🍓

78 7 11
                                    


Kapının açılma sesinin ardından evin içinde olmasını en son isteyeceğimiz o ses duyuldu.

"Ben geldim."

Babam gelmişti. Bu saatte hiç gelmezken bugün gelesi tutmuştu.

Akgün buradayken hem de.

"Akgün babam geldi." dedim panikle. Akgün panikle ayağa kalktı. Ve sanki sorunumuz buymuş gibi,

"Çikolata almadım! Seni nasıl isteyeceğim?" dedi.

"Sorunumuz bu mu şuan Akgün?"

Bağırmamak için verdiğim çabayla sesim  oldukça tiz bir fısıltı gibi çıkmıştı. Babam bağnaz bir adam değildi ancak annem bilmemesinin daha iyi olacağını söylemişti.

Babam salon kapısından geldiği gibi ona döndük. Babam bize, annem bana, ben babama, Akgün ise acılar içinde Mine'ye bakıyordu.

"Ülkü, canım kızım, balım bu kim?"

Bilmiyorum desem ne derdi acaba? Yutkundum, sakinleştim.

"Arkadaşım babacım."

Sesim cılız bir tonla çıkmıştı. Babam ise Akgün'e kilitlenmiş, gözünü bile ayırmıyordu.

"Arkadaşının evimizde ne işi var balım?"

Sinirliyken imayla söylediği tatlı sözcükler gittikçe daha da gerginlik veriyordu. Annem babamın kolunu tutup kendine bakmasını sağladı.

"Aaa Muzaffer hiç öyle söylenir mi hayatım? Alınma Akgüncüğüm şaka yapıyor."

Annemin ortalığı yatıştırmak için söyledikleri etki etmemişti. Babam elini Akgün'e uzattı.

"Merhaba Akgün, ben Muzaffer. Ülkü'nün babasıyım."

Akgün ona uzatılan eli sıktı. Babam bütün kuvvetiyle sıktığından yüzünü buruşturdu.

"Memnun oldum efendim."

Babam göz ucuyla bana bakarken konuştum. Oldukça şirin çıkarmaya çalıştığım sesimle,

"Akgün, Mine'yi görmek için geldi."  dedim.

"Öyle mi? Ne güzel."

Babamın imalı sesi hiç de öyle olmadığını gösteriyordu. Akgün göz ucuyla bana baktı. Gözlerini kapatarak sakinleşmemi işaret etti.

"Ben de gidiyordum efendim."

Bunu beni daha fazla zor durumda bırakmamak için söylediğinden emindim. Babam ise hiç salacak gibi durmuyordu.

"Yok yok, otur. Biz de bir tanışalım."

Babamın ısrarıyla oturan Akgün'ü kurtarmak için bu kez annem araya girdi.

"Ayol bırak çocuğun işi vardır belki."

"Beş dakika oturacak vakti yok mu Aslı?"

Akgün babamın aksine uysal bir kedi gibiydi. Her şey gittikçe karışıyordu. Mine'nin ağlamasının tam zamanıydı ancak  gayet mutluydu. Şakaklarımı ovuşturarak oturdum.

"Var efendim. "

"Nereden arkadaşsın kızımla?"

Babam gözlerini Akgün'den ayırmıyor, Akgün arada bana baksa da her hareketine dikkat ediyordu. Ben ise annemden yardım dilenmeye çalışıyordum. Annem babamı işaret ederek yapabilecek bir şeyi olmadığını söylüyordu. Babamın bize bakmasıyla sorusunu ben cevapladım.

"Okuldan baba."

"Allah Allah, ben bir tek Nisa'yı biliyorum."

Akgün biz ne olduğunu anlayamadan ayağa kalktı. Kafası dik ve bütün cesaretiyle,

Çilek (Yarı Texting) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin