YAĞMURLAR

293 16 7
                                    

-7 Kasım 2015

Şimşeğin gürlemesiyle çarpan kalbim bir türlü kendi ritmine kavuşamıyordu. Her zaman o çok sevdiğim yağmur damlaları şu an içime damla damla korku serpiyordu. Bu sebebini anlayamadığım huzursuzluk ne zaman dinecekti. Dakikalardır oturduğum yatağımdan kalktım ve yemek yemek için mutfağa gittim. Annem niye gelmemişti? Oysa ki şimdiye kadar gelmesi gerekiyordu. Sanırım trafiğe takılmıştı.

İşe gitmeden önce benim için özenle hazırladığı yemeği ısıtmak için dolabı açtım ve yemeği ocağa koydum. Ardından çalan telefon sesimle irkildim.

" Yasemin Karaca'nın kızı siz misiniz?"

"E-Evet benim, bir şey mi oldu?"

" Yanınızda biri var mı?"

"Hayır, babam şehir dışında."

" Yanınızda biri olduktan sonra bizi tekrar arayabilir misiniz?"

" Ne oldu? Söyleyin ne oldu ona?"

" Anneniz kötü bir trafik kazası geçirdi, ve maalese-"

" Bir şey olmadı değil mi ona?"

" Maalesef annenizi kaybettik."

Olamazdı. Canımı kaybedemezdim. Kendimden bile çok sevdiğim o güzel kadın ölmüş olamazdı.

Ağlamaya başlamıştım, bu bir rüya olmalıydı. Kendimde uyanık olacak gücü bulamıyordum, duyduğum son ses Öktem'in boğuk sesiydi.

...

Şimdi

Kafamı sorgularcasına yanımda dikilen karaltıya doğru çevirdim,

"Ne yapıyorsun?" dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Ne yapıyorum sence?"

"Tanımadığın bir kızı gece gece rahatsız edicek kadar patavatsızsın demek?" dedim alayla.

"Patavatsız mı? Tamam sen bilirsin sırılsıklam ol o zaman."

"Seninle şemsiyenin altında yüriyeceğime zature olurum daha iyi."

"Ne bu nefret, gören de anneni öldürdüm sanıcak."

"Ne? Annem mi?" dedim kekeliyerek.

"Sakin ol sadece şaka yaptım."

Gözümü devirdim ve adımlarımı hızlandırdım. Yağmur şiddetini arttırmaya başlamıştı. Arkamdan bir ses yükseldi,

"Azra gel şuraya inat etme hasta olucaksın!"

Durdum ve şaşkın bir ifade ile ona döndüm,
"Sen benim adımı nereden biliyorsun?"

Cevap vermedi.

"Söylesene kimsin sen?"

Sadece gözlerimin içine bakıyordu endişeli bir yüzle, gözlerinin ela olduğunu yeni farketmiştim. Gerçekten güzel gözleri vardı. Bir süre gözlerinde takılı kaldım, yüzünü inceledim. Dikkatim dağılmıştı, bir yağmur damlası tam da yüzüme düşünce kendime geldim.

"Bu hava.. bu hava çok.. çok kötü. Yağmur, çok yağmur.. çok yağıyor..
Anne?"

"Azra iyi misin?"

Olduğum yerin yeni farkına varıyordum, aynı hava aynı toprak kokusu, aynı ıslak betonlar..

Iyi değildim, göz kapaklarım bana ihanet ediyordu tekrardan, vücudumun ağırlığı ikiye katlandı sanki, kendimi taşıyamıyordum artık. Bedenim kendini yağan yağmura bırakırken arkadaki seslerin hepsi boğuklaşmaya başladı, bir tek ses hariç. Sözleri kafamın içinde yankılanıyordu. Artık dayanılmayacak hale geldiğini anladığımda çok geçti, vücudum ıslak betonla buluştu ve göz kapaklarım kenetlendi.

"AZRA IYI MISIN AZRA!!"
"AZRA AÇ GÖZLERINI"
"AÇ GÖZLERINI LÜTFEN BANA BAK"

O an son hissettiğim şey belimin etrafına sarılan elleri ve yerden yükselişimdi..

...

Gözlerimi yavaş yavaş aralamaya çalışırken gördüğüm beyazlık karşısında irkildim. Burası benim odam değildi. Burası neresiydi? Anladığım kadarıyla bir hastane...

Nasıl? Nasıl gelmiştim buraya? En son hatırladığım şey.. Her neyse şu an şimdiki durumuma odaklanmalıydım.

Aklım olanları anlamdırmaya çalışırken gözüm yatağın yanındaki not kağıdına ilişti. Hiç vakit kaybetmeden açtım.

"Okulda görüşürüz Azra, buna ihtiyacın olabilir."

Notun hemen yanında siyah bir şemsiye duruyordu.

Bu neydi şimdi? Yoksa onunla aynı omula mı gidicektim? Nerede okuduğumu nereden biliyordu ki? Ne olmuştu bana? O gece.. ben hatırlıyorum..

Buradan çıkmalıydım. Hemen çantamı alıp odadan dışarı çıktım. Dışarı çıkmamla beraber aslında daha önceden fark etmem gereken bir gerçeği fark ettim. BURASI BİR ÖZEL HASTANEYDİ.

Ben bu masrafları nasıl karşılayacaktım. Ne yapacaktım? Sanırım Öktem'i aramalıydım. Öktem ne yapacaktı, o da benim gibi kıt kanaat geçiniyordu. Geriye bir tek şans kalıyor: Öktem'in tanıdığı olan yeni patronumdan avans istemek.

Tam numarayı tuşlarken yanıma hemşire olduğunu anladığım kadın geldi.

" Aaa, uyandınız mı Azra hanım? "

" Evet ee siz?"

"A kusura bakmayın ben sizinle ilgilenen hemşire, Kardelen. Memnun oldum."

"Bende" dedim gülümseyerek.

"Siz ayaklanmışsınız ama nasıl hissediyorsunuz?"

"Ben iyiyim, sanırım" dedim alnımı ovuşturarak.

"Çok güzel o zaman, şu belgeleri imzalayıp çıkabilirsiniz."

"Ben ee şey, benim ödemem gereken bir ücret var mı acaba?" dedim kekeliyerek.

"Aa sizin haberiniz yok sanırım, masraflarınız Yamaç Bey tarafından karşılandı."

"Ne? Yamaç Bey mi? O da kim?"

"Geçmiş olsun Azra Hanım" dedi gülerek. Ve koridorda gözden kayboldu.
Neler oluyordu böyle, bu yaşananlar bir şaka olmalıydı.

Yamaç bey mi? O da kim? Yoksa...
Hayır ihtimal bile yoktu, neyse kafamı böyle şeylerle meşgul etmemeliydim. Ne de olsa yarın okulun ilk günüydü, odağımı dağıtmamam gerekti.. Ama bunun peşini bırakmayacaktım.

...








......

Selam bebişlerimm. Nasılsınız görüşemedik bayadır. Umarım olay örgüsü sizi içine çekiyordur.

Yorum yazmayı ve oy atmayı unutmayalımmm.

Yeni bölümümüz için takipte kalınnn:))

ZAMANIN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin