Bölüme hoşgeldiniz
Yeni bir hikaye olduğu için bölüm aralıkları çok uzun olmayacak iyice içine girelim karakterlerin sevelim tanıyalım
Önümüzde uzun bir yol var
Satır arası yorumlarınızı bekliyor olacağım🥹Baran
İkinci günümde alarm olamam kalktığımda yatakta birkaç dakika daha uzandım. Neredeydim ben sahi? Mardindeydim. Hiç bilmediğim uçsuz bucaksız bu topraklardaydım. Kimdim peki?
Ahu'ydum.
Ailemden bana tek kalan şey ismimdi. Şimdi ise o aileme daha yakındım. Küçükken yetimhaneye bırakıldığımda üç dil bilirmişim. Türkçe, kürtçe ve arapça. Bunu fark eden müdire anne bildiğim dilleri unutmamam için çabalamıştı. Temizlik görevlisi vardı Sahra abla. O da bilirdi kürtçe ve arapçayı. Müdire anne unutmamam için onu tembihlemiş ve her gün benimle konuşması için talimat vermişti. Konuşurdukta. Sahra abla sert bir kadındı bana ve sorularıma bazen tahammül edemediğini hatırlardım ama el mecbur konuşurdu.
Ben biraz daha büyüdükten sonra anlatmıştı müdire anne "köklerini unutmaman için yaptım Ahu" demişti. "Buradaki çoğu arkadaşın ismi bile olmadan geldi buraya ama senin hem ismin hemde lisanın vardı. O yüzden kendini şanslı say ve unutma bunları" demişti. Şanslı mıydım gerçekten? Hoş yetimhanedeki kızlara ismimi annemin verdiğini söyleyerek hava atarken gayet mutluydum. Ya da bildiğim dillerle övünürken. Halbuki ismimi kimin verdiğinden tam emin bile değildim. Fakat bizim gibi yetimhane çocukları ailesiyle ilgili ufacık şeye bile tutunur bununla övünürdü.
Sanki o aileler onları orada terk etmemiş gibi.
Yatağımdan sonunda kalktığımda ilk önce lavaboya girmiştim sonrada gece yerleştirdiğim elbiselerime baktım. Hastanede işe yarın başlayacaktım ama yine de bugün hastaneye gitmek ortamı görmek ve birkaç kişiyle tanışmak istiyordum. Uzun siyah eteğime baktım sağ tarafı dizime kadar yırtmaçlıydı. En azından ilk günden çok göze batmazdım. Üstüme de sıfır kol beyaz bir üst giydim. Üstümün ucunu eteğime sıkıştırdıktan sonra aynamın önüne geçip zümrüt taşlı yüzüğümü taktım saçlarımı da spreyledikten sonra buklelerine şekil vererek salık bıraktım.
Elim parfümüme gittiğinde gülümseyerek sıktım. Parfümüm Efe'nin bana son hediyesiydi. Kokulara ilgili olan küçük kardeşim belli birkaç karışımı yapmış ve bana hediye etmişti. Her yıl aynı karışımı yaptırır şişelerce alır bol bol sıkardım kendime. "Sen gibi kokuyor abla. Cesur, gözü kara ama kırılgan"
Bileğime koyu lacivert bilekliğimide taktıktan sonra sandaletlerimi giyip sonunda evden çıkmıştım. Kapımı kilitlerken karşımdaki kapının açılma sesini duymuştum. Amacım karşı komşuma sadece baş selamı vermekken siyah deniz gözlerle karşılaşınca duraklamıştım. Üstünde asker üniforması yoktu. Kendini yeni traş etmiş olacak ki losyon kokusu burnumu doldurmuştu siyah üst vücudunu kaplayan bir gömlek altında da yine siyah hafif bol bir kumaş pantolon vardı. Gözlerim tekrar onunla buluştuğunda o da beni incelemeyi yeni bitirmişti.
"Burada mı yaşıyorsun?" dediğimde bende onun gibi sesime merak koymamaya çalışıyordum hatta bunu yaparken bende yapabilirim dercesine burnum dikleşmişti. O bunu anlamadı tabii birkaç saniye suratıma baktıktan sonra "Günaydın, evet" dedi. Bende sessizce günaydın dedim ardından. Cidden garipti. "Askeri bina sağ taraftaki değil miydi?" derken merdivenlere yönelmiştim. O da benimle yönelmiş ve yan yana inmeye başlamıştık. Gözlerimi ara sıra ona değdirirken genellikle önüme bakıyordum.
Merdivenlerden düşmek büyük rezillik olurdu.
"Binalar mesleklere göre ayrı değil. Memur olup başvurusu olan herkes rastgele yerleşiyor" kafamı anladım dercesine salladım. Tam karşı binamda olması beni daha da tedirgin etti. Gözlerini üstümde hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siyah Deniz'de bir Ahu
ActionAhu, İzmir'den Mardin'e arabasının bagajında şekerlerle giderken tek bir amacı vardı. Annesini bulup kardeşinin mezarına götürmek... Geçmişin tüm acımasızlığına kimsesizliğine rağmen kardeşi için bu adımı atarken o topraklarda savrulacağından bilmed...