GeçmiştenÜlkü
Yarıyıl tatilinin en kötü tarafı, bitmesiydi. Sabah lanetlerimle girdiğim derslere asla odaklanamıyordum. Ders notlarıma takıntılı olduğumdan ise dinlemek için kendimi zorluyordum.
"Türkiye'de tarım ürünlerini geçen dersimizde konuştuk. Madenlere geçeceğiz."
"Hocam onun kalbini kazsak, maden gibi ben çıkar mıyım?"
Doğukan'ın kamyon arkası alıntılı sözleri gözlerimi devirmeme sebep olurken Akgün'ün bir anda alkışlamasıyla sınıf da ona katıldı. Şebeklikle dersi kaynatma görevini iki haftada unutmamıştı. Nisa bana döndü ve sessizce konuştu.
"Hayvanat bahçemiz hiç değişmemiş."
Memnuniyetsiz haline sırıttım ve başımı sallayarak onayladım. Coğrafya hocamız sınıfı susturduktan sonra yine onlara istediğini verecek şekilde bir konu açmıştı. Bu numarayı hep yemesi konusunda şüphelerim vardı.
"Aramızda aşıklar var galiba."
"Hocam aşktan güzel şey mi var?"
Akgün heyecanla karışık bir sesle konuşurken sınıf gülerek ona bakıyordu. Akgün'ün gözleri arada bana değse de anlam verememiştim. Boş boş konuşarak dersi kaynatmaktan başka ne amacı olabilirdi ki?
"Akgün, inşallah bu kız kimse seni adam eder."
"Etmez mi hocam?" dedi, hülyalı bir sesle. Sanki bunun hayaliyle yaşıyordu. Erhan ise -yanında oturuyor- dalga geçmeye hazır bekler gibi atladı.
"Etmez hocam, evrimleşemedi o daha."
Akgün, Erhan'ın omzuna iki kere yavaşça vurdu. Ciddi bir şey söylemeyeceğinden emindim.
"Erhancığım cehaletini beyninin olmamasına veriyorum."
"Tamam yeter bu kadar zevzeklik."
Hoca derse geçemeden zil çalmıştı. Zil çalar çalmaz kafamı sırama koydum. Nisa yan sınıftaki arkadaşlarını görmeye gitmişti. Gözlerim kapanıyordu, eğer üşürsem derin uyumazdım. Derin uyursam ise zor uyanıyordum.
Uyku ve uyanıklık arasında üzerime örtülen montu hissetsem de gözlerimi açamadım. Koku oldukça güzeldi ve burnuma keskin bir şekilde doldukça uykuya yenik düşüyordum.
Ne kadar uyuduğumu anlayamasamda uyandığımda sırtım, boynum ve bacaklarım ağrıyordu. Üzerine yattığım kolum uyuşmuştu. Görüş açımda kalorifer vardı. Kafamı kaldırdığımda ise çıkış ziline 10 dakika vardı.
Rahatsızlık içindeki uykunun verdiği uyuşukluk ile sağa sola bakındım. Omzumda duran montu önüme aldım. Kimin olduğunu anlayamamıştım. Nisa bana bakıyordu. Kaş göz atıp 'kimin?' diye sordum. Parmağı Akgün'ü gösterdiğinde ise kaşlarım çatıldı.
Çok uyumamak için üstüme bir şey almamıştım. Ondan yardım isteyen olmuş muydu? Sınıfta yanlış anlaşılacaktı kesin. Dedikodu yapmaya bayılırlardı. Ve ben insanlar bana baktıkça daha çok utanırdım. Öfkem düşündükçe arttı.
Kaşlarımı çatık, ona bakarken görüntümün korku filmlerini andırdığını hissediyordum. Yüzümde kolumun izi çıkmış, gözlerim kızarmıştı. Bundan emindim.
Akgün ise gerginliğime anlam veremez gibi bakıyordu. Gördüğüm en sevimsiz insan oydu. Hem çok konuşur hem de boş konuşurdu.
Zil çaldı. Nisa geçmeme müsade ettiği gibi masasına montunu bıraktım. Eşyalarımı sessizce toplarken onun bana olan anlamsız bakışlarını hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çilek (Yarı Texting)
RandomAkgün 12-C : Eğer gelirsen her basketimden sonra Yaşasın Ülkü Ocakları diye bağıracağım. Siz : Gelmeyeceğim, ayrıca niye ısrar ediyorsun bütün sınıf gelecekmiş zaten Akgün 12-C : Bütün sınıfı toplasan sen eder mi? görüldü yazıyor... görüldü Akgün...