0.8

123 18 15
                                    

"Beni kandırma Chan, sen olmadığına emin misin?"

Chan birkaç kelime daha yazdı ve defterinin kapağını sertçe kapatıp elinde bir kutu birayla yatak odasındaki sandalyelerden birine yaslanmış olan Younghoon'a döndü.

"Bir daha tekrarlamayacağım. Neden o yere gideyim ki?"

"Kör olduğumu kabul edemiyorum dostum ama haklısın, Wonhyuk da seni görmedi, halüsinasyon falan görmüş olabilirim."

Chan attığı birayı havada yakalayıp kucağına koydu ve boynuna sardığı ıslak havluyu çıkarıp yere fırlattı. Saçından akan su boynundan aşağı kaydı ve kolsuz bluzunun tamamını ıslattı.

"Sarışınla alışverişe gittiğini sanmıştım." Younghoon koltuktan kalktı ve biraz alaycı bir gülüşle kaşlarını kaldırdı.

"Alışveriş mi? Bu da ne halt? Benimle oynama Younghoon, yoksa sana gay mi görünüyorum?"

Chan bira kutusunu masasına fırlattı ve Younghoon'un kıkırdamalarına tiksintili bir surat ifadesi takındı. O gerçek bir aptaldı ama buna katlanmak zorundaydı. Sekiz yıldan fazla bir süredir buna katlanmıştı, bu yüzden yapacak pek bir şey yoktu. Ayrıca, gördüğü kişinin kendisi olduğu ve yapabileceğinin en iyisinin bu olduğu fikrini unutmuştu.

"Hey, içmek için çok erken değil mi?"

"Sevişmek ya da içmek için asla çok erken değil." Chan koltuğuna geri döndü.

"Biraların bitmesi çok kötü. Bu arada, ailen ne olacak?"

"Onlardan eser yok, ömür boyu ortadan kaybolurlar umarım, bu harika olur. Her şeyi bana miras aldıkları sürece benim için sorun yok."

Younghoon omuz silkti ve cep telefonuna bir şeyler yazarak yüzüne bir gülümseme yayıldı."

"Ya kız kardeşin? Yeni bir kölesi olduğunu öğrendim, bunu Instagram'da küçük kalplerle falan paylaşmış."

Başparmağını sertçe ısırıp birkaç kez başını sallayan Chan'ın yüzünde tiksinti büyüdü.

"O aşağılık bir bela, tüm bu aptallıkla cehenneme gitmeli. Kanımı taşımasaydı, onu öldürebilirdim."
Younghoon'un tekrar güldüğünü duydu ve sonra kalkıp arabasının anahtarlarını aldı ve tekrar kapmak için havaya fırlattı.

"Gitmem gerek, babam arıyor. Akşam görüşürüz tamam mı?"

Kapı çarparak kapandı ve Chan dizüstü bilgisayarını tekrar açarak siyah kot pantolonunun içinden bir sigara çıkardı. Ancak kapı sesi anında dönmesine neden oldu.

"Şimdi neyi unuttun aptal?" diye çıkıştı, ceplerindeki çakmağı aradı. "Girin."

Kapının yavaşça açılmasını izledi ve sonra gözlerinin önünde beliren görüntü arkadaşları değil, dudaklarında bir gülümseme, elinde yemek tepsisiyle yere bakan yakışıklı uşağının görüntüsüydü.

"Günaydın Chan, kahvaltını getirmeye geldim."

Chan sigarasını dişlerinin arasına koyarken, kara gözleri baştan aşağı kayarak vücudunda şehvetle gezindi. Beyaz bir t-shirt ve o kadar provokatif olan kot pantolon giymişti ki, kalçaları öne çıkıyordu. Chan'ın kasıkları hemen tepki verdi. Bir gece önce banyoda tek başına geçirdiği anın hatıraları aklına geldi ve tekrar düününce nefesinin hızlandığını ve kanının ısındığını hissetti. Her seferinde bu daha dayanılmaz bir hal alyordu. Böyle devam ederse daha fazla dayanamayacak ve sonunda küçüğünü onun yapacaktı.

Bu fikir kulağa çok iyi ve heyecan verici geliyordu.

Seungmin için pekte öyle değildi.

"Seni hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm, kıymetlim ama ben zaten kahvaltımı yaptım." Gözlerini uşağından ayırmadan biraz kuru, yarım bir gülümseme çizerek homurdandı.

Patience ~ChanMinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin