🍓

79 8 5
                                    

Siz : Akgüünnnn

Akgün 💕 : Güllü kolonyam

Siz : Müsait misin

Akgün 💕 : Sana her zaman

Siz : Şey diyecektim

Siz : Sahile gelebilir misin

Akgün 💕 : Bekle sizin evin oraya geleyim, beraber gideriz

Siz : Yok ben oradayım, sen gel yeter

Akgün 💕 : Sakın yabancı biri gelip ben Akgün'ün arkadaşıyım şeker vereyim derse inanma tamam mı, hemen geliyorum

Siz : Tamam PEHROWHOEJSLWJKAKDKS

🍓 🍓 🍓

Sahildeki piknik masalarından birinde Akgün'ü bekliyordum. Masanın üzerinde çiçekli örtü, dün geceden hazırladığım yemekler ve film izleriz diye yanımda getirdiğim laptop vardı. Bir eksiğimin olmadığından emin olana dek defalarca bakmıştım.

Akgün uzun boyuyla kendini belli ediyordu, uzaktan geldiğini görür görmez ayağa kalktım. Heyecanlanınca aptallaşıyordum ve genelde Akgün'ün yanında beynimi kullanamıyormuş gibi hissediyordum.

Ufak da olsa bir titreme hissettim. Havalar bugün mevsim normallerinin biraz üstünde olsa da sahilde esinti vardı. Belki de heyecandandı.

Akgün gözlerinin yeşiliyle oldukça uyumlu bir sweat giymişti. Yanıma kollarını açarak geldiğinde yerimde hafifçe zıplayıp parmak ucumda boynuna sarıldım. Sımsıkı belime sarıldı.

"Nasıl özlemişim, gül lokumumu." sanki kendi kendine konuşur gibi çıkan sesinin üstüne burnunu saçlarıma yasladı ve koklayarak öptü. Geri çekildim ve neşeyle,

"Hoşgeldin!" dedim.

"Hoşbuldum da bu masanın güzelliği halis midir?" hayran hayran masaya baktı.

"Bunları bana mı hazırladın?" dedi çocuk gibi. Gülümsedim, başımı salladım. Uzanıp ellerimi tuttu, minik öpücükler bıraktı.

"Hadi oturalım." dedim ve elinden tutup masaya götürdüm. Uslu uslu peşimden geldi. Yanıma oturdu. Ben masadakilerin kapaklarını açarken o da bakıyordu.

"Aman aman bunlar da neymiş?" diyip bakarken bir anda heyecanla,

"Yuh kıymalı börek mi?" dedi. Gülümsedim. Kıymalı böreklere aşkla bakıyordu. Kıskanmadım dersem yalan olurdu. Duygusal bir sesle,

"Ama sen kıymalı börek sevmezsin..." bir elindeki böreklere bir de bana bakıyordu. Onun sevdiğini biliyordum.

"Sen seviyorsun diye yaptım." dedim, bir kedi gibi çıkan sesimle. Onun durumu da benden farksız değildi. Yeşil gözlerinde gördüğüm sevgi ve mutluluk kalbime doğru yolunu almış ve atışlarını çoktan hızlandırmıştı.

"Teşekkür ederim."

"Hadi ye." dediğimde masadaki kaşıklardan birini aldı ve kısırı ağzıma uzattı.

"Seçim otobüsü geliyor, aç ağzını." diyip kaşığı ağzıma sıkıştırdığında gülmemek için kendimi tutmaya çalışıyordum.

Bu masayı ne için hazırladığım aklıma geldi. Heyecanla ne söyleyeceğimi toparlayamadığımdan saçmalamaya başlamıştım.

"Akgün."

"Hm?" diye mırıldandı sakin sesiyle. Sesinin verdiği etki kalbimde çarpıntılara sebep olduğundan sesim içine kaçmış gibi kısılıyordu.

"Maçlarınız noldu sizin?"

"Kavgadan sonra durdurmuşlar, ikinci dönem başlarmış."

Aldığım cevapla belli belirsiz başımı salladım. Bir şeyler söylemek istediğim belli oluyor muydu bilmiyordum ancak Akgün bir anda yerinde toparlandı ve cebine elini attı.

"Sürprizini görünce unuttum vermeyi, bu senin için." dedi ve tatlı bir hediye kutusunu bana uzattı. Kutuyu elinden aldığımda dayanamayıp boynuna sıkı sıkı sarıldım.

"Akgün... Çok, çok teşekkür ederim."

"Daha kutuyu bile açmadın güzelim." diyip geri çekildi. Yanağına hızlı ve en az utanmayacağım şekilde bir öpücük kondurdum. Elini kalbine atıp bayılma taklidi yaptığında ise bunun benim utanmamam için yapılmış bir şebeklik olduğunun farkındaydım.

"Olsun ben yine de teşekkür ederim."

"Aç hadi."

