Her şey kaderin bir oyunudur aslında çoğu zaman. Yalnızca biz bilemeyiz. Karşımıza çıkan insanlar, bize getirdikleri ve giderken bizden götürdükleri ... Bunlar kaderin en acı cilvesidir belki de bize... Kim bilir? Bir kadının üç hayata kader olduğunu kim bilirdi ki?🌹 🌹 🌹
Arkadaşlar lütfen oy ve yorum hususunda daha dikkatli olalım.
✓ lütfen elinizi vicdanınıza, parmağınızı oy butonuna dokundurun artık.
✓Sizden herhengi bir geri dönüş alamadığımda ne kadar moralim bozulduğunu tahmin etmelisiniz en azından
✓Özelliklede aynı zamanda yazan arkadaşlar var. Lütfen en azından onlar kendi kurgularıyla empati kursunlar.
🥀🥀🥀
"Bir adamı aramak için fazla geç bir saat değil mi küçük hanım?"
Duyduğum sesle arkamı dönüp seslenen kişiye baktım. Bulunduğumuz sokak fazlasıyla karanlık olduğundan yüzünü görmekte zorlanıyordum. Kafasını aşağı yukarı hareket ettirdiğini görsem de hala yüzüne bakmak dışında hiçbir şey yapmıyordum.
Karanlığa rağmen üzerindeki beyaz gömleği ve koyu renk pantolonu görmüştüm. Ne renk olduğunu anlamasamda en azından ayyaş bir görüntüsü yoktu. Gözleri ben ve elimdeki telefon arasında gidip geliyordu. "Bende Beyoğlu her gece neden dışarı çıkıyor diyordum?" Diye mırıldandı ama sesi olması gerekenden yüksek çıkmıştı. "Demek senin yüzündendi?" Gözleri tekrar beni bulduğunda dudaklarında bir sırıtış peyda olmuştu.
Bana doğru bir adım daha atıp çenesini kaldırdı."Beyoğlu'nun bir kadın için zamanını harcamasını beklemezdim." Ne dediğini anlamamış olmak beni sinirlendirirken gittikçe bana yaklaşıyor olması iyice gerilmemi sağlamıştı. Elimi öne doğru uzatıp durmasını işaret ettim. Gözleri kısa bir an elime gitsede hemen sonra tekrar gözlerime tırmandı.
Bir adım daha attı. Ve bir adım daha. Elimi ısrarla öne uzatsamda beni umursamıyordu. Aramızda iki adım kala durduğunda kafasını öne doğru eğip yüzümüzü eşitlediğinde siması garip bir şekilde tanıdıktı.
Önceki hayatımda Mardin ziyareti falan mı yapmıştım acaba?! Ya seslerini tanıyorum ya yüzlerini?!
Elini saçlarıma doğru uzattığında iyi bile dayanmıştım artık. Kafamı yana yatırıp elinden kurtulurken bana uzattığı elini tutup geriye doğru büktüm. Saçlarını hızla kavrayıp yüzünü dizlerime gömdüğümde kafasını bırakır bırakmaz yere düşmüştü. Her ihtimale karşılık araya bir iki adım mesafe koyup elimi telefonuma attım. Ama yoktu. Adama vurayım derken düşürmüş olmalıydım.
Etrafıma bakıp panikle telefonu ararken tekrar konuştu adam."Bak şimdi hak verdim Beyoğlu'na." Kaşlarım çatılırken arkamı dönüp adama baktım. Ayağa kalkmış pantolonunu silkeliyordu. Yüzündeki gülümseme silinmezken "Senin Beyoğlu'nun yanında olman haksızlık gibi duruyor." dedi. İyice gerilen sinirlerim beni zorluyor olmasa şimdi bununla okkalı bir kavgaya girişirdim ben ama!
"Niye konuşmuyorsun sen?" derken yine bana yaklaşmaya başlamıştı. Konuşarak dikkatimi dağıtacağını düşünüyorsa eğer yanılıyordu. Elimi hayır der gibi sallayıp görmesini umarak kaşlarımı çattım. "Joker'in kadın versiyonu gibi bir şeysin yemin ederim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DİLSİZİN ÇIĞLIĞI
RomanceHaykırışları, feryatları kuru kahkahalarla televizyon şovlarının gürültüsüyle bastırılmış bir çocuktu Aymergen. Çok şey aldılar ondan. Çok şey gitti ondan. Konuşmaya korktu o. Hep ağladı, bağırdı, çağırdı belki ama onun yangını hep içindeydi. Ta ki...