3. Bölüm

38 14 0
                                    

Gözlerim hemen yanımda, benimle birlikte yatan Alex'le birlikte açıldı. Uyurken çok masum görünüyordu. Mavi gözleri bana bakmadığı için şükrediyordum. Dün geceden sonra nedense sımsıcak olmuştum. Artık eskisi gibi üşümüyordum.

Yavaşça ayağa kalkıp üstümü giydim ve gökyüzüne doğru baktım. Gökyüzü tüm kudretiyle gürlüyordu ve bu bana huzuru sağlıyordu. Huzuru uzakta aramama gerek olmadığını düşündüm. Bir adet Okyanus, bir adet dışarıya çıkılamayan oda. Bu düşünce beni gülümsetmişti.

Bir adet de Alex 

Bu düşünceyle birlikte heyecanlanmıştım. Alex'in yanına gidecekken başım Alex'in taş gibi göğsüne çarptı. Yüzümü Alex'e dönüp üzerine atılarak sarıldım. Alex buna karşı üstündeki benle birlikte sandığın üzerine oturdu.

" Ne düşünüyordun? "

dedi gülümseyerek. Ben ise Alex'in mavi gözlerine dalıp.

Seni

diye cevapladım. Dudaklarımız tekrar birbirini bulduğunda Alex beni yatağa yatırıp yüzüme gelen saçımı kulağımın arkasına koydu ve yüzümü işaret parmağıyla okşayıp konuştu.

" Seni seviyorum sevgilim.... "

Bu cümle karşısında ona ne diyeceğimi bilemiyordum ama bunu yattığımız sıra dışında ilk defa şimdi söylüyordu.

Kısık bir sesle

Ben de seni

dedim. Alex derin bir nefes alıp güldü ve dudağıma uzun bir süre yapıştı ve bu yaklaşık beş dakika sürdükten sonra dudağımı bırakıp anlımdan bir öpücük kondurdu ve şimdi ise yanağımı öpmeye başladı. O beni öperken bir an omuzlarından tutup kendimden uzaklaştırarak yüzüne baktım.

 Seni tanımıyorum ve sen de beni. Bu biraz hızlı olmadı mı?

Alex başını hafifçe kaşıyıp belini ahşap duvara doğru dayadı ve battaniyenin bir kısmını kendi üzerine çekip konuştu.

" Bunun için özür dilerim. Kendimi tutma... "

Cümlesini tamamlamadan karşılıksız bir öpücükle dudağına yapıştım. Dudağımı çektiğimde mavi gözleri dudağımda kalmıştı.

 Hayır sevgilim... Yaşadıklarımızdan pişman değilim. Ama seni tanımak istiyorum. Bu mektubu, zaman okyanusunu ve seni... Seni yaşamak istiyorum. Ben sana aşığım Alex ama sadece sana değil yazdığın mektuplara da aşığım. Bana yazdığın mektuplara.

Alex ahşap zemine dayadığı sırtını doğrultarak bana baktı ve sağ elini yanağıma koyup yüzüme baktı.

" Sana olan aşkım o satırlara sığamayacak kadar kutsal Liana... Seni yüzyıllardır bekliyordum ve bu bekleyiş sırasında ne tür acılar çektiğimi bu derin okyanus ve ben biliyorum. Seni seviyorum sevgilim. Seni bu dünyada var olan her şeyden çok seviyorum. "

Cümlesini tamamlamasına izin vermeden dudaklarına bakıp işaret parmağımla susturdum.

 Ben de seni sevgilim. Ben de seni inci tanem...

Birbirimize uzun bir süre baktıktan sonra, gecemi gündüz mü belli olmayan gökyüzü ve üç mum eşliğinde birbirimizi öpüp battaniyenin altında birbirimize sevgi sözcükleri söyleyerek derin bir uykuya daldık...

Aradan yedi gün geçmişti. Gökyüzü eski güneşli havasına geri dönmüştü. Alex'in beni asırlardır beklediğini hesaba katarsak bu oldukça az bir süreydi. Bu süre zarfında onun yaşını öğrenememiştim çünkü dediğine göre zaman okyanusunda zaman algısı çok farklı işliyormuş bunu ben bizzat yaşayarak öğrenmiştim çünkü karnım git gide şişmeye başlamıştı. Minik bebeğim son sürat büyürken ben ise onunla beraber değişiyordum. Örneğin eskisi gibi alaycı bir tip değildim ya da dünya yansa umursamayacak tipten biri de değildim. Tabii ki minik bebeğimizin bunda katkısı büyüktü. Karnımın içinde tekme atan bir varlık varken nasıl umarsız olabilirdi ki insan?

Artık Alex hakkında çok şey öğrenmiştim. O da bir zamanlar bir yolcu gemisinde dolaşırken kaybolmuş ve benim doğduğum Tikahu Adası'nda dünyaya gelmişti. Bu tesadüfler beni hem şaşırtıyor hem de mutlu ediyordu. Zamanın okyanusu kaderimizi çoktan ona fısıldamış gibiydi...

Artık kendi zamanıma dönmek istemiyordum. Geri döndüğümde ne yapardım ki? Sıradan bir ayı kostümü giyerek insanları eğlendirmek ve onların bakışlarına maruz kalmak zorunda kalacaktım. Çocukların alay konusu olmak, patronun azarlarını dinlemek ve tabii ki beni değersizleştiren diğer tüm her şey...

Yetim bir kız olarak yaşamak her zaman çok zordu. Yalnızlık... Tabii ki eskiden de arkadaşlarım vardı ama bir ailem kendi zamanımda hiç olmadı...

Ama şuan çok mutluyum. Beni seven bir kocam ve karnımda küçük bir can var..

 Az ileride dürbünle sonsuz okyanusa doğru bakan Alex'e doğru yaklaşıp arkasından sarıldım. Alex dürbünü bir kenara indirip ellerimi tuttu ve bana dönüp anlımdan öptü ardından kocaman karnıma doğru eğilip küçük bir öpücük kondurup bana sımsıkı sarıldı.

Uzun süre sarılmamız sürdü

 ve Alex beni kucağına alıp karnımdan okyanusun sonsuzluğu kadar çok öpüp döndürdü. Dönerken Alexin yüzüne bakıyordum o mavi gözleri... Umarım çocuğumun gözleri de Alexinki gibi olur...

Beni yere indirdiğinde ikimizde nefes nefese yerde kollarımızı açıp gökyüzüne doğru baktık. Alex başını koluyla desteklemiş ellerinin arasından yüzünü bana doğru bakarken ben ise bulutlara bakıyordum. Bu ilişkide tek odun vardı o da bendim.

Bana baktığını sonunda fark ettiğimde mavi gözleri karşısında utandım. Ah o mavi gözler bana okyanusun sonsuzluğunu hatırlatıyordu...

Mürettebatın batması, gemiyi bizimkisi yapmıştı. Alex de eskiden benim gibi bir adada kaybolmuştu, ancak şanslıydı çünkü erkekti ve elbette güçlü, zeki, yakışıklı, nazik, cesur... Bu özellikleri sayesinde geminin kaptanı olmayı başarmış. Önceki hayatında kaptanlık yapması, eski bir geminin kaptanı olmasını kolaylaştırmıştı.

Üzerime çıkıp karnıma doğru eğildi ve o büyük alt dudağını hissettirerek derin bir öpücük kondurup o anlamlı bakışlarıyla, o yüzümün her çehresine pamuk gibi dokunan hareketli gözleriyle minik bebeğimize dokunurken bana baktı.

" Hiçbir şey aşermediğine inanmıyorum. "

dedi o anlamlı gözlerini alaycı bir tavra dönüştürerek. Ona küçük bir tokat atıp

 Aslında şey... 

dedim az önceki haklı saydığım tokattı haksız çıkararak. 

" Ne? "

Yani minik bebeğimizin canı biraz da olsa mangostan meyvesi çekti. 

Alex bana doğru bakarken ben dediğimin utancı içinde ellerimi gözlerime koydum ve tam konuşacakken Alex parmağıyla dudaklarımı kapatıp okyanusun yanına gitti. Benden onun ardından ne yaptığına bakmak için gittiğimde okyanustan daha önce sadece adını duyduğum o meyve bir anda okyanustan fırlayıp Alex'in eline geldi.

Bu ne tür bir şey?

" Zaman Okyanusu üstünde barındırdığı aşıklar için her şeyi yapar. " dedi.

O yanımdayken bu hayatta her şey beni daha çok şaşırtıyordu. Özellikle onunla ilgili olanlar.

Aşk dolu günlerimiz bu şekilde geçerken sonunda Tikahu adasına varmıştık. Burası benim doğduğum yerdi...

Alex bana doğru baktı. İkimiz de geminin içindeydik ada ise tam önümüzde duruyordu.

" Birlikte sonsuz okyanusu gezmeye ne dersin sevgilim? "

Bana doğru bakan o mavi gözlere nasıl hayır diyebilirdim ki?

Sonsuza dek birlikte olacağız. Ta ki zaman okyanusu kuruyup bizi yok edene kadar. 

Gün ışığı batarken birbirimizi öptük ve gözlerimiz yine birbirine değdi ve sonra sonsuz okyanusta yolculuğumuza devam edecektik. O ben ve bebeğimiz. Umarım...










Zaman OkyanusuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin