Azrailin Armağanı // 6. Bölüm

42 27 95
                                    

Önümüzdeki beden öylece yatmaya devam ediyordu, ne bir hareketi vardı ne de sesi. Dolabı açan kızın çığlığıyla tıpkı bizim gibi bütün kızlar buraya toplanmıştı ve şimdi buraya toplanan kızlardan da çığlıklar yükseliyordu.

Önümüzde bir ceset duruyor olamazdı, öyle değil mi?

Az önce yüzen çocuklardan biri çığlıklar üzerine soyunma odasına dalmıştı. Manzarayı gördükten sonra biraz duraksayıp sonra kızın nabzını kontrol etmek adına yere çöktü. İşaret ve orta parmağını birleştirerek kızın boynuna bastırdı. Geçen birkaç saniyenin sonunda bir "Siktir." çekti ve eliyle yüzünü sıvazladı, "Nabzı atmıyor."

Bunu duyan kızların çoğu daha çok çığlık atıp bağırmaya başlamıştı, bayılan iki kız vardı ve ortama tam bir kaos hakimdi. Ne yani aramızda bir katil mi vardı? Bu, hiçbirimizin hayatının güvende olmadığını gösteriyordu.

İlk defa ölü görüşüm değildi ama bu manzara yine de beni çok etkiliyordu. Kimi etkilemezdi ki? Babamı gördüğümde buna benzer hissetmiştim ama daha hafifi olduğunu anımsıyorum, çünkü o zaman hayatım tehlikede değildi.

Kalbim hızlı atmaya, nefeslerim hızlanmaya başlamıştı. Pelin'e döndüğümde bir kenara, köşedeki dolapların önüne çökmüş ve sessizce ağlıyor olduğunu gördüm. Şu an birinin bana yardım etmesinin imkanı yoktu. Ayrıca birinden yardım bekleyecek kadar da bencil olmamalıydım. Pelin'in yanına çöktüm ve tam "İyi misin?" diyecekken kollarını boynuma sardı ve ağlamasına hıçkırıklar da eklendi.

Neyse ki bu ortamda yeterince kamufle oluyorduk, herkes bizi fark edemeyecek kadar kendi derdine düşmüştü. Kızın nabzının atmadığını idare acil durum numarasına haber veren çocuk, kızın öldüğünü teyit etmişti.

"Fazla olmamış, en fazla birkaç dakika."

Diyerek kıza kalp masajı yapmaya başladı. Doğru, eğer nabzı henüz durmuşsa kalp masajı bir işe yarayabilirdi.

Bütün sesler kesilmiş ve dikkatler cansız bedenin üzerinde toplanmıştı. Geçen birkaç dakika mi yoksa saniye mi olduğunu adlandıramadığım süre boyunca gergin bekleyiş sürdü. Kimseden nefes sesi bile çıkmıyordu.

Çocuk en sonunda vazgeçti, doğrulacağı sırada ise... Kız derin bir nefes alarak dikeldi.

"Aman tanrım!"

Bayıldıktan sonra ayılan kızlardan biri tekrar bayılmıştı ama ses ondan çıkmamıştı.

Kızın hayatını kurtaran çocuk derin bir nefes aldı ve büyük bir soğukkanlılıkla kıza ne olduğunu sordu. Kız ölümden yeni dönmüştü, bir şeyler hatırlayabilmesi mümkün müydü acaba? Bu sorunun saçmalığına karşı kız da donakalmış ve susuyordu. Herkes sessizliğe gömülmüş kızın ağzından çıkacak iki kelimeyi bekliyorken kız yavaş yavaş konuşmaya başlıyordu. Öncesinde yanında su olan kızlardan biri ona su içirtmiş, diğerleri de elini yüzünü ıslatarak kendine gelmesini sağlamıştı. Her şey çok hızlı ilerliyordu ve takip etmekte zorlanıyordum. 

"Tam hatırlamıyorum, zihnim çok bulanık."

Çünkü daha az önce ölüydün.

"Hatırladım!"

Herkes yine az önce olduğu gibi kıza dikkat kesilmişti. Hıçkırarak ağlayanlar bile ağlamasını durdurmuş sadece hıçkırıklarıyla dinliyorlardı. Herkes oldukça endişeli ve telaşlı gözüküyordu. Onların ne düşündüğünü bilemezdim tabii ama şahsi düşüncem geçici olarak katil olan şahsın hala aramızda olup olmadığıydı. Bir azraille aynı ortamda bulunuyor olabilirdik.

"Ben arkadaşıma şaka yapmak için bu dolaba girdim, arkadaşım peşimden geliyordu ve saklanıp onu korkutacaktım..."

Ne tür bir şakaydı bu? Bütün bunlar bir geri zekâlının düşüncesizliği ve aptallığı yüzünden mi yaşanmıştı? Yani ortada bir geçici katil bile yoktu.

Denek - 138Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin