İYİ OKUMALAR YILDIZLARIM...
YILDIZLAR VE KARANLIK
********************
Saat tam 03.00'ı gösteriyordu. Yerde duran 2 ceset ve susturucu takılmış kanlı silahın arasında dolanan gözlerim akan kanlara bakarken açık camdan esen rüzgar yüzüme sıçramış olan kanın kurumasını sağlıyor, kızıl saç tutamlarım alnıma yapışıyordu. Derin nefes alışlarım yavaşlamaya başladığında başımı yavaşça yukarı hareket ettirdim. Gözlerim cesetlerin arkasında ki kan sıçramış aynayı buldu.
Paramparçaydı...
Ve o an iç sesimin mırıldanmasıyla bir şey fark ettim,
Ben daha fazla ölüm istiyor, hayatımı mahvedenlerin sonu olmak istiyordum.
Galiba yine yapacaktım. İstediğim şeyi elde edene kadar kendimi öldürecektim...
*********
Nisan yağmuru her yeri sarmışken sıkıntıyla nefesimi verdim. Lanet polisler yüzünden öldürdüklerimden keyif alamıyordum. Üstelik sorgu işimi çok zorlaştırıyorlardı. Şimdi ise polis sirenleri evin her tarafından duyuluyordu. Bu duruma alıştığım için pek tepki vermeden soğukkanlılıkla tekrar öldürdüğüm cesede baktım. Etrafı kırmızılarla sarılıydı.
Ellerimde ki eldivenleri çıkarıp yenileriyle değiştirdim. Eskileri ise siyah deri ceketimin cebine yerleştirdim. Pencereye doğru bir hamlede buldum ve açarak aşağıya baktığımda tamamen ağaçlarla dolu olduğunu fark ettim. Günün yorgunluğu üzerimdeyken her ne kadar hızlı koşsam bile yakalama ihtimalleri çok yüksekti. O an gözlerin neredeyse dibimde biten ağaca takıldı. Buradan ağaca atlamam daha iyi bir seçenek olduğu için pencerenin alt kısmaına ayaklarımla bastım ve hafif eğilerek ağacın en kalın dalına atladım. Hafif çıkan hışırdamaları umursayacaklarını düşünmüyordum. Zaten hepsi içeri girmişlerdi bile. Kapı zorlama sesi bunun için yeterli bir kanıttı. Üzerinde durduğum ağaçtan yere olan yükseklik fazla olmadığı için büyük ihtimalle sadece dizim kanardı. Eh, katilsek bunlara katlanacaktık.
Aşağı atladığımda gibi hemen bahçe çitalarının üstünden diğer tarafa atladım. Hızlıca üzerimde ki ceketin fermuarını tamamen açıp çıkarttım. Ceketi taytımın kan bulaşmış yerini kapatacak şekilde bağladım. Klasik lise kızı modası işte.
Kıyafetlerime göz attığımda crop hiç kan lekesi taşımıyorken ceketle kanı örttüğüm için geriye kalan siyah taytımın lacivert crop ile uyumunu mükemmel sağlamıştı.
İşimde gerçekten iyiyim!
Yolda yürümeye başladığımda bir kaç dakika içerisinde iki polis yolumu kesti.
"Bir sorun mu var polis bey?" Saf olan bir liseli kız gibi tatlı çıkan sesimle beraber kahverengi gözlerimi de şaşkın bir hale büründü. Ama bu hareketim polislerin alışık olduğu bir şeymiş gibi olduğunu anlamam için birisinin derin bir nefes vermesinden anladım.
Sarışın olan polis gözlerini kısarak beni süzüyordu. Bakışları tehlikeliyim der gibiydi. Büyük ihtimal kan izi arıyordu. Polislerin bakışları bendeyken sarışın olan polis diğer polisin kulağına bir şeyler söyledi. Diğer polis başını sallayarak, "Nerden geliyorsunuz hanımefendi?" Dedi. Galiba saat on birde partiden 'özellikle liseli bir kızın' döndüğüne inanmamışlardı.
Yaşıtlarım gece 1'e kadar duruyorken ben de mi durmak zorundayım!
"Partiden dönüyorum?"
Sarışın polisin bakışları bu sefer vücudumdan çekilip gözlerime odaklandı. "Ceketinizi çıkarabilir misiniz?" Yok artık!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANKI
RandomYANKIYDIM BEN; ÖLÜM ÇIĞLIKLARININ YANKISI... Karanlık gece, karanlık kayıplar ve karanlık bir kalp, Aydınlığın pek uğramadığı ama sürekli davet edildiği yer. Renklerin eskisi gibi canlı kalamadığı, Alev'in kalbinin yaşadığı yer... Nasıl olsa her şey...