Sadakat.

1.1K 97 4
                                    

Birkaç saat sonra odaya elinde yemek tepsisiyle hemşire girdi.

"İlaçları içmeden önce Seyran Hanım'ın aç olmaması gerekiyor. Yemek yedikten sonra ilaçları içirebilirsiniz. Geçmiş Olsun." Diyerek ayrıldı. Seyran hâlâ uyuyordu. Bir şeyler sayıklamaya başladı.

"Dokunmayın..ne olursunuz yapmayın. Lütfen,yalvarırım!" Diyordu. Gözyaşları süzülmeye başlayınca bende gözümden akan yaşlara engel olamadım. Seyranı uyandıracekken birden doğruldu.

"Ferit!" Korkudan su gibi olmuştu resmen. Bir peçete aldım ve yüzünü okşayarak sildim. Bir yandan da sakinleştirmeye çalışıyordum.

"Tamam.. geçti sevgilim..geçti." İçli içli hıçkırıyordu .Alnını öptüm defalarca kez. Yaralarından dolayı canını yakmaktan korkuyordum,bı yüzden sarılamamıştım. Yüzünü omzuma yasladı.Saçlarının kokusunu içime çeke çeke çok kez öpmüştüm,hâlâ mis gibi kokuyorlardı. Bir süre öyle kaldık.
...
"Aa! Prensesimizin yemek saati gelmişşş. Menüde En sevdiği yemekler varmış hem de. " Dünden beri yüzünde bir tebessüm görmek için uğraşıyordum ve bu durumdan hiç şikayetçi değildim.
Çorbadan bir kaşık aldım ve Seyran'ın ağzına doğru uzattım. Kaşıktan uzaklaşmıştı. "İstemiyorum" demekti bu.

"Seyran,kaç gündür doğru düzgün bir şey yemiyorsun zaten güzelim. Karnını doyurmam lazım ama yaa."

"İstemiyorum." Diyebildi sadece bitkin sesiyle.

"Ama Aşkım ilaçlarını içebilmek için yemek yemek lazım. İki kaşık çorba içireyim bari." Fazla ısrar etmek istemiyordum.Kafasını hafifçe salladı,kaşığı tekrar ağzına doğru uzattım ve saçlarını kulağının arkasına yerleştirdim. Muhtemelen saçının kesildiğini farketmemişti,farketseydi çok üzülürdü çünkü saçına çok değer veriyordu ve seviyordu. Çorbasını içirip birkaç parça et de yedirdikten sonra ağzının kenarını peçeteyle sildim. Kucağımdaki yemek tepsisini bir kenara bıraktım.

"Şimdi prensesin ilaç saatii." Dedim tepkisini ölçmeye çalışarak. Duvarı izliyordu sadece. Hiç de kolay şeyler yaşamamıştı bu yüzden anlayabiliyordum onu,bir yandan da yaralarını sarıp bu süreçte ona en büyük destekçisi olmak istiyordum.
Haplarını ağzına koydum ve suyunu pipetle içirdim. Tekrar uzanmasını sağladım.

"Pipet çok tatlı değil mi? Aynı senin gibi." Figürlü bir pipet almıştım ona. İlk defa gülümsemişti bugün,günler sonra. O kadar mutlu olmuştum ki.

"Diyorum ki bugün biraz bahçeye mi çıksak? Deniz havası da iyi gelir benim güzel karıma. Hem sen de çok seversin Deniz'i." Dedim. Muhtemelen bu odada canı çok sıkılmıştı.
...
Dışarısı soğuk olduğu için Seyran'a bir kaban giydirdim yaralarına temas etmemesine özen gösterdim. Koluma girdi ve bahçeye inip deniz manzarasına çok yakın olan banklardan birine oturduk. Konuşmamıştık bir süre. Sessizliği bozan ben olmuştum.

"Deniz havası iyi geldi sanki ha?" Seyran'ın yüzüne kan gelmişti sanki,odadaki haline göre şimdi daha iyiydi morali.

"Deniz havası değil,sen iyi geldin." İnanılmaz mutlu olmuştum. Karım günler sonra benim hakkımda konuşmuştu.

"Ben sana iyi gelmek,yaralarını sarmak için varım karıcım." Kafasını omzuma yasladı ve ordan da boynuma bir tane öpücük kondurdu. Sonra tekrar başını omzuma yasladı.

"Yaaa, Seyran!" Evet,yine çocuk gibi sevinmiştim. Yüzünde biraz yaralar olduğu için canını yakmaya korkmuştum. Boynunu öptüm,her öpüşümde sevgi sözcükleri vaadediyordum ona.

"Aşkım,Karım,Fıstığım,Bebeğim,Güzelim.." Seyran'ın yüzündeki tebessüm iyice büyümüştü. Onunla birlikte ben de mutlu oluyordum.
...
Odaya çıkmıştık. Odadaki televizyona gezinirken bir kanalda Mavi Boncuk oynuyordu.

"Seyraaan,Mavi boncuk izleyelim mi?" Seyran kafasını salladı ve bende yatağa dönüşen koltuğumu Seyran'ın yatağına doğru iyice yakınlaştırdım ve uzandım. Neredeyse 2 sene önce izleyip isteyip izleyemediğimiz o filmi şu anda hastahane odasında izlemek biraz garip bir histi. Doktorun izniyle Seyrana bir çikolata almıştım,cebimden çıkartıp Seyran'a verdim.

"Al bakalım fıstık,sen çok seversin." Seyran iştahla çikolatasını yemeye başladı,bir yandan da filmi izliyordu. Seyran iyice iyileşiyordu,yemek yiyor,su içiyor ve konuşuyordu. Bunlar size basit ve gereksiz şeyler gibi gelebilir fakat bu tarzda psikolojik ve fiziksel anlamda kişide hasar bırakan hastaların bu eylemleri yapması mutluluk verici bir şey.
Seyran o kadar yorulmuştu ki, filmin yarısında uyuyakalmıştı. Bende günlerdir uykusuzdum,televizyonu kapatıp kendimi uykunun derin kollarına bıraktım.
...
*Seyrandan*
Sabah Feritten önce uyanmıştım,Ferit hâlâ uyuyordu. Bu süreçte en büyük destekçim Ferit olmuştu,günlerdir beni güldürmeye ve yaralarımı sarmak için uğraşıyordu. İçten içe o kadar çok seviniyordum ki bu duruma,muhtemelen dışarıya yansıtamıyordum..
Ferit benim çok yakınımda uyuyordu aynı yatakta uyuyor gibiydik resmen. Yavaşça ayağa kalkmaya çalıştım ama sırtımdaki ağrı buna izin vermemişti ve canımı yakmıştı. Ağzımdan bir inleme kaçmıştı.

"Ah!" Ferit resmen sıçrayarak uyanmıştı. Telaşla kalkıp yanıma geldi.

"Seyran iyi misin? Doktor çağırıyorum." Dedi. Onu kolundan durdurdum.

"İyiyim Ferit. Ayağı kalkmak istemiştim sadece."

"Bir şeye ihtiyacın mı var güzelim? Varsa söyle hemen yapayım." Dedi saçlarımı okşayarak.

"Hayır iyiyim biraz dolaşmak istemiştim sadece." Yüzünü yakından incelemek istemiştim diyememiştim tabii ki. Sonra içeriye doktor girdi.

"Günaydın,hastamızı akşama taburcu edebiliriz. Ferit Bey,Hastamızın sırtı için yazdığım kremleri akşamları sürmeyi unutmayın. Ha bir de duş alınacağı zaman suyun yaralarla temas etmemesi gerekiyor. İyi günler." Diyerek çıkmıştı. Kendimi psikolojik olarak kirli hissediyordum ve duş almaya ihtiyacım vardı.

"Ferit benim duş almam lazım."

"Tamam karıcım ben aldırırım sana. Esme annem kıyafetlerini de getirdi."

"Annem hiç geldi mi buraya?" Annemin geldiğinden haberim yoktu. Çok özlemiştim onu.

"Evet geldi ama doktor izin vermedi dinlemen gerektiği için."
Ferit beni kucağına aldı ve banyoya getirdi. Suyu ayarlardı ve üzerindeki mavi önlüğü çıkardı. Karşısında çırılçıplak duruyordum. Ellerim refleks olarak açıkta kalan göğüslerime gitti.

"Benden utanacak hiçbir şeyin kalmadı bebeğim." Ellerimi geri bıraktım. Gözlerim saçlarıma,sırtıma ve morluklarla dolu yüzüne kaydı.Sırtım yanmıştı saçlarım kısalmıştı.

"Sırtım,yüzüm,saçlarım..." Gözlerimden akan yaşlara engel olamamıştım.Perişan haldeydim.

"Sırtın için hiç endişelenmene gerek yok sevgilim,saçların hâlâ çok güzel hâlâ mis gibi kokuyorlar." Gözyaşlarımı sildim ve duşa girdik. Ferit elini şampuanıma şıktı ve saçlarımı köpürttü her göz göze gelişimizde gülüşüyorduk ve Ferit de burnumu öpüyordu. Sıra vücuduma geldiğinde duş jeliyle yaralarıma dikkat ederek köpürttü ve duştan çıktık. Eline geniş bir bornoz aldı ve giydirdi. Eşofmanımı bileklerimden geçirdi ve sırtımdaki yaralara temas etmemesi için bol bir tişört getirmişti. Muhtemelen kendi tişörtüydü. Ayaklarımı kendi dizlerinin üzerine alıp beyaz çoraplar giydirdi.Saçlarımın suyunu da bir havluyla almıştı. Kurutma makinasının saçlarıma iyi gelmediğini unutmamıştı. Bana bir bebek gibi davranıyordu ve bu çok hoşuma gitmişti.Bu hastahaneden gitmemize saatler kalmıştı. Yalıyı bile özlemiştim...
...
Selamlar,satır aralarında ara ara yorumlar yapmayı unutmayın lütfen. Herhangi bir vote sınırı yok ama gelen vote sayısına göre bölüm atıp atmayacağıma karar veriyorum. Sizi seviyorum!!🎀🤍

.
.
#seyran #seyrankorhan #ferit #yalıçapkını

VAVEYLA/ SeyFer (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin