i need to tell you something

63 12 12
                                    

-

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-

"Bi otur yerine ya!" Chan Hyung yatağımda yatarken benim oda içinde tur atmama sinir olmuştu haliyle. Haklıydı da, değil demiyorum kesinlikle. Fakat birkaç saat önce görmüş olduğum Seungmin, bu endişemi doğurmuştu. Üzgün olması kalbimi kırmış, kafamı karıştırmıştı.

Haklıydı muhtemelen, ağlamasında, üzülmesinde fakat ben... Ben de haklıydım, kalbimin kırılmasında, içimdeki kaybetme korkusunun alevlenmesinde. Haklıydım kendimce.

"Başımı döndürdün Jeongin, otur!"

Rahatça, sandalyede oturan Chan Hyung'a diktim gözlerimi. İçimdeki korkunun doğurdu sinirle, sesimi yükselterek konuşmaya başladım.
"Nasıl oturmamı bekliyorsun benden? O yukarda Changbin için ağlarken, ben nasıl oturup rahatça bana gelmesini bekliyim onun?"

"Sana gelmek için sevgilisinden ayrıldı çocuk! Sana gelmek için! Ne diye bu korkun, bu telaşın Jeongin senin!"
"Korkuyorum, çünkü yine ona gider diye!"
"Lan çocuk sana geldi bile, salak salak korkup durma şurda. Canımı sıkma benim de, otur bekle."

Onun bu rahatlığı öyle bi canımı sıkıyordu ki, içimdeki sinirin bir yanardağ misali köpürdüğünü hissediyordum. Ellerimi yumruk yaptım sinirimi yatıştırmak için, haklıydım çünkü. Benden gitmesi muhtemeldi, daha önce de olmuştu zaten. Şimdi de olması kaçınılmazdı belki de. En azından içimdeki o kara, kötü ve baskın ses bunu diyordu. Sana gelmesi bile bu kadar uzun sürmüş, onu bırakamamış, ayrılırken ise hüngür hüngür ağlamış. Sana belki de hiçbir zaman gelmeyecek.

"Oturamam ben amına koyayım! Rahat rahat oturup benden yine gitmesini mi bekleyeyim?!"
"Çocuğun senden gittiği falan yok Jeong! Bak anlıyorum seni ama boşa yürüyorsun odada. İçerde yürüyünce noluyor anasını satayım!"

Onun söylediği şeyleri sanki duymamış gibi kulak arkası edip, içimde savaştığım kararımı ortaya attım.
"Yanına gidicem ben!"
"Ya çocuk ağlıyor diyorsun, annesine sığındı diyorsun. Bi bırak abi, bırak çocuğu bugün. Zaten olursa olur artık, olmazsa daha ne yapıcaksın."
"Ben oturamıyorum senin gibi!"
"Benim gibi derken?" tek kaşını kaldırıp sorusunu sordu.

"Senin gibi, kaybettiğimi kabul edip oturamıyorum işte!"
Bunu beklemiyordu belki de. Beklemediğine emindim aslında, bu sinirimi ben de beklemiyordum çünkü.
"Ben ne yapacaktım acaba? Senin gibi ileri geri mi yürüseydim odada, ne diyorsun?!"
"Aynen, sen onu bile yapmadın. Anca takip edersin sağda solda. Dedikodusunu öğrenirsin!"
"Bana bak Jeongin doğru konuş, geri dönüşü olmayan laflar söylemeyi bırak!" ayağa kalkıp karşıma geçti bunları söylerken.

Sinirlendiğini, belki de hayal kırıklığına uğradığına emindim bakışlarından. Sinirim dinmiyordu ama olmuyordu. Yine aynı şeyleri yaşamak, yine hiçbir şey yapamamak olmuyordu. Kendime mi, Chan Hyung'a mı yoksa Seungmin'e mi bu sinirim onu bile bilmiyordum.

cry.jeongminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin