"Öyleyse bana da gülümse Eylül. Aramızdaki sınıf farkının en az veliaht prensle senin aranda olduğu kadar fazla olduğunu biliyorsun değil mi? Bana da nezaket göstermelisin."
"Siz diğer insanlara gösterdiğiniz iyi davranışları bana gösteriyor musunuz da benden size gülümsememi bekliyorsunuz?!"
Eylül üzüntüyle karışık bir şekilde öfkelenmişti. Kahir onun ilk defa öfkelendiğini görmüştü ve garip bir şekilde hoşuna gitti. Belki de hoşuna giden şey Eylül'ü sinirlendiren şeyle aynıydı. Söylediklerine hafifçe gülümseyip cevap verdi.
"Sana iyi davranmamı mı istiyorsun yani?"
Eğer bu kadın ondan herhangi bir şey, iyi davranmak bile olsa, isterse onu vermek için her şeyi yapabilirmiş, eğer ona güzelce bakıp rica ederse dünyayı önüne serebilirmiş gibi hissetti.
Eylül öfkesini bir kenara bırakıp kısa bir iç çekti ve adam konuyu daha çok deşip Eylül'ü utandırmadan konuyu değiştirdi.
"Hayır, öyle değil.. Kendimi ifade ettiğime göre konuşulacak bir şey kalmadığını tahmin ediyorum. İnanıp inanmamak size kalmış. Artık bırakır mısınız lütfen? Gitmek istiyorum."
Kahir ciddileşti ve Eylül'e olan bakışlarını sertleştirdi. Yine ondan kaçmaya çalışıyordu. Haren de çenesini tutmuştu ama ona öyle bir tepki vermemişti veya surat ifadesi yapmamıştı. O kaçmak istedikçe onu daha fazla tutmak ve biraz daha o kızgın ve temkinli surat ifadesini yaptığını görmek istiyordu. Kadın çenesindeki elini kendi eliyle uzaklaştırmaya çalışınca boşta kalan eliyle bileğini tuttu ve duvara sabitleyip kadına biraz daha yaklaştı. Bir kez daha dudaklarının arasında santimler kalmıştı. Kahir'in gözleri onun dudaklarını görebilmek için iyice eğilmişti.
"Eylül..."
Adam sessizce onun ismini fısıldadı. Eylül tekrar kendisini onun etkisinde kalmış bir şekilde bulunca sanki hiçbir şeymiş gibi kendisine kolayca yaklaşabilen adamdan da kalbi hala deli gibi atan kendinden de nefret etti.
"Yine aynı şeyi yapıyorsun... Benden böyle kaçarsan kendini hep burada bulursun. Bu durumda ve bu yakınlıkta."
"Hiç mantıklı konuşmuyorsunuz! Elimi bırakır mısınız lütfen majesteleri!"
Kahir daha fazla yaklaşmak istedi. Ama Eylül haklıydı. Yaptıkları hiç mantıklı değildi. Ne zaman bu kadının yanında olsa mantıklı düşünemiyor, mantıklı hareket edemiyordu. Belki de az önce Eylül'ün de söylediği gibi ona diğerlerine göre farklı davranmasının sebebi buydu. Onun yanındayken bir şekilde zayıf hissediyordu. Sanki Eylül onu parmağında oynatabilirmiş gibi bir his vardı. Bu Eylül'ün impulsa defterini kullanmış olmasından kaynaklanıyor olmalıydı. Ama daha fazla bu kadına yaklaşmamalıydı. Daha hiçbir şey hallolmamış, Eylül'ün deftere yazdıklarıyla alakalı bir gelişme olmamış ve üstüne bir de Eylül'le alakalı söylentiler eklenmişken Eylül'ün sözünü dinlememesi düşünmesi gereken son şey bile değildi.
Kahir Eylül'ün elini de çenesini de bıraktı ve aralarındaki mesafeyi açtı.
"Bahsettiğin hizmetçiyle konuşacağım ve durumla ilgileneceğim ama bundan sonra seni dışarıdan herhangi biriyle iznim dışında iletişim halinde görürsem bundan seni sorumlu tutarım."
Bu söyledikleri emir gibiydi. Resmen o izin vermeden kimseyle konuşmamasını istiyor gibiydi. Eylül dışarıdan biriyle konuşmanın ne gibi sorunlar ve söylentiler doğurabileceğini biliyordu, onun varlığı bile söylentilere ve dedikodulara sebep olmuş olmalıydı. Ama Kahir'in söyleme tarzı sanki Eylül onun kendine ait bir malıymış gibiydi. Buna başka zaman itiraz edebilirdi ama şimdi sadece odadan çıkmak istedi.
![](https://img.wattpad.com/cover/366686706-288-k597102.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Her Şey Bitse Bile
FantasíaHayatında kimseden samimiyet ve sevgi görmemiş bir kadın olan Eylül kendini çok yalnız hisseder. Eylül kendisine hayatı sevdirecek bir şey arar ve sonunda kitap yazmaya başlar. Sevgiyi tatmış insanların hayatını kurgulamak hoşuna gider. Yazdığı kita...