KALAN

143 7 4
                                    

"Hadii Azraa!! Babamlar piknik malzemelerini kurmuş."
"AZRAAAA!!"
"Geliyorum Zeynep bağırıp durma."
"Hadi bak top bile getirdim, voleybolu ne kadar sevdiğini biliyorum, hem sen okuldaki o kızlara bakma kıskanıyorlar seni."
"Haklılar ben pek beceremiyorum voleybolu."
"Ne alakası var yaa, of ilkokuldaki çocuklar ne kadar da zorba, acaba büyükler de böyle mi?"
"Boşver."

"Birbirimizi hiç bırakmayalım olur mu Azra."
"Olur..."

      

                                              

  
                                               ...

O an tüm sesler buğulanmaya başladı, başım dönüyordu. Anlamıyorum, nasıl?
Zeynep?
İnanmıyorum.. Zeynep yapmaz, yapmaz...
Telefon elimden kayıp düşerken gözlerimin dolduğunu hissettim. Ağlamak istemiyordum.
Ağlama Azra, nolur ağlama..
Ne düşüneceğimi bilmiyordum, yere çömeldim ve gözlerimden yanaklarıma damlayan göz yaşlarını durdurmaya çalıştım. Bursum.. babama ne diyecektim. Bursum yanarsa asla avukat olamazdım. Ve.. ve Zeynep. Bunu bana nasıl yapabilir? Neden? Ben ona ne yaptım.
Ben en yakın..
Tek arkadaşım..
Gözlerimi kapattım ve göz yaşlarımın yanağımdan akıp gitmesini izledim. Tam ayağa kalkacağım sırada arkamda uzun bir gölge olduğunu farkettim. Elini sırtımda hissettim. Yanıma çömeldi.

"Azra"

"Yamaç"

"Sen mi yaptın" dedim sözünü keserek. Kafamı kaldırdım ve yaşlı gözlerimle ona baktım.

Kafasını salladı.

"Azra karşına geçip söyleyemezdim, ben-"

Sözünü bitirmesini beklemeden kollarımı boynuna doladım ve başımı omzuna yasladım. Yapmamalıydım, hayatımda ilk kez bir şeyi ardını düşünmeden yaptım. Tepki vermedi. Öylece duruyordu. Belki geri sarılabilirdi, sarılmadı. 'Azra çocuğa bir anda yapıştın bir de geri sarılmasını mı bekliyorsun? Muhtemelen benden nefret etmiştir.' Kendimi kötü hissetmeye başladığımda kollarımı çekmek icin bir hamle yaptım.

Dudaklarının arasından ağır bir nefes verdi. Kollarını bana sarıp beni sertçe kendine çekti.

Bilmiyordum etraftaki insanlar bizi görünce ne derdi, bizi tanıyan çıkarmıydı ya da yardıma ihtiyacı olduğumuzu mu düşünürdü, ama kendimi o kadar güvende hissettim ki ne kadar süre o şekilde durduk bilmiyorum. Sarılmasındaki sıcaklık güven vericiydi. Gerçekten bırakmak istemedim.. Ama zorundaydım.

Kollarımı boynundan yavaşça kaldırırken kendimi bir adım geri çektim. Yüzüme bakıyordu. Ela gözleri gözlerime kilitlenmiş, sanki o kilidi açabilecek tek anahtar benim ağzımdan çıkıcak sözmüş gibi. Kaşları eğik, endişeli olduğu her halinden belliydi. Saçları rüzgarda dağılmış, gözlerinin altından hafif halkalar vardı. Buna rağmen bu çocuk nasıl bu kadar görünebilirdi. Bir tabloya benziyordu. Incelikle çizilmiş, sanki her santimi özenle boyanmış gibi.

"Özür dilerim" dedim kısık bir sesle.

"Neden?"

"Ben.. şey.. bilmiyorum."

"Bilmediğin bir şey için özür dilenir mi?"

"Dilenmez mi?"

Burnunu çekti ve etrafına baktı, gözlerimiz tekrar buluştuğunda ayağa kalktı. Elini bana doğru uzattı.

"Ben kalkarım."

Gözlerini devirdi.

"Hep böyle inatçı mısın?"

"Evet" dedim. Gözlerimi kaçırarak.

"Of ileride çok uğraşıcaz desene." Dedi mırıldanarak.

"Anlamadım" dedim, aslında duymuştum ama bir daha söyliyecek mi diye merak ettim.

"Hiç" dedi dudakları kıvrılarak.

"Hadi gel gidiyoruz."

"Nereye?"

"Eve."

Gözlerim fal taşı gibi açıldı.

"Ne?! Ne evi, kimin? Senin evin mi?"

"Yoo ben seni evine bırakıcaktım ama çok ısrar ediyorsan benimkine de gidebiliriz." Dedi dudaklarında muzip bir gülümsemeyle.

"N-e yok hay-ır ben o madana şey , yani o anlamd-"

"Şaka yaptım ya gel."

Arkasını dönüp kaldırım yolda yürümeye başladı.

"Beklesene ya."

Arkasından hızlı adımlarla ona yetiştiğimde 5 dakika yürüdük. Ardından sahilin ucundaki otoparka girdik.
Arabayı açtığında binmekte tereddüt ettim. Elim kapının kolunda gözlerine baktım.

"Sorun yok, evine gideceğiz."

Neden bilmiyorum ama gözlerim yüzüne kitlendiğinde bana güven verdiğini hissettim. Arabaya bindim ve emniyet kemerimi taktım.
Sahil yolundan çıktıktan sonra bizim evin sokağına yaklaşmıştık. Çok ilerlemek istemiyordum, bizim apartmanda herkes herkesi tanır, arabayla buraya girersek kesin babamın haberi olur ve bu şuan düşünmek istediğimin son şey.

Sokağa yaklaştıkça Yamaç yavaşlamaya başladı.

"Ben teşekkür ederim."

"Ne demek."

"Gerçekten." Dedim gözlerine bakarken.

"Bende." Dedi.

"Neden?"

"Bilmiyorum."

"Bilmediğin bir şey için teşekkür eder misin?"

"Etmez misin?"

Dudakları kıvrıldı, bende güldüğümde emniyet kemerimi açmak için hamle yaptım. Bir anda Yamaç kolunu koltuğun önüne uzatıp önümü kapattığında sorgulayan gözlerle yüzüne baktım. Ileriyi işaret etti.

Apartmandan bir kız ellerinde poşetlerle dışarıya çıktı.

Zeynep...






Arkadaşlar nasıl gidiyoruz valla benim hayal gücü biraz uçmaya başladı uçuk şeyler olursa şaşırmayın. Mafyatim bir şeye mi dönüştürsem bunu. 🧐 Bakıcazz.

ZAMANIN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin