Sabahın altısında kapının çalması ile uyandım. Kapıyı açtığımda gelen kişinin Cansu olduğunu görünce şaşırdım. Telaşlı yüzü benim panik yapmama neden olmuştu çünkü onu neredeyse 1 yıldır hiç görmemiştim. O içeri geçince ben içmesi için ona Şu getirdim.
— Sorun ne Cansu? Sen evime gelmezdin. Kötü bir şey mi oldu?
— Abim geri döndü. Dün senin hakkında ağzımı aradı. Nerede yaşadığını da sordu. Telefonumu sık sık kontrol ettiği için evine geldim. Muhtemelen hala görüştüğümüzü düşünüyor. Merak etme burada oldugumu bilmiyor.
— Burada olduğunu biliyorum , karşılaştık.
— Ne! Ne zaman gördün?
— Dünkü davette. Çalıştığım şirketin yemek davetinde o da vardı.
— Nasıl bu kadar rahatsın?
— Cansu artık korkmuyorum. Beni rahatsız etmeye kalkar ise onu polise veririrm. Artık ona acımıyorum. Dün gayet sağlıklı görünüyordu. Belliki tedavisi bitmiş.
— Ya annem? Böyle bir durumda seni öldürtür bunu biliyorsun.
— Annen umurumda değil Cansu. Artık o küçük kız çocuğu değilim. Bende yeri gelince bende kötü biri olabilirim. Bası şeyler artık beni korkutmuyor.
— Peki. Ben seni uyarmış olayım da. Bu arada baban ölüyor Yeliz.
*Bana bir kağıt uzattı*
— Burada onun yattığı hastene var. Belki gitmek istersin. Ne de olsa o senin öz baban.
— O adam neden umurumda olsun? Bu halde olmamın sebebi zaten o.
— Metin'in dönmesinin sebebi de bu zaten. Çiftlikler boş kaldığı için başlarına geçti.
— Ne güzel annenin de amacı buydu zaten.
— Yeliz o senin baban. Ne yapmış olursa olsun o kadın da benim annem ve abim bunu biliyorsun. Yinede seni uyarmak istedim. Metin seni çok sevdi. Bu halde olmanızın sebebi kullandığı uyuşturucuydu.
Umursamazsızca yüzüne baktım. Nasıl böyle bir şey söyleyebiliyordu. Kağıdı koltuğun üzerine bırakıp çıktı.
Neden bana karşı bu kadar kabaydı? Korman mi gerekiyordu? Hayır ,ben artık o küçük kız değildim. Gerektiğinde bende kendimi savunabilirim. Artık susmak yok. Sinirden ellerim titriyordu. Dişlerimi sıkmıştım. Hızlıca hazırlanıp evden çıktım. Açık hava bana iyi gelecekti. Bu yüzden işe yürüyerek gittim. Yolda marketten aldığım bisküvileri yemeye başladım. Az da olsa rahatlamıştım.
Serkan 3 gün gelmeyeceğinden dolayı günlerim dosya okuyarak geçti. 3 günde birbirinin tekrarıydı. Yemek aralarında çalışanlar ile samimmi olmuştum. Hatta bir kaç kız buluşma bile ayarladık. Kalabalık ortamları sevmiyor olmama rağmen kabul ettim. Kalabalık ortamlardansa doğayı tercih ederim. Hem gezilesi güzel yerler hemde az yada hiç insan yok. İşte huzur tamda orada bulunur.
Çıkmadan önce önemli dosyaları Serkan Bey'in odasına bıraktım. Tam çıkacakken bir kutu dikkatimi çekti. Açmalı mıydım? Hayır Yeliz bu hiçte doğru olmaz. Hayır sakın yapma. Kendime engel olup odadan çıkıp kapıyı kitledim. Zaten Serkan yarın gelecekti. Kutuyu ona sormam daha doğru olurdu. Asistanı olduğum için Serkan'ın odasının anahtarı bende vardı.
İş çıkışı eve gitmek yerine biraz dolaşmak istedim. Hava soğuktu ama umursamadan yürümeye devam ettim. Neden bu kadar ince giyinmiştim. Bir banka oturup denizi izlemeye başladım. Tam o anda yanıma biri oturdu. Bu kişi Metin'di. Panik yapıp toparlandım. Kolumdan tutup konuşmaya başladı
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyahın En Güzeli
RomanceSiyah. Bildiğim , yaşadığım, gördüğüm tek renk siyah. Koskoca dünyada yalnız hissetmek. Bunca olumsuzluğa rağmen yinede yaşamak zorunda olmak. Bir hiç uğruna her gün çabalamak. Yinede bir umut beklemek. Sevdim ,çok sevdim. Ancak geçmişim güvenmemi e...