ellidokuz

479 77 17
                                    

yaseniya

.
.
.

merve: otelin arkasındaki fabrikaya gelir misin?

merve'nin mesajı beni şaşırtmıştı, sadece aşağıya uğramış olması gerekirken yazdığı şeyle hemen otelden ayrılmıştım. otelin arkasına doğru ilerlediğimde karşıma anında yıkık dökük eski bir fabrika çıkmıştı.

fabrikanın hemen önünde kafasını yukarıya dikmiş gözleri kapalı bekleyen merve'yi farkettiğimde adımlarımı hızlandırdım, birkaç saniyede tekrar yavaşladı. beni yavaşlatan şey yüzünde farkettiğim kanlardı.

gözlerini açtığı gibi beni karşısında gördüğünde kaşları havalandı. uzaktayken farketmediğim şey aynı zamanda gözlerinden yaşlar akıyor olduğuydu. ne olduğunu sormam gerekirken gözlerine bakarak anlamaya çalışmıştım, gözlerinden anlayamasam da hemen arkada acı içinde kıvrınan bedeni görmemle parçaları birleştirmem bir olmuştu.

"merve..?"

yutkundum, korktuğum şeyin başıma gelmiş olabileceğinden dolayı yutkundum. bana baktığı gözler bana acıyan gözler değildi. acımı paylaşan bu gözlerle ne anlam çıkarmam gerektiğini pek anlayamamıştım. görmüş olabilir miydi?

yakınıma yanaşıp kendine çekmişti beni. bana sıkıca sarıldığında anlamıştım. izlemişti. birkaç kelime söylemek istesem de dilim tutulmuşa dönmüştüm. anlasam da sormam gerekiyordu.

"izledin.. mi?"

dediğim şeyle duraksadı. "sen.." diye mırıldandı. başını birkaç santim yukarıya kaldırırken "o videodan tabiki haberin var.." dedi farkına vararak. bildiğini söylediği ilk saniye sanki kalbime bir ok batırılmış gibi hissettirmişti. beni köşeye sıkıştırdıklarında, kıkırdamaların arasında farkettiğim o büyük kamerayı tabiki ki biliyordum. en acısını farkedememişti daha.

"o videoyu görmemen gerekiyordu." dedim, sesim titremeye başlamıştı. derin bir nefes alıp sakin kalmaya çalışırken merve'nin kafasını kaldırmasıyla gözlerimiz buluştu. "nasıl dayandın tüm bunlara?" dedi gözleri hala doluydu.

diyecek bir kelimem dahi yoktu. dayanabilmiş miydim emin değildim. bu olaydan sonra hastaneye kaldırılmıştım ve ucu ucuna hayatta kalmıştım. daha sonraki bir ay yemek yiyememiştim. zar zor ağzıma atabildiğim yiyeceklerle çok kilo vermiştim. ne okula gidebilmiştim ne de ağzımı açıp bir kelime edebilmiştim. kendime gelmem yaklaşık üç yılımı almıştı.

en acısı bu videoyu tüm ailemin izlemiş olmasıydı. bana acımaları beni yeterince iğrenç hissettirirken bir şekilde videoyu ortadan kaybetmeyi başarmışlardı. ve böylece suç ihbarımız başarısız sonuçlanmıştı. hem annem hem babam o sıralar kafayı yemiştim, çünkü daha on üç yaşındaydım. karşımdaki kişiler ise on dört yaşındaydı ve hala ben acı çekerken nasıl eğlenebildiklerine bir anlam getiremiyordum.

birkaç dakika kendimize gelemeye çalışmıştık. hala baygın olarak bedene arada dönüp bakıyordum, bu durum hakkında ne hissetmem gerektiği hakkında bir fikrim yoktu. "sana giderken yalan söylediğim için özür dilerim." dedi sessizliği bozarak. "gene seni rahatsız edecek biri olduğu için tek başıma bakmam gerekiyordu."

aslında yalandan nefret ederdim ancak bu sefer, onunla aynı ortamda olsaydım işlerin çok kötüye gideceğinden emindim. orada ben olsaydım belki de onun kuracağı cümleler çok farklı olurdu ve işler daha kötü sonuçlanırdı.

"amacın beni korumaktı." dedim sessizce. bakışlarını biraz aşağıya indirdi. daha sonra onun bedenine bakarken "o uyanmadan damla'yı arayalım." dedi. şu an bizi kurtarabilecek ve bizi anlayabilecek tek kişi gerçekten de damlaydı. telefonumu çıkarıp rehberde damlayı bularak onu aramıştım.

olaydan bahsettiğim anda sinirlenmişti. bu konu herkesin içinde bir öfke yaratmıştı ve onun ismini duymak tüm ailemi deliye döndürüyordu, bu sadece beni korkutuyordu. telefonu hemen buraya geleceğini, yakınlarda olduğunu söyleyerek kapatmıştı.

telefonu kapattıktan sonra merve'nin yere oturduğunu görmemle yanına çömelmiştim. beni yanına çekip başımı onun omzuna yaslamamı sağlamıştı. gülümsedim, nedenini anlayamadığım bu sevgi sanki kalbimi iyileştiriyordu. sürekli sürekli aklıma gelen bu olay bir anda beynim tarafından unutulmaya başlamıştı. bir anda beynimin düşündüğü kişi o olmuştu. geçmişim silinmiş gibiydi ve bu çok özel hissettiriyordu.

"sana bir daha dokunamayacak." dedi tepedeki aya bakarken. bir elim onun omzuna giderken başımı aya çevirdim. "teşekkür ederim." diye mırıldandım. birkaç saniye boyunca yaşanan olayları düşününce bir farkındalık gelmişti, ya bu kavgadan sonra merve'yi ihbar ederse?

zeynebin ailesi avukattı, bu nedenle neredeyse her durumda kurtulmayı başarıyordu. tüm kanıtları kaybediyorlardı ve yasaların belirli noktalarını kullanarak kaçabiliyorlardı. ailesi onun nasıl biri olduğunu bilse de bir kere bile ona kızmamıştı, aksine onu destekleyip onu kurtarmakla ilgilenmişlerdi.

tam olarak bu nedenle bu haldeydi. ne de olsa beni kurtarırlar diye düşündüğü için her seferinde daha şeytanca şeyler yapıyordu. ondan tiksinmemek elde değildi. onun yüzünü görmek bile beni iğrenç hissettirmeye yetiyordu. ailesi bir şekilde merve ile kavga ettiklerini kanıtlayabilirdi. kazananın merve olmasını, kavga değilde tek taraflı bir saldırı hatta cinayete teşebbüs haline çevirebilirlerdi.

yaklaşık on dakikanın ardından bir arabanın fabrikanın önünde durmasıyla ayaklanmıştık. Damla arabadan neredeyse koşarak çıkmıştı. İkimize doğru yanaşmadan önce baygın olan vücudu gördü. "pislik.." diye mırıldandı, ardından merve'ye doğru yürüdü.

"aklından ne geçiyordu?" diye bağırdı sinirle. "reşitsin sen, kafana göre kavgaya giremezsin!" merve kaşlarını çatarak bakarken karşılık verdi. "istediklerini deneyebilirler. kaybedersem de girerim hapse."

"öyle olmuyor o işler!" damla sinirle bağırıyor olsa da bizim yüzümüzden ona bir şey olmasını istemediğini anlayabiliyordum. bu fevri davranışları ona çok ağıra patlayabilirdi. tam olarak bundan korkuyordum.

"nasıl oluyor anlatmamı ister misin?" dedi merve. kararlı konuşmasıyla damla duraksamıştı. sinirli olsa da bir kaşını kaldırarak sormuş bulundu. "polisi çoktan aradım." dedi. "ve elimde her türlü kanıtım var. fabrikanın hemen içinde bir kamera var, yaseniyayı çağırmadan önce farkettim. hala çalışıyor ve görüntülere erişmek oldukça basit."

"görüntüler yeterli olur nu sanıyorsun?" dedi damla. "bir bakmışsın görüntüler polisler ararken ortadan kaybolmuş."

"tüm kanıtların neler diye sorman gerekiyordu önce. görüntülere erişirlerse bunun karşılıklı bit kavga olduğunu görürler. onun dışında bana izlettiği videoyu aldım, arkadaşıma da gönderdim yani ortadan kaybolamaz." dedi. "ayrıca videoyu alırken farkettim ki.. bu kızın telefonun arkasında uyuşturucu var."

"ne?" diye sordu damla. şaşkın bir yüz ifade yüzümde belirdiğinde ona aynı şekilde bakıyordum. "uyuşturucuya dokunmadım, yani bu paketin üstünde o ve arkadaşlarının parmak izleri var."

damla çatılmış kaşlarını bırakırken birkaç saniyeliğine yere baktı. "finansal olarak ondan daha iyi durumda olduğunuzu düşünürsek, rüşvetlerinin de bir anlamı kalmıyor."

bulunabilecek her açığı kapatmıştım. zeynep yavaşça uyansa da hala hareket edebilecek halde değildi. tam olarak bunun üstüne birkaç polis arabası damla'nın arabasının yanında durmuştu. hafif karanlıkta polis arabasının ışıkları etrafı aydınlatırken her şey bitmiş sayılırdı, zeynebi böyle kıstırabileceğimiz aklımın ucundan bile geçmezdi ama gerçekten kullanabilecekleri hiçbir koz yoktu.

"bu yüzden damla, benim hakkımda değil kardeşinin intikamı hakkında endişelen ve bana yardım et." dedi merve.

ırz düşmanı # gxgHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin