8 (final)

931 66 337
                                    

Edgar hastaneden taburcu olalı üç gün olmuştu ve okula dönmesi gerekiyordu. Üç gündür Fang ile birlikte küçük bir otel odasında kalıyor ve ilk defa geldiği bu şehri olabildiğince gezmeye çalışıyordu. Anı olarak kalması için bir sürü eşya toplamış ve hepsini tek tek aldığı minik valize yerleştirmişti. Otel odasında tek başına otururken biri kapıyı kartla açtı, gelen Fang idi. Yavaşça Edgar'ın yanına doğru ilerledi ve yanına çömelip "Eğer sorun olmazsa annem seninle tanışmak istiyor." dedi. Edgar şaşırmıştı ancak aynı zamanda mutlu da olmuştu, Fang'in herkesten çok sevdiği annesini tanımayı tabii ki de kaçırmazdı. Hiç düşünmeden teklifi kabul etti ve üstünü değişip Fang ile beraber bir kafeye gitti. İçeriye girdiklerinde Edgar etrafı süzmeye başladı, Fang'in annesini bulması çok uzun sürmedi. Aralarında beyazlar çıkmış patlıcan moru saç, siyah göz ve kalın kaşlar. Fang'in kız versiyonuydu resmen, eline bir kitap almış çayını yudumlayarak okuyordu.

edgar's pov
Sessizce yanına gittik, bizi gördüğünde elindeki kitabı hızlıca masaya bıraktı ve aniden bana sarıldı. Ne yapacağımı bilmediğim için yan tarafımda duran Fang'e baktığımda ise yüzünde içinizi ısıtacak türden bir gülümseme vardı, en sonunda ben de gülümsedim ve karşımdaki kadının sarılmasına karşılık verdim. Kadın bir süre sonra geri çekilerek "Kabalığımı mazur görün." dedi ve oturmamız için bize sandalyeleri işaret etti. Dediği gibi yaptık, ortam sessizdi. Tabii ki de sessizliği Fang bozdu. "Anne, utanmana gerek yok. Edgar harika bir insandır!" dedi, mutlu olmuştum. Annesi ise hafifçe gülümsedi ve "Demek ismin Edgar? Ne kadar da hoş.. Gerçek bir yiğitsin Edgar." dedi, cümleleri teker teker yüreğime işlemişti aşırı gururlanmıştım. Bir süre sohbet ettikten sonra annesinin isminin Antoinette olduğunu öğrendim, hayatımda ilk defa duyduğum kesindi. Anlamını sorduğumda annesi "İsminin anlamını soran yüzlerce kişi oldu, ancak benim verecek kesin bir cevabım hiçbir zaman olmadı.. Kısacası paha biçilemez demek fakat eski çağlara dayanan bir geçmişi de var. Yunan tanrısının en sevdiği açmış çiçeğin ismi olarak da biliniyor."

Fang'in annesini dinlemek beni sakinleştiriyordu, sesinin tonu gerçekten de ismi gibi paha biçilemezdi fakat gitmemiz gerekiyordu. Antoinette ile son bir kez sarıldıktan sonra tekrar geleceğime söz verip otel odamıza geri döndüm, Fang uğraması gerektiği 1-2 yerin olduğunu söyleyip beni tek göndermişti. Otel odasına geldikten sonra soğuk bir duş almak için üstümü çıkardım ve küçük küvetin içini soğuk suyla doldurarak girdim. Bir süre orda durduktan sonra Fang'in hâlâ gelmediğini fark ettim ve teyit etmek için aramaya karar verdim. Bilmiyordum ki birazdan duyacağım şeyler hayatımda geçirdiğim en kötü günü yaşamamı sağlayacaktı.

"Fang ****'in nesi oluyorsunuz?"

Karşı taraftan gelen tok erkek sesiyle irkildim ve yavaşça küvetten çıktım. "Yakını." cevabını verdikten sonra sessizce karşı tarafın yanıt vermesini bekledim. Bir oflama sesinin ardından "Adım Cordelius, Brawlhalla Hastanesinin cerrahlarından biriyim." diye konuşmaya devam etti. Kalbim sıkışmıştı, Fang'e bir şey mi olmuştu yoksa? "Yakınınız olan Fang Bey bugün yaşanan zincirleme kazada yaralanmıştır."

Ne diyor bu adam be? Kafayı mı yiyorum yoksa..? "Durumu nasıl? Hemen geliyorum? Hastane nerde? Fang nerde cevap versene!"

Yoldan çevirdiğim bir taksiye atladım ve Brawlhalla Hastanesine hızlıca sürmesini istedim. Geldiğimde karşımda kocaman bir hastane duruyordu, koşmaya başladım. Fang'i bulmak için yüzlerce insanın arasından sıyrılıp geçiyordum. En sonunda bir resepsiyon gördüm ve "Fang! Fang nerde?" diye sordum, kadın bilgisayarın ekranına baktıktan sonra "Kendisi şu an yoğun bakım ünitesinde, beklemek isterseniz bir üst kata çıkabilirsiniz. Geçmiş olsun." dedi.

Koşarak merdivenlerden üst kata çıktım ve yoğun bakım odasının kapısına vurmaya başladım, arkamdan gelen güvenlikler beni dışarıya çıkarmaya çalışıyordu. Ben ise hâlâ Fang'in ismini bağırmaya ve kapıyı yumruklamaya devam ediyordum. En sonunda benimle telefondan konuşan doktor yoğun bakım odasından çıktı ve yanıma doğru ilerledi. "Durumu şimdilik iyi, görmek isterseniz sizi götürebilirim." dedi Doktor Cordelius, güvenliklerin elinden kurtulup bildiğiniz dizlerimin üstünde Fang'in yanına gitmek için yalvarmaya başladım. Acınası bir durumdaydım gerçekten de.

Odaya girdiğimde karşılaştığım manzarayı asla unutmayacağıma emindim, bir sürü kadın hemşire odanın içinde koşuşturuyor, bir doktor elektro şok ile Fang'in göğsüne şok veriyor, başka biri ise elindeki oksijen tüpünü belirli aralıklarla sıkıyordu. Bağırmaya başladım, koşarak Fang'in yanına gittim ve elini tutup sıktım. Güvenlikler tekrar beni almaya gelmişlerdi, bağırma sesim odadaki kalp ritim cihazının düz çizgisinin sesini bastıracak seviyedeydi. Bağırmalarımın yanına bir de ağlama ve sinir krizleri eklenmişti, hastanedeki diğer hastaların neredeyse hepsi bana bakıyordu..

Fang. Uyan. Lütfen!

Main pov
Antoinette gelmiş ve Edgar'ı sakinleştirmişti. Bir süre sonra Doktor Cordelius odadan çıktı ve ikiliye bir süre baktı.

"Üzgünüm, başınız sağ olsun."

2 yıl sonra
Fang öleli uzun bir süre geçmişti, Edgar her gün mezarını ziyaret etmeye özen gösteriyordu. Fang o gün kazadan önce Edgar'ın bayılacağını düşündüğü bir anahtarlık fikri bulmuştu ve onu alıp otel odasına dönmeyi planlamıştı. Anahtarı alabilmiş fakat otel odasına dönememişti. Edgar elindeki anahtarlığa baktı, tekrar gözleri dolmuştu. Fang üstüne ikisinin fotoğrafını bastırmıştı, anahtarlığın belirli bölümlerinde Fang'in kurumuş kanı vardı.

Edgar giderek paranoyaklaşıyordu, okulu bırakmış ve sokak kenarlarında sabahlamaya başlamıştı. Hayatında değer verdiği 2 kişiyi de kaybetmişti, yaşamak için bir sebebi kalmamıştı. En değer verdiği iki kişiyi tekrardan görmek istiyordu. Bir uçuruma geldi, aşağısı gözükmüyordu bile. Gülümsedi, hayat ona çok acımasız davranmıştı. Cebinden annesinin ve Fang'in fotoğrafını çıkarıp son kez baktı, gözlerinden akan yaşlar fotoğrafların üstüne damlıyordu. "Affedin beni." dedi ve kendini binlerce metrelik uçurumdan aşağı bıraktı. Fakat hesaba katmadığı bir şey vardı. Annesi ve Fang gibi cennete gidemeyecekti, hayat ona gerçekten de acımasızdı.

çok pardon arkadaşlar😔 bitti kitap

başka bir fangar kitabı yazsam mı bilmiyorum ama eğer yazarsam mutlu sonla bitiririm söz SADECE BANA KONU FİKRİ ÖNERSENİZ YETER

Unable to Fight [ fangar ]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin