-Bölüm 3-

140 23 5
                                    



Leblebi

3 Haziran 2015

Havaya baktığında istemsizce kaşlarını çattı. Mardin'in havası her zamanki gibiydi. Sıcağı kızgın bir ateş gibi yakıyordu. Keskin gözleri etrafı tararken yanındaki Ali konuştu. "Bugün dalgın gibisiniz komutanım" gözlerini Aliye çevirdi. Yakın arkadaşıydı Ali. Esmerdi, kısık gözleri ve yapılı vücuduyla ona dönmüş dalga geçercesine konuşmuştu. "Boş yapma zevzek herif işini yap" demişti keyifsiz sesiyle. Maskesinin altından sırıtıyordu Ali. "Ayıp ediyorsun benim bir diğer işim sana düzgün bir eş bulmak" sabır diledi.

Lafı getirdiği yer ise belliydi. Komutanına evlenmesi için baskı yapan annesinden haberdardı. Durmadan memleketten şu Hüsniyenin kızı şu Tarık'ın kızı diyerek fotoğraf atıyor oğlunun mürüvvetini göremeden öleceğini söyleyip fenalaşıyordu.

Komutan.

Nam-ı Değer Kurt Komutan.

Trabzonlu bir ailenin 3. çocuğu olan Kurt Komutan.

İsmini dedesinden almış doğduğu topraklarla bütünleşmiş bir adamdı. Yatılı askeri okullarda büyümüş oradayken Ali ile tanışmıştı. Sinirli bir adamdı. Sabrı azdı. Gözleri bazen öfkeden öyle yanardı ki tüm Karadeniz gözlerinde var olurdu. Babasının onu askeri okula yazdırması öyle büyük asker olma hayallerinden değil de "siktir git okula baş edemiyoruz seninle! Askeriyede seni bir terbiye etsinler öyle gel ha buralara, yoksa yemunim olsin kapudan içeri sokmam seni!" demesiyle olmuştu. Liseye yeni başlamışken üç dört kişilik bir arkadaş grubuyla kavga etmiş ve birini yoğun bakımlık etmişti. İlk vukuatı da olmadığından soluğu askeriye de bulmuştu.

Bazen babasına teşekkür ederdi. İçinden tabii. Asker olmasaydı muhtemelen katil olurdu. Biliyordu kendini. Fakat gözükenin ardında çok farklı kişiliği ve zevkleri olduğu da gerçekti. O yönünü ise çok az kişi bilirdi.

"Yok mu aralarında esmer kıvırcık bir Doktor" deyip dalga geçti Ali tekrardan. Yakın arkadaşınla iş arkadaşı olmanın en boktan yanı buydu işte Kurt'a göre. Lisede bahsettiğin ideal tipini bile hatırlayıp dağın başında elinde silah varken bile hatırlatıyordu. "Siktir git sabah sabah uğraşma benimle" haklıydı annesi yeterince uğraşıyordu, adeta delirmiş gibi 2 günde bir ona Trabzondan bulduğu kızların fotoğrafını atıyor hastalıklarını bahane ederek kendini acındırıyor oğlunun yakasını bırakmıyordu.

Kurt ise annesine sabır gösteriyor, sinirleniyor sonra tekrar sabır gösteriyordu. "Garip anacuğun senden çok şey mi istiyor uşağum? Alt tarafı mutluluğunu görmek istiyorum" Halbuki annesi ondan önce bir kızını bir oğlunu evlendirmişti. Görmüştü gayet düğün. Kurt'un sinirini bildiğinden sadece mesaj yazıyordu Aliye Hanım. Alacaktı ama istediğini yaman kadın. Karadeniz kadının istediğinin olmaması nerede görülmüştü? Elbet evlenecekti oğlu! Deli uşağını dizginleyen biri de çıkardı.

"Doktor fetişiniz mi var komutanım?" diye sordu Efe istemsizce. Ali maskesinin altından kıs kıs gülerken Kurt elini Efenin ensesine geçirip sertçe tuttu. Gözleriyle egeli çocuğa nasıl bakıyorsa hemen özür diledi Efe. Bu hayatta en çok korktuğu kişi Kırt komutanı olabilirdi. "Korkma oğlum bu kadar, senin bu komutanın var ya lise de nerede görse önlüklü kadın gözleri takılır kalırdı. E ayarlayalım bir hemşire öğrencisi derdik yok derdi. Neymiş kıvırcık saçlı olacakmış ha bir de onu tavla da yenecekmiş"

"Ali! Benden başka konuşacak bir şeyin yok mu lan! Çay da getireyim tüm gün beni konuş. Sıktırtma kafana kan temizlemekle uğraştırma beni! Ha Döndüğümüzde bütün askeriyenin önünde rezul ederim seni insan içune çıkamazsın!" Efe korkuyla yanlarından uzaklaşırken Ali de Kurt'un Laz damarına hafif kayan şivesinden bastığını hissederken uzaklaştı ondan hafifçe. İki de eğlenilmiyordu bu deli Laz Kurtla! Hemen surat! Allah onu alana sabır versin diye düşündü. Çekilecek adam değildi.

Siyah Deniz'de bir AhuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin