389 67 99
                                    

Louis elinde ayçiçeği buketiyle evden çıkmış, Harry'nin evine doğru yürüyordu. Beş dakika içinde buluşmak üzere sözleşmişlerdi. Bazen ne ara bu kadar şanslı olduğuna inanamıyordu. Sevgili falan değillerdi ama Harry ile konuşuyordu sonuçta, onu her gün görüyordu. Ara sıra elini tutabiliyordu ve nadiren de olsa (sadece iki kere) Harry onun yanağını öpmüştü! Ona bu kadar yakın olmayı ne kadar uzun zamandır hayal ettiğini bile bilmiyordu. 

Tam kapının önüne ulaşmıştı ki birden Gemma apartmandan çıktı ve Louis ile göz göze geldiler. Louis bunun hayatının en tuhaf anı olduğuna yemin edebilirdi. Ne yapacaktı şimdi? Selam mı verecekti? Görmezden mi gelecekti? Harry niye onu uyarmamıştı ki karşılaşma ihtimalleri olduğu konusunda?

Gemma'nın gözleri Louis'nin elindeki çiçek buketine kaydı. Birkaç saniye baktıktan sonra Louis'ye döndü. O da ne yapacağını bilemiyor gibiydi. "Merhaba," diye mırıldandı ve başka bir şey demeden geçip gitti. Konuşmamak kesinlikle en iyisiydi.

O zaten gittiği için Louis apartmana girmekte bir sakınca görmedi. Daha önceden de biliyor olduğu daireye yöneldi, zili çaldı. Kısacık bir süre içinde kapının ardından bir gürültü sesi geldi, Harry'nin "Ne unuttun yine?" diye söylenişi duyuldu ve kapı açıldı.

Belli ki henüz hazırlanma işi bitmemişti. Harry elinde tişörtüyle, üstünde bir şey olmaksızın sadece siyah pantolonuyla kapıyı açınca Louis ona şok içinde baktı. "Bu tarz bir buluşma olacağından haberim olsa erkenden gelir kapında kamp kurardım."

Harry güldü, aceleyle tişörtünü üstüne geçirirken "Gemma yeni çıktı, sen neden geldin?" diye sordu.

"Ne demek neden? Haberleştik ya."

"Mesaj attım sonra sana, Gemma evden çıkıyor on dakika bekle dedim. İyi ki-"

"İyi ki deme hiç, karşılaştık çünkü."

"Cidden mi? Konuştunuz mu?"

Louis "Hayır." dedikten sonra gülümsedi, "İçeri gelebilir miyim?" diye sordu. "Kapıda konuşmayalım, hem çiçeklerimi de almadın."

"Tabii, özür dilerim, gel. Çiçeklere bayıldım, teşekkür ederim!"

Harry onun elinden buketi aldı, diğer eliyle de onun elini tutup içeriye çekti ve kapıyı kapattı. "Acelemiz var mı? Sana kahve yapayım mı?"

"Balkonda içeceksek vaktimiz var." dedi Louis. Onun elini öptükten sonra bıraktı ve ardından iki eliyle Harry'nin tişört giyerken dağılan saçlarını okşayarak düzeltti. "Balkona geçeyim mi?"

Harry çoktan sırıtmaya başlamıştı. "Hm hm,' diyerek onu onayladı. "Çiçekleri odama götüreyim, sonra kahveleri yapıp geliyorum bekle. Nasıl olmuşum? Bir şey demedin."

"Geldiğim andaki halin daha güzeldi."

"Salak," dedi Harry gülerek. Onun koluna dirseğiyle vurdu ve hızlı adımlarla odasına geçti. Çiçekleri masasının üstüne bıraktıktan sonra kalın bir hırka giydi, ardından da mutfağa yürüdü. Kahve makinesini çalıştırması ve kahveleri hazırlaması yaklaşık beş dakika sürdü.

Sonunda elinde iki kupayla balkona vardığında Louis'yi sandalyelerden birine oturmuş dışarıyı izlerken buldu. Kahvelerden birini ona uzattı ve hemen yanındaki sandalyeye yerleşti. "Gemma sana bir şey dedi mi?"

"Sadece merhaba dedi. Ben cevap veremeden de gitti."

"Ne hissettin?"

"Ben mi?" diye sordu Louis şaşkınca. "Bilmem ki, sadece aman tanrım bu çok tuhaf diye düşündüm."

Tepkisini görmek için Harry'e baktı. Beklediği cevabı tam alamamış gibi görünüyordu. "Suçluluk duyup duymadığımı soruyorsan..."

"Daha ziyade onu özleyip özlemediğini soruyordum."

SWIFTLY EVER AFTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin