Harry o anki ruh hali yüzünden "Fenaymış," dışında bir şey diyemedi. Gemma bir sorun olduğunu anında anladı, Harry'nin karşısındaki sandalyeyi çekip oturdu. "Bir şey mi oldu? İyi misin?"
"İyiyim, bir şey yok."
"Joseph mı? Geçen gün yine onun arabasıyla geldin eve. O an bir şey demedim ama tansiyonum bin beş yüze çıktı görünce. Bırak şu adamı artık."
Harry "Merak etme, tekrar onunla görüşmüyorum." dedi. O gün kampüsteki kafede oturuyordu. Gizli hayranının kimliğini öğreneli çok olmamıştı. Şok içindeydi. Sonra kafenin dışında Louis'yi görmüştü. Ona bakıyordu. Onu görünce Harry paniklemiş, o anda kasada siparişini vermekte olan Joseph'ın yanına gidip onunla konuşmaya başlamıştı. Neden Joseph ile konuşup Louis'yi kıskandırmak istediğini de bilmiyordu ama içgüdüleri ona bunu yaptırmıştı işte.
"Canım kardeşim, daha iyilerine layıksın." dedi Gemma masadaki tabaktan bir kırmızı elma alarak. "Joseph için üzülmene hiç değmez, sen de göreceksin."
Harry'nin aklının ucunda bile değildi artık Joseph. Zavallı Gemma'nın bir şeyden haberi yoktu. Harry içindeki dürtüye bir türlü engel olamadı, "Joseph'ı boşver de, sana bir şey soracağım." dedi. "Louis ile neden ayrıldınız?"
"Louis mi? Neden ki?"
"Dün onu kampüste gördüm aklıma takıldı. Sormak şimdi geldi aklıma."
Gemma elmadan büyük bir ısırık alıp omuz silkti. "Pek birbirimize uygun değildik."
"Sorunlu bir ayrılık değil miydi yani?"
"Yok canım... Zaten sevgili de sayılmazdık biz. Sürekli randevuya çıkıyorduk falan ama resmileştirmemiştik yani. Sonra bana başka birinden hoşlandığını söyleyip özür diledi, dolayısıyla aramızda pek bir şey geçmeden bitmiş oldu. Kampüste görünce selamlaştınız mı?"
"Hayır. O beni görmedi. Hoşlandığı kişinin kim olduğunu söyledi mi?"
"Hayır ama bana yakın biri olduğunu söyledi. Muhtemelen bizim kızlardan biri işte. Çok mahcuptu bana karşı, bin kere özür dilemişti. O benden ayrılıyordu ama zaten sevgili değiliz diyerek ben onu teselli ediyordum düşün yani, haha!"
Gemma devam edecekse de telefonu çalınca sustu, ekrana baktı. Arayan kişi ilgi çekiciydi herhalde, hemen ayağa kalktı. "Neyse işte, Louis mevzusu böyle. Ama çok iyi çocuktur, ara sıra Instagram'da hikayelerimi beğenir, ben de onunkilere cevap veririm ve konuşuruz. Bir daha görürsen selam söyle." diye ekleyerek konuyu sonlandırdı ve telefonuna dönüp çağrıyı cevapladı. "Matty, ben de seni arayacaktım! Haberleri duydun mu..."
Söylediği şeylerin hepsi Louis'nin davranışlarına ve söylediklerine uyuyordu. Harry onu ilk gördüğü günü düşündü. Gemma'yı almaya gelmişti Louis. Harry kapıda onu görünce kardeşini içinden tebrik etmişti çünkü kesinlikle çok yakışıklı ve tatlıydı. Gemma hazırlanıp çıkana kadarki birkaç dakikada Harry ile tanışmıştı, ona gülümseyerek bir şeyler sormuş ve aynı okulda olduklarını öğrenmişti.
İkinci görüşmeleri Harry eve döndüğünde Gemma ve Louis'yi evde pizza yiyip televizyon izlerken bulduğu zamandı. Pek romantik bir randevuya benzemiyordu. Zaten Louis Harry'yi de davet etmişti ve Harry kısa süreliğine onların yanında oturmuştu.
Üçüncü seferde Gemma hasta diye Louis okula giderken onların evine uğramış, ona çorba getirmişti. Harry'nin de kardeşine birebir aynı çorbayı pişirdiğini ve artık evde iki tencere dolusu tavuk suyu çorbası olduğunu anlayınca ikisi gülüşmüşlerdi.
Dördüncü sefer galiba kaba tabirle "dananın kuyruğunun koptuğu" yerdi. Gemma o gün randevularının olduğunu unutmuştu. Louis onu almaya eve geldiğinde Gemma zaten dışarıdaydı. Harry buraya kadar gelmişken dinlensin diye Louis'yi eve davet etmişti. İkisi balkonda oturup kahve içerken konuşmaya başlamışlardı. Louis komikti, eğlenceliydi, çekiciydi... Büyüleyiciydi işte, onu dinlerken insanın içine bir mutluluk yayılıyordu. Mükemmel konuşuyordu, bilgiliydi, şakacıydı da...
Öyle derin sohbetlere dalmışlardı ki, saatler sonra Gemma eve gelip de özür dileyerek Louis'ye sarıldığında Harry kendini rüyasında uçurumdan düştüğünü görmüş de korkuyla sıçrayarak uyanmış gibi hissetmişti. Kız kardeşinin sevgilisini çekici bulduğuna inanamamıştı. Bir daha Louis ile aynı ortamda bulunmamaya and içmişti, aklından kısa bir süreliğine geçen o düşüncelerin hepsinin sonu çok tehlikeliydi.
Zaten bundan kısa bir süre sonra da ayrılmışlardı. Gemma başkalarıyla çıkmaya başlamış, Louis bir daha hiç o eve gelmemiş, konu tamamen kapanmıştı.
Gizli hayrandan gelen mesajlara kadar.
Şimdi Harry ne düşüneceğini bilemiyordu. Şuncacık hayatında sadece iki kez biriyle konuşurken kendinden geçmişti ve görünüşe bakılırsa ikisi de Louis'ydi. Kendine bunu itiraf etmeyi reddediyor olsa da onunla konuşmayı özlüyordu. Ayrıca Louis'nin kendisinden hoşlanıyor olma fikri de onu heyecanlandırmıştı. Gemma onunla olan ilişkisini 'sevgili bile sayılmazdık' diye niteleyince sevinmişti bile hatta.
Neden, diye sordu kendine. Bu neyi değiştirirdi ki? Bunun sonu olmadığı belli değil miydi? Louis ile arasında bir şey geçmesi imkansızdı.
Ofladı, yorgun bir şekilde arkasına yaslandı. Madem öyle, neden hala gözü onun fotoğrafındaydı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SWIFTLY EVER AFTER
FanfictionHarry kötü bir dönemden geçerken, gizli biri her gün ona bir Taylor Swift şarkısı adamaya başlıyor. Kendisine ithaf edilen şarkıları dinleyen Harry bu gizli hayranını bulmaya çalışıyor ve aslında ne kadar yakınında olduğuna dair hiçbir fikri yok.