🌻
Fulya, son bir haftadır olduğu gibi sessizce duvarı izliyor onunla konuşmaya çalışan hiç kimseye tek kelime etmiyordu. Edemiyordu.
Gözleri bomboş duvarı izlerken anneannesi iç çekti. Bir başına yapamaz diye onu kendi evlerine getirmişlerdi fakat mümkünü yok tek kelime etmiyor doğru düzgün hiç bir şey yemiyordu. Başta yumuşak davransa bile sonradan ona kızmış bir kaç lokmayı ağzına zorla sokmuştu. O da hastaneden yeni taburcu olmuştu, yemezse iyi olamazdı. Kendince iyilik yapmıştı..
Yesin diye sıktığı yanaklarda yaşlı kadının parmak izleri kalmış kızı örselediğinin farkına bile varmamıştı.
Cenaze evi olduğu için gelen giden eksik olmuyor Fulya ise ona acıyan gözlerden kaçacak gücü dahi bulamıyordu kendinde. Nasıl güçlü olsundu ki.
Durumu uzaktan izleyen Ahu ve Hatice ikilisi bir yandan gelen gidenlere yemek servisi yapıyor bir yandan da aralarında bakışarak kendilerinden bir kaç yaş büyük olan kızı oradan çekip almak için bir plan yapmaya çalışıyorlardı.
- Hatice, Hatice kızım!
Hatice ona seslenen kadını bulabilmek için bir süre gözlerini kalabalıkta gezdirdi. Orta yaşlı bir teyzeyi ona el ederken buldu. Sessizce yüzüne baktı. Bu kendince bir cevaptı. Teyze elindeki ayranı uzattı gayet normal bir şey ister gibi.
- Şunu al da bana varsa bir kola yoksa oralet veriver.
Hatice Ahu'ya göre çok daha sert bir mizaca sahipti, sessizce bir ona uzatılan ayrana bir de kadına baktı. Cevap vermemek için direndi. Bir şey dese annesi etlerini kıvırır büyüklerine karşı susmasını söylerdi her zaman ki gibi.
- Aaaa. Ne bakıyorsun kızım alık alık, alsana şunu!
O çatlak sesini yükseltmesi ile bir kaç bakış onlara dönerken sakince ayranı aldı ve kapıyı gösterdi kibarca.
- Burası aşevi değil teyze, yanlış gelmişsin.
- A,a! Terbiyesize bakın hele, sanki ne istedik canım!
Etraftan gelen ayıplama tınılarına kulak asmak yerine fısıldadı sinirle .
- Görmüyorsun insanların acısı var? Utanmıyor musun sen hiç, sana ölüm yok mu?!
Durumun farkına varan Ahu bir kaç adımda yanına vardığı arkadaşının kolunu okşadı sakinleşmesi için.
- Mutfağa bir bakar mısın Hatice?
Bu bir soru değildi. Sadece Hatice anlarken ısrar etmemiş son kez kadına bakarak mutfağa dönmüştü.
Omuz hizasındaki simsiyah saçları, gür kirpikleri, siyah ve kocaman gözleri ile şüphesiz güzel ve dikkat çekiciydi. Dik başlı ve kararlı duruşu her zaman için Ahu'yu hayran bırakırken birbirlerini tamamlarcasına Ahu onun tam tersi, fazla duygusal, her şeye ağlayan fakat günün sonunda aldığı renkli bir toka ile saatlerce sevinçle oradan oraya zıplayan bir kızdı. Açık kahve, gülünce kaybolan gözleri ve beline kadar uzanan kahve saçları ile onun aksine sevimli bir imaj çiziyordu.
Ahu kadına bakmadan sanki hiç bir şey olmamış gibi Fulya ablasının yanına yaklaşıp saçlarını okşadı. Bir kaç kadının duyurmak adına sesli homurdanmasına aldırmadı. Onun ne hissettiğini bilemezdi ama o da çok üzülmüştü. Onun küçük kardeşleri Ahu'yu pek çok severler beraber oyunlar oynarlardı. Ahu yanındaki kişiler çocuklar olunca herkesten daha çocuk olurdu.
- Fulya ablam.. Gel nenemin odasına geçelim, dinlen biraz.
Üzerindeki acıyan gözler canını sıkarken onu kibarca kaldırıp koluna girerek beraberce arka odaya ilerlemişlerdi. Mutfak kapısından onları gören Hatice sessizce elinde bir kaç parça börek ile peşlerinden gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÜNEBAKAN
Romansa- Şemşamerlerin içine girdi oğlum top, atan alır! - Atıf doğru söylüyor, atan alır! - Alırım ki! Gözde abisine göz devirmiş ardından yedi yaşında bir çocuk ne kadar cesur olabilirse o kadar cesaret ile ayçiçeği tarlasına ilerlemişti dikkatle. Peyam...