"Nasıl yani? Artık var mı?""Var. Hatta kapıda. Kahvaltıya gitmek için bekliyor. Sen okula gitmeden beraber kahvaltı edelim dedik."
"Görkem yoksa?"
Lafım çalan zil ile yarım kaldı. Görkem yüzünde büyük bir gülümseme ile kapıyı açmak içim ayağa kalktı.
"Ve sanırım beklemekten sıkıldı. Ben gideyim de sevgilimi içeri alayım."
Görkem odadan çıktığı an ben de kendimi giysi dolabımın önünde buldum. Bütün kıyafetlerimi gözden geçirdim. Yakın zamanda alışveriş yapmalıydım. Hiç birini beğenmediğim kıyafetler bunu gösteriyordu. Uzun bir arayışın ardından altıma siyah pantolon, üstüne beyaz bir crop, onun da üstüne siyah bir ceket giymekte karar kılmıştım. Hemen yataktan daha yeni kalktığım için karışmış olan saçlarımı tarayarak açmaya başladım. Saçlarım tamamen açılınca gevşek bir topuz yaptım. Ne zamandır yapmadığım kadar ağır bir makyaj ve parfüm ile hazırlanmamı tamamladım. Tüm bunları o kadar kısa bir sürede yapmıştım ki kendime şaşırdım. Normalde hiç aceleci biri olmayan ben tüm bunları yaklaşık beş dakikada halletmiştim.
"Gül. Nerede kaldın sevgilim seni çok büyük bir heyecanla bekliyor."
Ben de avazım çıktığı kadar bağırarak cevap verdim.
"Tamam geliyorum."
Aynada son kez kendime baktıktan sonra odadan çıktım ve holü yürümeye başladım. Salona girdiğimde gördüğüm yüz tam da beklediğim yüzdü. Muhtemelen sizin de.
"Yengeciğim ne yapıyorsun? Nasılsın?"
O da gülümseyerek karşılık verdi .
"Ne yapayım görümceciğim? Aşkın zirvesini yaşıyorum."
Gözleri Görkem'i buldu. Kardeşim ile gurur duyuyordum. Kırk yılın başı lafımı dinlemişti. Yıllardır gizli gizli aşık olduğu arkadaşımın gönlünü çalabilmişti.
"Vay be Anka demek sonunda oldu ha. Hala inanamıyorum."
"Ben de."
Bizi sırıta sırıta, büyük bir zevk ile izleyen Görkem' e döndüm.
"Ben ne demiştim sana? Siz bu tatilden el ele dönersiniz dememiş miydim? Yine ve yine haklı çıktım."
"Ay bu da bayılıyor haklı çıkmaya. Tamam anladık en haklı sensin. Oldu mu? Rahatladın mı?"
Şu anda öğrenmek istediğim başka şeyler vardı.
"Onu bunu bırakın da nasıl oldu bu? Onu anlatın siz bana."
Anka biraz utanarak anlatmaya başladı.
"Tatil çok güzeldi. Çeşit çeşit kuş türlerinin fotoğraflarını çektim. Tam hayalimdeki gibiydi. İlk günün akşam yemeğinde o kadar memnun ve mutluydum ki birden bire ağızımdan çıkıverdi. İyi ki varsın, sen olmasan burayı asla göremeyecektim. Falan derken o da zaten yıllardır bu anı bekliyormuş. Hop ilan-ı aşk. E ben de onu çok arkadaş olarak görmüyormuşum. Onu anladım. Sonrası malum işte."
Çantamda anahtarımın olup olmadığını kontrol ettim.
"O zaman bunu kutlamak için kahvaltıya gidiyoruz. Ama çok kalamam. Bugün sınavlar açıklanıyor. Erkenden okulda olmalıyım."
"Tamam öyle yaparsın. Hadi sen kapıyı kilitle ben de arabayı çalıştırayım."
Dedi görkem ve bir şey söylememi bile beklemeden Anka'nın elini tuttu ve arabaya doğru yürümeye başladı. Ben de kapıyı kilitleyip peşlerinden gittim. Beraber arabaya bindik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr gülü
RomanceSorumluluk... Bu kulağa ne kadar basit bir kelime gibi geliyor değil mi? Ama bu on harflik, basit kelime bazı kişilerin ömürlerini tüketebiliyor. Mesela yıllarca bıkmadan usanmadan çocuklarının sorumluluğunu yüklenen anneler, çalışanlarından sorumlu...