but I need to tell you something

125 17 35
                                    

Vücudumda keskin bir ağrıyla gözlerimi araladım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Vücudumda keskin bir ağrıyla gözlerimi araladım. Belirli bir noktada değildi bu ağrı. Bir noktada başlıyor, saniyeler içerisinde bütün vücuduma yayılıyordu. Hareket etme isteğimi, hatta gözlerimi açma isteğimi bile hızlıca yok ediyordu.

Yatakta gözlerimi sıkı sıkı kapatıp, yorganıma daha da sarılırken içeriden gelen düşme sesleriyle yavaşça araladım gözlerimi. Annemin birkaç küfürüde arkasından sıralanmıştı.

Hava hala karanlıktı da. Baş ucu saatimde 06:03'ü görmemle sebebini de anlamıştım. Annemin muhtemelen geç kaldığını da.

Vücudumdaki ağrılara daha fazla dayanamadığım için yavaş yavaş kalkarak, ayaklarımı yataktan aşağıya doğru sarkıttım. Yorganın altından çıktığım için artık üşüyordumda. Yutkundukça boğazımda hissettiğim bir diğer sızıyla da acıma acı ekleniyordu.

Gözlerimi sıkıca kapamışken odamın kapısı açıldı.
"Niye uyandın?" dedi annem, karanlıkta dahi belli olan şaşkın yüz ifadesiyle.

Kısık ve her halinden hasta olduğum belli olan boğuk ses tonumla cevap verdim,
"Pek iyi hissetmiyorum kendimi."
"Dün sırılsıklam gelirsen eve böyle olur tabi! Sürekli sağda solda sürte sürte de hasta ettin kendini hemen! Annen var tabii başında, ondan bu rahatlık!"

Söylene söylene odamdan ne olduğunu anlayamadığım şeyleri alarak dışarıya çıktı. İçeriden hala sinirli sesi gelirken bu konuşmanın nereye gideceğini çok iyi biliyordum.

"Okula gitmemek için yapıyorsun de mi bunları?! Baban gibisin aynı sürekli bir bahane, sürekli bir yalan!"

Onu dinlememek için ayağa kalkıp mutfağa doğru yavaş adımlarla yol aldım. Buzdolabında ve ilaç dolabında birkaç şey aradım iyi gelebilecek. Çünkü biliyorum ki, annemin bana söylenmekten başka yapacağı bir yardım yok.

"Hiç arama oraları, daha geçen tarihi geçti diye attım her şeyi!"
"İşe gitmiyor musun sen?" artık bıkkınlıkla sordum, mutfaktaki sandalyeye kendimi adeta atarken.
"Gidiyorum şimdi. Sen de git yat, bir şeyler göndermeye çalışırım gün içinde. İki gün yokum evde, iş gezimin olduğu zaman hastalanmaya bayılıyorsun sen de! Aklım sen de kalacak!"
Montunu giyip sözde endişelerini sıralarken, gitmek için çok hevesli olduğunu belli de ediyordu.

En güzel kıyafetlerini giymiş, yeni aldığı ayakkabılarını çıkarıyordu. Beni çok da umursadığı söylenemezdi şu haliyle. Birkaç bir şey daha sıralayıp çıktı kapıdan.

Dikkat et, uyu, bugün okula gitme falan bir şeyler zırvaladı. Telefonuna gelen mesajlada acele acele merdivenlerden inmeye başladı.

Ben de yavaşça doğan güneşin ıslak camlardan içeriye girmesini izledim bir süre. Başıma giren ağrı yüzünden çok uzun sürmedi ama. Kendimi koltuğa atıp üstüme de battaniyeyi çektim. Gözlerim istem dışı kapanırken, titrememi de durduramadan uykuya dalmıştım.

cry.jeongminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin