İYİ OKUMALAR YILDIZLARIM...
Şeytan
******************
Üzerime sıçrayan kan ceketimi tamamen kaplamışken yüzüme de bulaşmıştı. Yüzümde kurumaya başlayan kan bana zevk verirken gözlerim yerde yatan kurbanıma bakıyordu. Gözleri açık tavana bakan kurbanımı izlerken yavaşça cama doğru hareket ettim. Ellerim camı açmak için kumandaya doğru hareket ederken duraksadım. Polisler buradaydı, siren sesini açmadan.
Dikkatlerini çekmek için camı kumandayla açmak yerine silahımı cama uzatıp ateş ettim. Tam 4 atışta ortasında orta derece bir delik oluştu. Çatlamış cama bir yumruk attığımdaysa camın kenarları dışında bütün parçaları kırılmış, aşağı düşmüştü. Eldivenlerime baktığımda bazı yerleri yırtılmıştı fakat elimi iyi korumuşlardı.
Duyduğum koşturmaca sesine gülümsedim. İçerisi sert rüzgarın soğuğu ile dolduğunda Azrail'in ölü bedenin ruhu için geldiğini anladım ve son kez odaya baktım. Gözlerim odayı tararken fark ettiğim çarpan iki saç telini elime alarak hızla diğer odanın camını açıp aşağı atladım.
Çok şükür ikinci kattı.
Ceketimin fermuarını açıp üzerimden çıkardım. Elimle cebimde ki kar maskesi ve küçük ıslak mendili alıp yüzümü ve bacaklarımı temizledim. Kar maskesini yüzümü takıp ıslak mendili ceketime geri yerleştirdim. En sonunda ise ceketi ters çevirdim. Altımda ki şorta kan bulaşmıştı. Kanın üzerini her zaman ki gibi ceketle kapattım. Üstümü kontrol ettiğimde Beyaz üste ceketten geçen kan sanki üstün deseni gibi duruyordu. Beni durdurup koklamazlarsa sıkıntı yoktu.
Tam bahçeden çıkacağım an duyduğum adım ve nefes sesleriyle durdum. Lanet okuyarak elimi şortuma bağlı olan kemerimde ki silaha götürdüm. Susturucu takarak arkamda ki duvara yaslandım ve nişan aldım. Buraya gelen üç polisi kurşun yağmuruna tutup hızla bahçeden kaldırımda ki en karanlık bölgeye doğru atladım. En azından burada ki insanlardan birisi beni videoya çekerse yüzüm gözükmeyecekti. Ayrıca gözlerimde olan lensler sayesinde kesinlikle bulamayacaklardı.
Taksi çağıracağımda duraksadım. Taksiye binersem her yer kan olurdu. Ceketim üstüme bile kan geçirdiyse araba koltuğunu mahvederdi. Bu yüzden yurda yürüyerek gitmek daha iyi olurdu. Neredeyse koşar adımlarla uzaklaşmaya başladım.
Bu gece de her zaman ki gibi çok yorucuydu.
Fakat durmayacağım. İçimde ki intikam ateşi bitene kadar durmayacağım...
********************
Gözlerim dalgın bir şekilde camdan dışarıyı izliyordu. Çok bitkin düşmüş, rengim solmuştu. Makyaj yapsam bile bu solgun tenimi ve gözlerimi saklamıyordu. Başımı camın kenarına yasladım ve içimden yine o sözleri mırıldanmaya başladım
Aklımda zor sorular, gözlerimde karanlık var. Paramparça tüm aynalar...
Kolumda hissettiğim el ile başımı kaldırıp arkama baktım. Arya'nın sorgulayıcı gözlerini üstümde olduğunu gördüm. Bana bakarken ne olduğunu sorguluyordu. Doğruldum ve gözlerime uykusuzluk ifadesini ektim. Ona bakarken konuşmaya başladı,
"Alev, son bir kaç haftadır yorgun gözüküyorsun. İyi misin?" Son bir kaç hafta(?)
Başımı evet şeklinde salladım. "Bu sıralar uykumu pek alamıyorum ondandır."
"Fakat çok durgunsun!" Uykusuzluk dedim seni zeki.
"Uykusuzluk dedim ya." Diye onu tersledim. Tam tekrar itiraz edeceğinde servis durdu. Ben de hızlıca çantamı sırtlayıp servisten indim. Daha fazla sorgularsa o benimle yarışan zekasıyla bir şeyler yakalayabilirdi. Hayır. Hiç bir risk alamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YANKI
RandomYANKIYDIM BEN; ÖLÜM ÇIĞLIKLARININ YANKISI... Karanlık gece, karanlık kayıplar ve karanlık bir kalp, Aydınlığın pek uğramadığı ama sürekli davet edildiği yer. Renklerin eskisi gibi canlı kalamadığı, Alev'in kalbinin yaşadığı yer... Nasıl olsa her şey...