Broken Mirror- Trees of Eternity
Destroy Build Destroy - Unlike Pluto
Way down We Go - Kaleo
Uzun dakikalardır tek başıma bekliyordum okulun büyük koridorun da. Oturduğum yerde sıkılmaya başlamıştım ama bir yere de ayrılamazdım. Arada nöbetçi öğrenciler geçiyordu koridordan bazen de öğretmenler. Tabii ki geçerken herkes bir gözüyle beni süzüp yine ne yaptı bu manyak diye geçiriyorlardı akıllarından. Alışmıştım da buna. Rutin gibi geliyordu insanların bana karşı olan garip bakışlarına maruz kalmak. Çokta önemi yoktu ya benim için. Hakkımda istediklerini düşünebilirlerdi hiç biri zerre kadar umdumda değildi. Her ay düzenli olarak onların dedikodu konusu oluyordum zaten. Normalde bu durumdan rahatsızlık duymam gerekirdi fakat duymuyordum. Her haltı yiyip konuşulmamayı beklemek aptallıktan başka bir şey olamazdı.
Dersin bitmesine az kalmıştı ve müdür hâlâ beni çağırmamıştı. Beklete bildiği kadar bekletecekti anlaşılan. Bana sinir olduğu ve okuldan atmak için fırsat kolladığını her yüz yüze gelişimizde bana olan bakışlarından anlıyordum zaten. Gelin görün ki Atasoylar'ın kızını okuldan atmak öyle kolay değildi. O da farkındaydı ya bunun. O yüzden katlanıyordu bana. Katlanıyordu ama aynı zamanda da her gördüğü yerde resmen kaçıyordu benden. Ben sorun çıkarmayana kadar da benimle asla iletişim kurmuyordu. Bir bakımdan da komikti tüm bu olanlar. Müdürün öğrenciden kaçtığı kaç okulda görülmüştü ki?
Bacağımı sallayarak ritim tutmaya başladım ve yüz kere incelediğim duvarı yüz birinci kez daha incelemeye başladım. Oturduğum yerin karşında hemen bir sınıf vardı onun yanında ise müdürün odası. O sınıfın öğrencileri için bu üzücü olmalıydı, müdür odasının yanında ders görüyor olmak. Hatta öğretmenler içinde. Boş dersleri geçtim normal derslerde bile kısık sesle konuştuklarına emindim.
Müdür odasının hemen yanında ise öğretmenler için olan lavabolar vardı. Lavaboların ilersinde ise çay ocağı. Öğretmenler odası alt katta bulunuyordu. Daha doğrusu yeni oraya taşımışlardı. Eski yerinin müdür odasının hemen karşısı olduğunu düşünürsek pekte haksız sayılmazlardı. Müdürün benden kaçtığı gibi bütün okulda ondan kaçıyordu.
Sonunda kapı açılıp içeriye davet edildiğim de oflayarak istemesem de girdim odaya. Beni çağıran öğrenci kapıyı kapatıp odadan çıktıktan sonra müdür ile ikimiz kalmıştık odada. Her köşesini ezberlediğim odada gözlerime hemen bir şey çarptı. Koltuk takımlarını yenilenmişti. Hemde daha geçen ay yenilemesine rağmen. Bu adam gerçekten para düşmanıydı. Tabii rüşvet bol olunca insan neye harcayacağını şaşırıyordu. O da bu harcama hakkını köşk gibi dizayn ettiği bu odada kullanıyordu. Onun odası belki de okulun en büyük odasıydı. Konferans salonuyla kapışacak derecedeydi hatta. Odanın duvarları gold, işlemeleri olan duvar kağıdı ile kaplıydı. Üç kişiye yetecek büyüklükte ki masayı ise cam kenarının hemen önüne koymuştu. Bir insanın sandalyesi bile özel işlemeli süslemelerle dolu olur muydu? Oluyordu işte. Duvarın bir kısmına uzun bir konsol koydurmuştu. Konsolun üzerinde ise bir sürü plaket vardı. Gösteriş yapmaya bayılıyoruz. Masanın önünde deri koyu krem renginde koltuklar ve orta sehpa vardı. Odanın içinde her köşede bir bitki vardı. Bu bitkilerin adını bile bilmediğine kalıbımı basabilirdim. Diğer duvarda ise kahve köşesine benzer bir alan, buzdolabı ve normal bir dolap vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASKENİN ARDINDA KALANLAR
Romance"Yaralar benim tercihim değildi ama yalanları ben seçmiştim." Lise öğrencisi Alisya, aldığı bir mesajla okuduğu okhla girer. Okulda onu karşılayan manzara, onu bir oyuna sürükler.