"HASSİKTİR YA, NERDEN ÇIKTI BU OROSPU ÇOCUKLARI " aracı sağ sol yaparak kurşun gelmesini engellemeye çalışıyorum ama nafile, arka cam çoktan aşağı inmişti.
"SİZİN IRZINIZI SİKEYİM BEN PİÇ KURULARI" yanımda yatan şerefsizin canı da söyleyeceği şeyler için kıymetli olduğundan elimde silahla hem kendimi hem iti korumaya çalışıyordum.
Gölge-
Bi dur Fadik
Yap şunu-
Tehlike-
Yap!
Okey
İçsesime uyup direksiyonu sola kırdım ve sertçe frene bastım. Hemen vitesi R'ye alıp gaz bastım. Zaten açık olan camımdan kolumu uzatıp ateş etmeye başladım.
"GEBERİİNNNN" bulundukları arabaya ateş etmemle direksiyon hakimiyetini kaybedip yoldan çıktılar. Bende bunu fırsat bilip hızla arabayı eskisi gibi düz yolda kullanmaya başladım. Camımı kapatıp derin bir nefes aldım ama sol kolumda hissettiğim acı nefesimi kesti, kurşun koluma isabet etmiş ve muhtemelen hala kolumdaydı. Canım yanıyordu ama yanımdaki ite birşey olur diye yavaşlayamıyordum bu yüzden son sürat aracı sürdüm.Yaklaşık 4 saat sonra sınıra yaklaştığımı anlamam için belirlenen bir ağaç ve ağaca bağlı bir yeşil şal görmemle arabayı durdurdum.
2 saat kadar önce yanımdaki şerefsizi iğneyle tekrar bayılttığım için koluma dikkat ederek adamı sırtıma aldım ve yürümeye başladım.
Bir süre sonra sınır karakoluna geldiğimi anlayınca silahımı havaya kaldırıp yavaş yavaş ilerledim beni gören askerlerin silahı çoktan hedefini seçmişti.
"DUR, GELME,KİMSİN?"dedi içlerinden biri
"BİNBAŞIYI ÇAĞIR"diye bağırdım
"KİMSİN?"
Ne demeni bekliyorlar? Rahibe falan mı
Bi sus Fadik
"BİNBAŞI ETHEM YÜCEKAYAYI ÇAĞIR ASKER, BU BİR EMİRDİR"
"Siz-"kim olduğumu anlamış olmalı ki şaşırdı.
"LAN GİT ÇAĞIR BİNBAŞIYI ,YARAM VAR ALSIN ŞU İTİ CANIM ÇIKTI BE YETER"hızla kafasını salladı ve bende sırtımdaki itle tekrardan yürümeye başladım. Bir kaç saniye sonra koşarak gelen binbaşıyı görünce derin bir nefes aldım.
"GÖLGE?"
"BİNBAŞI ETHEM"bana güvenenmemiş olacak ki emin olmaya çalışıyordu.
"Ankara"bizim için belirlenen parolayı söylememi istiyordu
"Tüm"dedim, yüzünde bir gülümse oluştu.
"Pera"
"15"
"Geç gölge, bugün misafirimsin"
"Aslanım alın şu iti de" ve sırtımdaki ağırlığın hafiflediğini hissettim.
"GÖLGE YARALISIN"diyip telaşla beni kolumdan tuttu. Zaten yüzümde maske vardı o yüzden gözlerim dışında bir yer gözükmüyordu.
"Önemli değil revire gitsem yeter-"
"ANKARANIN KESİN EMRİ VAR GÖLGE."
"Ne emri?"
"SENİN KILINA ZARAR GELSE HESABI BENDEN SORULACAK"dedikleriyle afalladım.
"Sebep?"
"NE DEMEK NEDEN GÖLGEYE BİRŞEY OLSA NAPARIZ BİZ. KAÇ KİŞİNİN PUSUYA DÜŞMESİNİ ENGELLEDİN HABERİN VAR MI?"
"Bağırarak konuşma"bizi izleyen askerlere dönüp otoriter bir sesle konuştum
"Dağılın lan"çil yavrusu gibi dağıldılar.
"Binbaşım önden ilerleyin lütfen"kafasını sallayıp önümden ilerlemeye başladı.
Bir odanın önünde durunca yazıya baktım
-REVİR- kapıyı tıklatıp içeri girdi bende peşinden girdim. Karşımda orta yaşlarda bir doktor vardı. Sedyeye oturdum.
"Kolumdan yaralandım, yaklaşık 5 saattir böyle, kurşun içerde mi bilmiyorum."yanıma geldi ve kolumu kontrol etti.
"Komutanım kurşun içerde nasıl dayandınız!"
Sanane aslanım nasıl dayandığımdan,
te Allahım ya
"Çıkart o zaman"
Dolaba yönelip içinden şırınga ve tüp çıkardığımı görünce sinirle konuştum.
"Anestezisiz yap!"kimse kusura bakmasın ama etrafta hainler varken kolumu kullanamama gibi bir ihtimalim yoktu.
"Komutanım-"
"Doktor çıkar şu kurşunu"
"Dayanamazsın gölge-"
"Doktor!"
"Peki" eldiven giyip yanıma geldi. Önce yarayı temizledi sonra kurşunu çıkardı. Kolumun içinde hissettiğim şeyle dişlerimi sıktım. Binbaşıya baktım bana bakıyordu.
"Ve bitti."
"Sağol"diyip ayaklandım.
"Albayla konuşmam lazım."
"Tamam, gel" bir odaya girdik ve telefonun başına geçip numara tuşladı.
"7-3-0-5"dedi
"Binbaşı Ethem"
"Bana Albay Ergün Demir'i bağla."
"BİNBAŞI ETHEM YÜCEKAYA/DENİZLİ, komutanım gölge."
"Anlaşıldı"bana döndü ve fısıldadı.
"Seni istiyor" hemen telefonun yanına adımladım.
"Gölge!"
"Emret"
"Görev?"
"Başarılı"
"Yara?"
"Olumlu"
"Nereden?"
"Sol kol"
"Fısıltı seni bekliyor."
"Emredersiniz"
"Dikkatli ol!"
"Emredersiniz"
"10.40"
"Emredersiniz"ve hat kesildi. Binbaşıya baktım bana şaşkınca bakıyordu.
"Ne kadar da güzel konuştun öyle uzun uzun"dedi alayla
"Gerektiği kadar"
"Peki. Bir yer ayarlayalım sana"
"Gerek yok"
"Ne demek gerek-" onu dinlemeyip odadan çıktım ve boş koridorda yürümeye başladım. Boş bir sandalye görünce oturdum. Zaten iki saat sonra gideceğim. Gözleri kapattım ve kendimi diken üstünde uykuya bıraktım....
"Gölge! Gölge!"
"Söyle-"
"Albaydan telefon var!"hemen ayaklandım. Hızla telsiz odasına doğru ilerledim. Kapıyı çalmadan içeri girdim. İçerdeki er hemen hazırola geçti.
"Rahat" telsizi bana uzattı.
"Dinlemedeyim"
"Keskin"dinleniyoruz.
"Ulaşım"
"Atmaca"helikopterle
"Gibi?" ne zaman?
"1 kala" 1 saat sonra
"Emredersiniz!"ve hat kapandı.
Ama yeter artık, kaç saat oldu hala bartuyu göremedim ben-
Sus Fadik, sırası mı şimdi.
Ne yeter be, bartu ve akını özledim ben, hem tam kafa dengim-
Kafadan kırıklar yani Fadik, haklısın.
Ooofff gölge, görevdeki halini hiç sevmiyorum. Ciddi olmuyorsun ana kaynatmıyorsun da.
Yapım gereği böyleyim ben Fadikcim. Hadi sen çok yoruldun kış kış.
Ama-
Aması yok Fadik. Görevden döneyim söz bartuyla konuşacağım, git hadi.
İyi be.İç sesimle olan konuşmamın bitmesiyle saate baktım. Hazırlansam iyi olurdu. Binbaşının odasına gittim. Kapıyı tıklattım. Gelen komutla içeri girdim.
"Binbaşı"
"Gölge?"
"Bir kutu mermi ve el bombası lazım. Ayrıca maskemi çıkarıp üstümü değiştirebileceğim de güvenli bir yer."ayaklandı.
"Tabi ki"odadan çıkıp önümden yürümeye başladı. Merdivenlerle bir üst kata çıktık. Merdivenler bitince binbaşı durdu ve kafasını bana çevirdi.
"Kaç saatlik işin var?"
"Yarım saat" kafa sallayıp önüne döndü ve gür bir sesle bağırdı.
"HERKES AŞAĞI KATA, YARIM SAAT BU KATA ÇIKILMAYACAK! KATI BOŞALTMAK İÇİN 5 DAKİKANIZ VAR." herkes önce
şaşırsa da beni görünce kafalarını eğip aşağı kata inmeye başladılar. Binbaşıyla kolidorda yürümeye başladık. Bir odanın önüne gelince cebinden bir kilit çıkardı. İçeriye girdi bende peşinden girdim. İçeride bir koltuk, masa, sandalye, dolap ve bir tane daha oda vardı.
"Burası şuan boş. Rahat olabilirsin. Şu odada duşakabin falan var. Çantan dolapta. Panjurları indirebilirsin. İşin bitince odama
gelirsen mermi ve el bombalarını veririm."
"Tamam, ha bu arada getirdiğim it nerede?"
"Şuan yerin altında desem"
"Anladım-"
"Ben gidiyorum anahtarı da bıraktım. Kilitle kapıyı."
"Sağol"
"Ne demek gölge, görevimiz."cümlesi biter bitmez dışarı çıktı. Bende arkasından kapıyı kilitledim. Odanın içine bir göz gezdirdim. Hemen dolabı açıp çantamı aldım. Kamera veya dinleyici olma ihtimaline karşı çantamdan çıkardığım sinyal kesiciyi aktifleştirdim. Zaten 10m'lik bir alana etki ediyordu. Yani sadece bu odada konuşulanlar dışarı çıkmayacaktı.
Banyo olan odaya girdim, suyu açıp soğuk bir duş aldım. 5 dakika içinde banyodan çıktım. Üstüme temiz siyah bir pantolon, uzun kollu bluz ve botları da giydikten sonra saçımı düzgünce toplayıp ördüm. Temiz bir bereyi de kafama geçirince silahımı, mermilerimi, çakımı kontrol ettim ve çantamı alıp aşağı indim. Odadan çıkmadan kapıyı da kilitledim.
Binbaşının odasının önüne gelince kapıyı tıklatıp içeri girdim. Beni gören binbaşı ayağa kalktı. Elinde bir kutu mermi ve iki tane el bombası vardı. Yanıma yaklaşıp elindekileri uzattı.
"İstediklerin gölge"
"Sağol binbaşı"
"İti bi görelim istersen." Kafa salladım. Önüme geçip kitaplarının olduğu yere ilerledi. Kenarlarından tuttuğu kitaplığı iki yana çekti ve duvarda bir boşluk oluştu. Aşağı doğru inmeye başladı, bende peşinden indim. Bir süre sonra önümüzdeki aydınlığın ışık olduğu anladım. İçeri girdik.
Tam karşımda zihnini ölüm korkusu sarmış bir it oturuyordu. Elleri ve ayakları bağlı, ağzı kapalı, çırpanarak birşeyler söylemeye çalışıyordu. Binbaşı kenara çekildiğinde önümüzdeki şerefsiz beni gördü ve ağlamaya başladı. Beni tanımıştı. Gölgeyi tanımıştı. İlerledim ve tam önünde durdum. Bir fırtına öncesi sessizliğinde ve soğukluğunda fısıldadım.
"Ölüm sana ödül olur. Gölgeyi bilirsin, işkencelerim meşhurdur. Sen hangisini istersin-"DEVAM EDECEK
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fısıltı Timi
Teen FictionAskeri kurgudur. Gölge..düşmanları adıyla bile titreten bi Türk askeri ve onun geçmişinden aldığı yaralar. "Nasılsın?" "Ölü gibi" "Ne yapacaksın?" "Katliam!" -Gelecek bölümlerden bir kesittir-