(Biraz acıklı biraz normal)
Zaman.Zaman çabucak geçip giden ve sonrasında silik anıları zihne kazıyıp bir daha dönülemeyendi.
Zaman alıp götürürdü.
Zaman geri getirirdi.
Zaman karşılaştırırdı.
Hatırlatırdı,
Hatırlanmak istemeyenleri.
Bu da onun acımasızlığındandı. Unuttu sanılanları tekrardan öyle bir sokardı ki insanın hayatına felek şaşar, çark durur, yelkovan yavaşlardı bir süreliğine. Anılarla beraber onun hissettirdiği duyguları da getirirdi yanında.
Zaman insanın hayatını yönetendi belki de. Her şeyi yenen bir insan bile eninde sonunda yine zamana yenilip toprağın altına mecbur kalırdı.
Zaman, dedi Andaç.
Kader, dedi.
Kader de zamanın bir parçasıydı ona göre. Onları tekrar bir araya getiren kader...
Teşekkür mü layıktı bu ana yoksa bir bela mı okumalıydı onları tekrar karşılaştıran kadere? O gözlerde geçenlere binbir küfür mü savurmalıydı yoksa haklı deyip öylece köşede mi beklemeliydi yine? Tekrar aynı hataya mı düşmeliydi yoksa bu sefer o çukurdan kalkıp ona doğru bir adım mı atmalıydı? İçinde biriktirdiklerini o gözlere anlatıp o bakışlardan kurtulmalı mıydı?
Ne yapmalıydı?
Büyümüş, diye geçirmeden edemiyordu o kadını her gördüğünde. Saçları uzamış, yüzü daha da oturmuş, boyu uzamış, omuzları genişlemiş, kol kasları gelişmiş, yanakları gitmiş.
Güzelleşmiş.
Çok güzelleşmiş.
Gözlerini sıkıca kapatmış, kafasını arkasındaki duvara yaslamış biçimde duruyordu. Bir bacağını uzatmışken diğerini bükmüştü, elleri kucağında kelepçeli halde duruyor ve üstünde beyaz kirlenmiş bir atletle derin soluklar alıyordu. Buraya ilk geldiğinde oluşan karnındaki yara iyiyleşmemişti ve üstüne üstlük burada kaldığı süre boyunca sürekli olarak işkencelere maruz kalıyor, ağzından laf alınmaya çalışılıyordu.
Onunsa dudaklarının arasından inilti bile zor dökülüyordu.
Kaç gün olmuştu? Üç? Beş? Yedi? Bilmiyordu. Bulunduğu odada pencere dahi olmamasından ötürü gece mi gündüz mü onu bile anlayamazken odada tavandaki lamba dışında hiçbir şey yoktu.
İlk geldiği gün başta Asena'nın odasındaydı, sonrasında Andaç'ı başka bir odaya almışlar ve bir daha da çıkarmamışlardı. Ellerindeki kelepçe bu odaya girdiği ilk günden beri duruyorken yemek olarak bile bir parça ekmek dışında hiçbir şey vermiyorlardı. Ah bir de yanında su. Onu unutmamak gerek.
O günden beridir bu dört duvar arasındayken onu en son o gün görmesi içinde bir huzursuzluğun yeşermesine sebep oluyordu.
Br daha ne zaman görecekti bu kadını?
Görebilecek miydi?
Kapı açıldı.