Kutunun içinde çilek figürlü, gümüş bir bilekliği gördüğümde ise ellerim titremeye başlamıştı.

"Akgün, bu çok güzel..."

"Olumsuz, ben burada senin kadar güzel olan hiçbir şey görmüyorum." Akgün sözleriyle beni yine pamuk şeker kıvamına getirdiğinde artık ne söylemek istediğimden emindim.

"Akgün, aslında ben sana bir şey demek istiyordum bugün."

Yerimde dikleştim. Söyleyeceklerim benden bağımsız Akgün'ün kalbine ulaşmak için can atıyordu. Akgün ciddileşmiş halime karşı panikle cevap verdi.

"Beni üç çocuğumuz ve kertenkelemizle sokağa mı atacaksın?"

Yeşilçam oyuncusu gibi kafasını çevirmesiyle ufak bir kahkaha attım.

"Ya Akgün, zaten heyecanlıyım bölme lütfen."

Ağzına hayali bir fermuar çekti ve ellerimi elleri arasına aldı. Artık kontrol bende değil heyecanla atan kalbimdeydi. Onun Akgün'ün adını sayıklayarak çarpışının karşısında engel olamadım.

"Seninle ilk tanıştığımız zamanları hatırlıyorsundur... O zamandan bu zamana çok şey değişti bizim için ama tek bir şey aynı. Akgün ben senin yanında sana sinirlenirken bile kendim gibi hissediyordum. Şimdi ise kendim gibi hissetmenin dışında daha başka bir evrendeymişim gibi... Yanındayken etrafımda senin dışındaki herkes kayboluyor. Sadece seni görüyorum. Ve seni gördüğümde artık sevgilimi görüyorum diyebilmek istiyorum."

İçimde dans eden Çilek, sonunda diye bağırıyordu. Derin bir nefes verip rahatladım.

Akgün ise donup kalmış gibi bakıyordu ve bunu beklemediği her halinden belliydi. Akgün benim aksime heyecanlanınca konuşamıyordu ve bunu onu görüntülü aradığım günden beri biliyordum. Biraz olsun toparlandı, derin bir nefes aldı.

"Çilek..."

"E-efendim." içli sesi yüzünden neredeyse bayılmak üzereydim.

"Hayatımda hiçbir insanın yüzünün ayrıntıları hafızamda bu kadar net olmamıştı, hiçbir sesi duymayı Barış Manço dinlemekten daha çok istemedim; senin yüzün, senin sesin dışında... Bu teklifi yapmayı iki sene boyunca kafamda kurguladım. Cevabını hayal ettim. Gözlerine baktım kafamda, böyle ellerini tuttum. Bu yüzden şimdi müsadenle ben sormak istiyorum. Sevgilim olur musun başkanım?"

Ve yine etrafımdaki her şey kaybolmuş sadece Akgün kalmıştı. Yeşil gözlerden ibarettim.

"Olurum."  dedim şüpheden uzak bir sesle.  Ne ara yakınlaşmıştık bilmiyordum lakin istemsizce yine birbirimizin dibindeydik. Parmaklarının uçlarıyla yüzüme rüzgarla esen saçlarımı geriye itti.

"Çilek..." ikimizde aşk sarhoşuyduk lakin şikayetçi değildik. Bu çocuğun burnu niye bu kadar güzeldi ki?

"Efendim?"

"Seni öpsem kaçar mısın yine?"

Akgün'ün minik bir çocuk gibi sorduğu sorunun cevabı aslında belliydi. Ben bu güne kadar Akgün'den kaçmayı denesem de sonuç başarısızdı. Kaçtıkça Akgün'ün yanında bulmuştum kendimi.

"Kaçsam n'olur, senden başka kimseye gidemem ki."  Akgün'ün tedirgin hali yerini sevgi dolu bakışlara bırakmıştı.

Naif bir öpücüğü yumuşak dudakları dudaklarıma sundu. Gözlerimi kapattım ve bu ana eşlik ettim. Akgün beni öptü, ben onu öptüm, zaman durdu. Geri çekildiğinde ise gözlerimi açabilecek durumda değildim. Anın etkisiyle fark edemediğim on saniye öncesi kafamda dönerken yanaklarım saçlarımla aynı renk olmuştu. Tek gözümü açıp Akgün'ü kontrol ettiğimdeyse onun güzel gözleri yüzümden asla ayrılmıyordu. Ve sanırım uzunca bir süre ayrılmayacaktı...

ARKADASLAR BU ROMANTİKLİK SAKA MİYDİ, Bİ DAHAKİ BOLUM AKGUNU DAMDAN FALAN Mİ DUSURSEM COK DUYGULUYDUK WLWBKWBSKSNWKNSKSJKAKSKDKKSKKWDKDKWKKSKWKQKKSLZLLALSLLS

Çilek (Yarı Texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin