KAYBETTİKLERİM

277 15 8
                                    

Sevmiyordum, oldum olası da sevemedim şu siktiğimin ambulans sesini.

Gelen görevliler annemi ambulansın içine doğru götürürken akan gözyaşlarımı durduramıyordum. Annemin elleri ellerimdeyken kendimi oradan soyutlamak istedim.
Tek duyabildiğim görevlilerin boğuk sesiydi.

-200 volt, şarj et!
- Olmuyor, işe yaramıyor hocam.
-500 volt, şarj et!
- Hastayı kaybediyoruz hocam.
- Hocam hasta obstrüksiyon oldu, nefes düzensiz, hemen bir şeyler yapmamız lazım.
- Entübe edin hemen.
- Hocam hasta ex oldu.

                              ...
Alarmın tiz sesi kulaklarıma dolduğunda yavaşça gözlerimi açtım. Niye çalmıştı bu alarm? Doğru ya, okula gidecektim.

Kendimi yataktan kaldırdım, ayaklarımı sürüyerek banyoya doğru yürüdüm ve aynaya baktım.
Bu gün makyaj yapcak günümde değildim. Sadece hafif bir kat rimel sürdüm ve her zamanki gibi dudaklarıma şeftalili lip balmımı sürdüm.

Hemen topuzumu yapıp beyaz şalımı taktım. Yatağımın üzerinde duran üniformayı kırıştırmadan
giydim. Hemen saate baktım ve çantamı alıp hızlıca evden çıktım.

Otobüse bindim ve kartımı çıkardım. Tam bastığım sırada yetersiz bakiye uyarısı verdi. Herkes bana bakıyordu, çok utanmıştım. Yanımda nakit de yoktu. Şöför bana baktı ve,

"Paran yoksa in aşağıdan yükle" dedi.

Kızardım.
Tam inicekken arkamdan bip diye bir ses geldi. Biri benim yerime mi basmıştı.

"Ben hallettim gelebilirsin."

Hemen arkamı döndüm. Kızıl saçlı bir çocuk arkamda bana bakıyordu.

"Ben çok teşekkür ederim." Dedim utançla.

Otobüsteki boş yerlerden birine oturdum. Yaklaştı ve yanıma oturdu.

"Merhaba ben Efe Mert."

"Azra" dedim sessizce.

"Pek havanda değilsin sanırım" dedi yanıma yaklaşarak.

"Okula geç kaldım ve şimdi de akbilimde para bitti, biraz moralim bozuk açıkcası."

"Hallettim ama değil mi?"

"Evet ne kadar teşekkür etsem az."

Zaman geçti ve Efe ile sohbetimiz o kadar koyulaştı ki okula geldiğimi fark etmedim. Hemen ayaklandım ve Efe'ye veda etmeden önce telefon numarasını aldım.

Okulun kapısından girdiğim anda geçen gün girdiğimiz denemenin sonuçları panoya asılmıştı. Iyi geçtiği için sonuçlarını merak ediyordum. Panoya doğru yürüdüm ve sıralamaya göz gezdirdim.

Yamaç Mert Kılıç 1.ydi. Kimdi bu? İneğin teki herhalde. Bu netler de böyle. Çok zeki olmalı. Hemen kendimi aradım. 12. Olmuşum. Daha çok çalışmam gerekti..

Koridora doğru yöneldim ve ilk 2 dersim olan edebiyat sınıfına girdim.
Derslerin çoğunda kaybolan broşumu düşündüğüm için odaklanamadım. Neredeydi bu. Acaba kayıp odasına bırakılmış olabilir miydi?
Tenefüste ilk iş kayıp odasına uğradım fakat ne kadar arasam da yoktu. Görevli öğrenci artık çıkmam gerektiğini söylediğinde pes etmiştim.

Karanlık holden geçip matematik sınıfına doğru geçicektim ki bir kol beni karanlık holdeki bir köşeye çekti ve üzerime kapandı.

"Noluyor be!"
"Şş sessiz ol!"
"Sen kimsin!! Imda-"
Ağzımı elleriyle kapattığında panikten gözlerim büyüdü. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum, karanlıktan kim olduğunu seçemiyordum ki yüzüme doğru eğildiğinde pencereden aramıza süzen ışık yüzünü aydınlattı.

Bu oydu. O günki çocuk. Notu bırakan, şemsiyeyi bana veren çocuk. Kafedeki..

Yüzüne vuran ışık yüz hatlarını belirginleştiriyordu. Hayatımda bu kadar güzel bir yüz görmemiştim. Yüzüm yumuşadı fakat meraklı bakışlarım hala üzerindeydi.

"Burada olduğumu koçun görmemesi gerek, antremanı ektim."
dedi fısıldayarak.

"Neden geldin?" dedim elini dudaklarımdan çektiğinde.

"Bende sana ait olan bir şey var."
dedi.

Merakla yüzüne baktığımda cebinden bir şey çıkardı. Karanlıktan fark edemediğim şey kaç gündür kayıp olan broşumdu. Gözlerime inanamıyordum. Sevincimi gördüğünde dudakları kıvrılmıştı. O an ki heyecanımla ona sarıldım. Bir anda yüzündeki ifade değişti ve öksürmeye başladı.
"Iyi misin?" dedim
"İyiyim iyiyim."
Ben çok teşekkür ederim" dedim gözlerine bakarken. Ela gözleri ışıkta yeşil gibiydi.

"Ben, rica ederim." dedi kısık bir sesle.

Ardından arkadan koçun sesi yankılandı.

"Yamaç neredesin sen!?"

Ne? Yamaç mı, yoksa bu Yamaç Mert Kılıç olabilir miydi?. Kafam çok karışmıştı. O gün hastanede adımı nereden biliyordu? Masraflarımı ödeyen o muydu? Çok fazla sorum vardı.

"Ben Yamaç bu arada" dedi gülerek.
"Azra" dedim bende gülerek
"Biliyorum" dedi.

Tam ağzımı açıcakken koçun sesi duyuldu tekrardan.

Koç koridorda gezinirken bir anda beni duvara doğru itip üzerime kapandı ve elleriyle dudaklarımı kapattı. Dizlerim titremeye başladı.
Bir kaç saniye öyle kaldıktan sonra koç uzaklaştı ve bizde sonunda ayrıldık.

Broşumu aldım ve teşekkür ettiğim gibi telaşla okul koridorunun yolunu tuttum.. biz az önce..

.
.
.
.

Selam canlarimmmm...
Nasilsinizz hayat nasil gidiyorr?

Hikayemizi beğendiyseniz yorum yazmayı ve oy atmayı unutmayinnnn💖💖💖

ZAMANIN GÖLGESİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin