my heart just can't be faithful for long

94 16 41
                                    

-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-

Baharın yavaş yavaş gelmesiyle kuş cıvıltıları kulaklarımıza doluyordu. Bu güzel ve bitmemesini umarak geçirdiğim birkaç günün ardından, o hep kaçtığım şeyi yapmaya gelmiştim. Fakat bunca zaman yapayalnız bir şeyleri düzeltmeye çalışırken, bu sefer biri vardı yanımda. Evet evet, yalnız değildim biliyorum fakat Seungmin'in yanımda olmasıyla Chan Hyung'un yanımda olması aynı değildi elbette.

İkisinin bana hissettirdikleri farklıydı. Chan Hyung bu hayatta bana abi, kardeş, sırdaş ve dost olmuşken, Seungmin'e aşıktım. Seungmin'de bana aşıktı elbette. Uzun zamandır beklediğim o an gelmişti. Birbirimizi sevmemiz, her fırsatta öpüşmemiz, birbirimize sevgiyle bakmamız. Çoğu zaman uzaktan izleyip hayalini kurduğum her şey.

Şimdi, evi boş ver odamdan çıkmaya dahi gücü bulamayan ben, her fırsatta apartmanın içinde buluyordum kendimi. Neyseki bu hislerim de karşılıklıydı ki, sürekli karşılaşıyor ve bu kısacık buluşmamızda bile apartman merdivenlerinde kaçamak öpücükler veriyorduk birbirimize.

İkimizin de içindeki kelebekler taşmaya ve apartmanı doldurmaya başlamıştı hemencecik. Öyle ki, bu durumu annelerimiz bile fark etmişti. Bu mutluluğumuzun sebebini anlayamıyorlar ya da birden bire bu samimiyetimizi kestiremiyorlardı, fakat iki oğlanın birbirine aşık olma ihtimalini dahi düşünmediklerinden, hızlıca kaynaşan iki arkadaş damgasını yapıştırıyorlardı kendi akıllarında. Bu da bizim işimize geliyordu.

İki arkadaş, onların gözlerinde odalarında oyun oynuyorlardı, sokaklarda dolaşıyorlardı ve yeni yerler keşfediyorlardı. Fakat, onların göz hizalarından çıktıkları ilk anlarda ise dudakları birer yapıştırıcı ile, veyahutta birer mıknatıs ile birbirine kenetleniyordu bu iki oğlan çocuğunun. Ayrılmak da bilmiyordu. Bu ise bana -ve tabii Seungmin'e- dünyada cenneti yaşatıyordu.

Şimdi yine benim odamda, Seungmin'in üzerine eğilmiş dudaklarında cenneti yaşıyorum. Elleri belime sıkı sıkı sarılmış beni daha da kendine yaklaştırırken, Seungmin'in dudaklarındaki o mırıltıyı daha da arttırmak istiyorum. Hatta bu ergen bedenimle mırıltıdan daha da yüksek olsun istiyorum. Ellerim saçlarını daha da dağıtırken, dizimi bacak arasından daha da yukarıya kaydırıp kasıklarına dokunduruyorum. Bunun üzerine Seungmin aniden gülerek öpüşmemizi bozuyor. Anında kaşlarım çatılırken sinirli bir halde -ve nefes nefese- suratına bakıyorum.

"Sırf Chan Hyung'a gitmemek için beni baştan çıkarmaya çalışıyorsun!"
"İftira atıyorsun resmen! Chan Hyung'a gitme fikrini çıkaran zaten benim. Ne diye gitmek istemeyecekmişim?"
Islak dudaklarını yalayıp daha da ıslatırken cevap veriyor.
"Korkuyor olabilir misin acaba İnnie~?"
"Korkmuyorum, kaç yıllık arkadaşım! Ne gibi bi korkum olabilir anlayamadım?"
"Salaklığından dolayı ettiğin laflardandır belkide."
"Aşkımdan delirdiğimden dolayı ettiğim laflardır bence."

Söylediğim şeyle kahkaha atıp yerimizi değiştirdi. Hızlı hızlı yüzüme birkaç öpücük kondurup, ben daha ne olduğunu anlayıp karşılık dahi veremeden kalktı ve kollarımdan çekerek beni de kaldırdı yataktan. Sıkıca Seungmin'e sarılıp odamın kapısına yasladım onu. Ağlamaklı bir ses çıkarıp konuşmaya başladım boyun girintisinde.
"Kesin beni affetmeyicek, sonsuza kadar küs kalacağız, bir daha onu göremeyeceğim!"
Gülmeye başladı tekrardan Seungmin. Boynuma öpücükler kondururken de, beni rahatlatmak adına elini sırtımda dolaştırıyordu.
"Abartma hemen. Hem Chan Hyung seni seviyor, ondan özür dilemeni bekliyordur. Bu kadar uzaması bile saçmalık. Özür dilersin ve barışırsınız, üzülme sakın."

cry.jeongminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin