2★

221 24 0
                                    

★★★★★

Gece 12'ye sadece 12 dakika kalmıştı. Ben ise daha evde değildim. Tüm günümü kütüphanede çalışarak geçirmiştim. Bazen Akın'ın yayın açacağı günler evden kaçardım. Çünkü ne zaman Akın yayın açsa ilgim öyle çabuk dağılıyordu ki, bir anda ders çalışırken, başka bir an Akın'ı izlerken buluyordum kendimi.

Öyle yorgundum ki, bilgisayarın başına oturmak bile külfet gibi gelmişti. Yine de günün en sevdiğim ritüeli vardı yakında. Onu kaçıramazdım.

Yayını açtığımda çoktan 5 saati geçmişti yayın. Normalinden biraz daha erken açtığını anlamıştım. Yanında bir sandalye çekmiş Hako da oturuyordu. Dediği gibi onunla kalmaya başlamıştı.

Sohbetlerine devam ediyorlardı hala. Ben de o sırada kendime soğuk bir kahve hazırlamaya karar verdim. Sesini sonuna kadar açıp mutfaktan kahve hazırlarken de bir yandan onu dinliyordum. Son zamanlardaki planlarından bahsediyordu.

"Bu vlog işlerinden pek anlamıyorum ya. En son işte Hako ben, Yunus, Görkem bir de Yiğit'le kampa gittiğimizde çektim. O da yani çocukların zoruyla. Bir bok anlamıyorum yani kafa öyle çalışıyor. Niye izlesinler ki bunu diye düşünüyorum."

Sanırım chat'ten biri ona daha fazla vlog çekmesi gerektiğini söylediği için böyle konuşmuştu. Peşinden Hako'nun gülüşünü işittim. Hako gibi, Yiğit Anıl, Görkem ve Yunus Efe de onun moderatörlerinden biriydi. Hepsini sima olarak görmüştüm Instagram'dan. Discord'a bağlanmış olmalılar ki, şimdi de Görkem'in sesi geldi.

"Tamam da, Tarantino filmi çekmeyeceksin lan."

Hako'nun kahkahaları, Eylem'in kıkırtılarıyla yayın biraz daha şenlendi. Ben de o sırada soğuk kahvemi yapmayı bitirmiştim.

"Alt tarafı kamerayı çiçeğe böceğe gösterip konuşacaksın. Mina bile vlog çekebiliyor."

Mina yanılmıyorsam Görkem'in 13 yaşındaki kız kardeşiydi. Görkem de bazen yayın açarken yanına kız kardeşini de çağırıyordu. Sanırım birlikte co-op oyunlar oynuyorlardı. Pek didişirlerdi ama tatlılardı.

"Tamam lan, bi ağzıma sıçmadığın kaldı." dedi Akın biraz hiddetlenerek. Sonra her zaman yaptığı gibi özür diledi. "Çok pardon, affınıza sığınaraktan."

"Neyse oğlum," dedi Hako elini Akın'ın omzuna atarak. "Gece yarısına geldik. Şöyle güzel bir çekiliş yapalım."

"Doğru dedin." dedi Akın hemen. Sonra çekiliş için herkes son saniyeleri sayarak her zaman olduğu gibi chat'e "00.00" spamlanmaya başlandı. Çekiliş için bunu yazan herhangi chat'ten biri seçiliyordu genelde. Bir yıldır gördüğüm kadarıyla bu etkinlik hem bir o kadar heyecanlı hem de çok huzur verici olabiliyordu. Akın özellikle tavsiye vermeyi sevmeyen bir tip olsa da, insanları dinlemeyi seviyordu. Onlara yardımcı olmayı, izleyicileriyle iletişime geçmeyi seviyordu.

Ben de diğer 11 bin insan gibi chat'e 00.00 yazdıktan sonra gece yarısının bir dakika geçmesini bekledim. İlk zamanlar bunu yazmaya ölesiye korkardım. Ya çıkar da konuşmak zorunda kalırsam diye. Fakat sonra anladım ki şansım 10 binde birken, bu şanssızlık da bende varken seçilmem imkansızdı. O yüzden aralıksız her yayın yazardım. Seçileyim diye değil, umut oluyordu bana. Yeniden başlıyormuşum gibi hissettiriyordu. Yalnız olduğumu unutturuyordu.

Akın, nihayet kullanıcı adını okumaya başladığında hevesle bekledim. Acaba bugün kimin derdini dinleyecekti de ona mantıklı tavsiyelerde bulunacaktı?

"Evet çekiliş sonucu Dc'ye davet edeceğimiz isim..." dedi biraz heyecan yaratarak. Peki kabul ediyorum, bu Oscar'ın açıklanmasından daha heyecan verici gekiyordu bana. Ki artık kimsenin umurunda değildi ki Oscar. 2016'da La La Land'in elinden Oscar alındığından beri kimse izlemiyordu bence Oscar'ı.

Off Stream | Yarı TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin