"Nasıl? Ne zaman? Nerede? Kim?"Diye Elvan'ı soru yağmuruna tuttu Yelda.
"Tamam dur sakin olun. Anlatıyorum. Bu sabah benim favori kitapçımda tanıştık. İsmi Baran. Çok tatlı. Ve en önemlisi o da kitap okumaya bayılıyor."
"Hah şaşırdık mı?"
Diye cevabı belli bir soru sordum. Yelda ile ikimiz aynı anda cevapladık.
"Hayır."
"Birdiler iki oldular."
Diye ekledim. Ne kadar çabalasam da yüzümdeki şapşal gülümsemeyi silemiyordum. Elvan ile tanıştığımız günden beri kitap karakterleri dışında bir kişiye aşık olmamıştı. O yüzden bu haber beni çok mutlu etmişti. Nihayet arkadaşım normal genç kızların yaşadığı duyguları yaşamaya başlamıştı. O an aklıma yıllardır düşünmediğim ilk aşkım geldi. Utku... O zamanlar altı yaşındaydım . Utku ile hem aynı sınıftaydık hem de komşuyduk. Onunla tanıştığım ilk gün ilk başta neler olduğunu anlamamıştım. Onu diğer erkeklerden daha çok düşünüyordum. O da beni sürekli düşünsün istiyordum. Aynı ortamda olunca gözlerimi ondan alamıyordum. Benimle konuştuğu zaman ise kalbim yerinden çıkacakmış gibi oluyordu. O zamanki saf halimle babamın karşısına geçip bunları bir bir anlatmıştım. Babam önce büyük bir şaşkınlıkla daha sonra bunu takip eden kahkahalarla cevap vermişti.
" Ay inanmıyorum benim kızım büyümüş de
aşık mı olmuş?"Ben de o zaman anlamıştım aşkın ne demek olduğunu.
"Demek büyüklerin sürekli bahsettiği aşk buymuş. Peki öyleyse benim şimdi Utku'yla evlenmem mi gerekiyor?"
Annem hemen olaya müdahale etmişti.
"Olur mu öyle şey güzel kızım benim. Aşık olduğun her erkekle evleneceksin diye bir kaide yok. Daha karşına ne Utkular ne Mehmet'ler ne Ahmetler çıkacak . Üstelik sen daha çok küçüksün. Evlenmen için yetişkin olman lazım."
"Oh rahatladım ben de bir an evlenmek zorundayım zannetmiştim."
Odadaki herkes gülmeye başlamıştı. Ben de dahil. Görkem gene bilmiş bilmiş konuşmuştu.
"Saçmalama Gül. Evlenmek falan yok. Eğer sen evlenirsen bu evden gidersin. Ben yalnız kalırım."
" E sen de evlenirsin. Yan yana evlerde otururuz."
"Iy hiç işim olmaz öyle evlenme işleriyle."
Günler çok güzel geçiyordu. Utku da beni seviyordu. Bana sürekli çikolata, çiçek , peluş oyuncak alıyordu. Sürekli parkta beraber oynuyorduk. Sadece benimle konuşuyordu. Başka arkadaşları vardı ama en çok benimle konuşmayı seviyordu . Yıllar geçti. Arkadaşlığımız gün geçtikçe ilerledi. On üç yaşında artık ona karşı hissettiğim hisleri daha iyi anlayarak mezuniyet balosunda karşısına geçtim.
"Utku bu söyleyeceklerimin arkadaşlığımızı bozmasını istemiyorum ama artık daha fazla içimde tutamayacağım. B-ben sana aşığım."
Aynen direk böyle söylemiştim. Ters bir şey söyleyecek diye ödüm kopuyordu. Ama neyse ki öyle olmadı. O da yüzünde sıcacık bir gülümsemeyle.
"Ben de sana aşığım güllerin en güzeli."
Demişti.
Yanaklarım kıpkırmızı olmuştu. Önümde diz çöküp elini uzatmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgâr gülü
RomansaSorumluluk... Bu kulağa ne kadar basit bir kelime gibi geliyor değil mi? Ama bu on harflik, basit kelime bazı kişilerin ömürlerini tüketebiliyor. Mesela yıllarca bıkmadan usanmadan çocuklarının sorumluluğunu yüklenen anneler, çalışanlarından sorumlu...